Kemal'in durumu daha da kötüleşmeye başladı. Sürekli Ateşi çıkıyor, halsizleşiyordu. Artık çok zayıflamıştı. İzmir'deki hastaneye yatışına karar verdiler. Ben, yanına bir kere bile gidemedim. Dedem her seferinde beni bilerek evde bırakıp gidiyordu. Bana işkence yapmanın bir yolunu her zaman buluyordu. Kemal'i görüntülü arayarak görebiliyordum. Onu yalnız bıraktığımı düşünmesinden korkuyordum. Neden yanında olmadığımı hiç bir zaman sormadı. Cevapları her zaman biliyor gibi davranıyordu. Sık sık ölüm hakkında sorular soruyordu.
-Ölenlere ne oluyor? Cennet nasıl bir yer?
-Sen daha küçüksün Kemal, Yaşlılar ölür, çocuklar değil
Bunları söylerken ona bir şey olmasından çok korkuyordum. Kemal, teyzeme ; iyi olmayacağım köye gidelim bahar ablama sarılacağım onu çok özledim diyormuş. Vasiyet bile bırakmış, kız kardeşim olursa adı bahar olsun demiş. Ben hasta olduğum zamanlarda yanıma gelip bir kağıda kendince yazdığı ilaç listesini bana veriyordu. Acıtmayan iğne, tatlı şurup yazdım diyordu. Aynı şekilde yanında olamadığım için canım çok yanıyordu. Daha dört buçuk yaşındaydı ama hastaneyi evinden çok görüyordu.
Kimselerin anlamadığı şeyleri, o her zaman görüyordu. Ağladığımı, üzgün olduğumu Kemal den başka kimse anlamıyordu. Anlamaması için makyaj yaparak yüzümün iyi görünmesi için uğraşsam da yanıma gelip, Ağlamışsın diyordu, beni görebilen tek kişiydi. Her defasında ağlamak yasak diye beni teselli ediyordu.
Kemal, hastaneye yattıktan dört ay sonra;
Sabah saat 05.00 de bir telefon geldi, Anneannem telefonu açarken Kemal demesinler lütfen diye kulaklarımı kapatıyordum. Teyzem biz dönüyoruz, Kemali kaybettik dedi. İnanmamak için direniyordum. Bu bir şaka eve gittiğimde iyileşmiş olacak, bize şaka yapıyorlar dedim. Bunun şakası olabilirmiş gibi kendimi kandırıyordum.
-Allah'ım ne olur şaka desinler söz veriyorum hiç kimseye kızmayacağım. Onu alma benden başka kimsem yok. Kemal benim en sevdiğim en değerlim. Lütfen...
Teyzemin evine gidene kadar hiç ağlamadım, o iyi demeye devam ettim. Bahçe kapısında geldiğimde bir çok insan gördüm. Yanlarından geçip iç kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı hafifçe açtım tam karşıda kemal üzeri örtülü bir şekilde duruyordu. Nefesim birden kesildi, üst katın merdivenlerinde oturdum, ağlamamı durduramıyordum. En sevdiğim insandı neden onu benden aldın diyerek isyan etmeye başladım. En çok onu seviyordum, bunu bile bile onu benden aldın, o daha çok küçüktü...
Söylememem gereken cümleleri kuruyordum. Ne söylersem söyleyeyim artık geri dönüşü yoktu. Bunu anlamalıydım. Kendimi toparlayıp Kemalin olduğu odaya girdim. Yanına oturdum, hala sıcacıktı yüzü, anlından öptüm. Saçları dökülmüş, kalan bir kaç tel saçını okşadım. Minik ellerini sıkı sıkı tuttum. O uyuyor, birazdan uyanacak diyerek beklemeye başladım. Uyanması için ara sıra elini daha sıkı tutuyordum, saatlerce denedim ama uyanmadı. Buna o kadar çok inanmıştım ki sürekli tekrar ediyordum.
-Hadi Kemal uyan, beni sensiz bırakma...
bu düşüncelerim ile öğlen oldu. Cenaze aracı geldi,
-Kemal ne olur uyan ablacım bu son şansımız, alacaklar seni.
Kemali alıp götürdüler. Cenaze aracından çıkarılıp tabuta koyulurken biri kalbime yumruk atmış gibi hissettim. Teyzemin arkasında duruyordum, aynı anda o yumruğu hissetmiştik. Bu saate kadar hiçbir şey hissetmiyordum, tabuta koydukları an canım yanmaya başladı. Bizim için artık her şey bitmişti. Ne yarın nede yarından sonra yanımda olmayacaktı. Bunu nasıl kabullenebilirim bilmiyordum.
Ablan sana verdiği sözü tutamadı Kemal, ağlamak yasak dedin, yapamadım...
Şimdi acıtmayan iğneyi tatlı şurupları yazan biri olmayacak. Kimsenin yanında seninle olduğu gibi güzel olmayacağım. Adımı senin gibi güzel söyleyen olmayacak. Senden kalan boşlukla, bir yanım her zaman eksik devam edeceğim. Her çocuk sesinde seni arayacağım. Hayat söyledikleri gibi her şeye rağmen devam etmiyormuş. İnsanın bir yanı hep eksik kalıyormuş. Yarım kaldık en çok buna üzülüyorum. Hayal ettiklerimiz yarım kaldı. Gidilecek yollarımız, göreceğimiz çok şey vardı...
Akşam üzeri evde duramadım, mezarlığa gittim. Nerede olduğunu bile bilmiyordum. Mezarlığın ortasında; Kemal neredesin diye bağırdım. Etrafıma baktım hiç bir yerde bulamadım. Ertesi gün yerini öğrenip tekrar gittim, dün onu ararken yanı başında duruyormuşum. Biz nerede olursak olalım her zaman birbirimizi bulacağız buna inanıyorum. Ters yöne gitsem bile yol beni ona götürecek. Artık onu burada görmek zorundayım bu benim canımı çok acıtıyor. Kemal'i her özlediğimde eve gidemeyeceğim onsuzluğun bir tarifi yok.
Mezarlığa sık sık gitmem bile bu aptal köylüleri rahatsız ediyordu. Evi arayıp, dedeme, beni mezarlıkta gördüklerini söylüyorlardı. Acımı yaşamama bile izin vermiyorlardı. Hiç bir cümle umurumda değildi. Kimse Kemali görmeme engel olamaz. İşittiğim hiç bir azarı duymuyordum. Hiç vazgeçmedim, son kez sarılmama engel oldunuz, mezarlığa karışamazsınız diyerek gitmeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derine Gel
No FicciónBana evimi kaybettiren dünyanın içinde aradım evimi, Dokunduğum gülleri kuruttum...