Yasını tutamadığım acılarım var. Benim acımı sahiplendi, tanıdığım tüm insanlar. Onların dünyası yıkılmış gibi davranıyorlar. Ben hiç ağlayamadım, hiç sırtım sıvazlanmadı, yanındayım geçecek demediler.
Sanki her şey benim suçumdu. Karşıma geçip büyük büyük cümleleri savuruyorlar. Hakaretler küfürler...
Savrulan benim hayatım ise bu insanlar neden öfkeli?
O kadar çok benimsediler ki bana ait olanı, ben bile zamanla inandım benim olmadığına. Teselli edilecek kişiyken teselli eden oldum...
Benim suçum ne bilmiyorum, neden bu sözleri duyuyorum? Kimseler günahımı açıklamıyor, cezam ise asla son bulmuyor. Rüzgârın savurduğu bir yaprak gibiyim koca bir belirsizliğe sürükleniyorum.
Hiç mi yer yoktu hayatınızda bana? Elimi tutmak bu kadar mı zordu?
Hep bir ses aradım ben varım, buradayım diyecek hiç dokunmasa da hiç gelmese de razı olacağım bir ses aradım. Uzaklardan seslense bile yeterdi. Elimi tutan yine diğer elim. Kendi omuzuma yaslanıyorum. Kendi kendimi teselli ediyorum. Bir insan için en ağır yük sanırım yine kendisi. Ev diyeceği bir yer bulamayınca, bir parkta, banka uzanıp yalnızlığı ile yüzleşiyormuş insan. Belki de bu yaşıma kadar bu denli bir utancı hiç yaşamamıştım. Herkes tarafından açıkça görülüyor gibiydi hiçliğim. Bana sarılamayanlar yoluna devam ederken, ben herkes adına en çok da kendi adıma utanç içinde gökyüzünü seyrettim. İnsanlarla göz göze gelmekten kaçtım. Bu ayıp benim miydi sahiden?
Kendime not: 5 Eylül'ü unutma. O bankı unutma. Seni evsiz bırakanları hiç...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derine Gel
Kurgu OlmayanBana evimi kaybettiren dünyanın içinde aradım evimi, Dokunduğum gülleri kuruttum...