20.Bölüm

317 10 0
                                    

Rahmetli anası mı? Bunu Azad'a sormanın daha iyi olacağını düşündüm. Ne de olsa evin çalışanı ile Azad'ın aile meselelerini konuşacak değildim.

"Nasıl yer peki menemenini?"
"Sadece domates ve yumurtalı."
"Teşekkür ederim."

Kadının sözleri ne kadar kafamı karıştırsa da akşam Azad'a sormaya karar verdim. Domateslerin yerini öğrenip kabuklarını soymaya başladım. Kabuklarını soyduğum domatesleri ince ince kıyarken daye geldi. Beni görmediği için herhalde azarlar tonda konuşuyordu.

"Amma yavaşsınız. Az hızlanın. Ayrıca üç tabak daha koyun sofraya Leylalar da gelecek."
"Günaydın dayem."
"AA güzel gelinim sende mi buradasın?"
"Erken kalktım bugün biraz."
"Ne yapıyorsun da yoruyorsun kendini kızım. Bırak kadınlar halletsin."
"Olur mu dayem? Azad'ın kahvaltıda menemen yemeği sevdiğini öğrendim onu yapıyorum."
"Ahh benim kuzuma kendi ellerinle menemen mi yapıyorsun?"
"Hı hı."

Bir an duygulanıp durakladı. Gözünde yaş mı birikmişti? Bende yumurtaları kırıp tuzu attım. Yumurtaları karıştırıp karıştırmayacağımı soracaktım ki daye kolumdan tuttu.

"Kızım aileni tanımam. Seni de yeni yeni tanıyorum. Ama ilk gün hissettim. Sen benim boynu bükük kuzumun hayat bahçesinde çiçekler açtırarak o kadınsın."
"Daye..."
"Ha bu arada yumurtayı karıştır."
"Teşekkür ederim."

Bir şey demeden çıktı. O an fark ettim mutfakta kimsecikler kalmamıştı. Yumurtanın pişmesi ile de bende tavayı alıp yemek odasına götürdüm. Masaya yumurtayı bırakmamla kapının çalması bir oldu. Çalışanlardan biri koşup kapıya bakmaya gitti. Daye ve Fatma hanım ortalarda yoktu. Bir ben vardım. Tam ne yapacağımı düşünürken telefonla konuşan Azad geldi mutfağa telefondakinin ağzına lafı tıkıp telefonu kapattı. Sonra bana döndü.

"Kimse yok mu?"
"Daye ile Fatma hanımı hiç görmedim. Çalışanlar da kapıya bakmaya gitti."

Gözü sofradaki menemene takıldı. Gözlerinin içi parıldadı. Sonra güzel bir gülümseme sundu.

"Acaba kim bugün benden ne isteyecek?"
"Neden öyle dedin?"
"Biri en sevdiğim yemeği yapmış. Menemen. Kesin biri bir şey isteyecek."
"Hiçbir şey istemicem."
"Ne? Sen mi yaptın?"
"Ne oldu? Yakıştıramadın mı?"
"Şaşırdım sadece. Nereden biliyordun?"
"Bilmiyordum, sordum öğrendim."
"iyi yapmışsın. Teşekkür ederim."

Mizgin'in neşeli sesinin yemek odasında duyulması ile herkes odaya doluşmaya başladı. Azad kadar olmasa da uzun boylu kumral bir adam içeriye girdi. Yüzü mizacı hiç bu yörenin erkeklerine benzemiyordu. Azad adamla kafa tokuşturdu.

"Hoşgeldin Sinan abi."
"Hoşbulduk patron bey."
"Abi evde demesene şöyle."
"Takılıyorum oğlum işte sana."

Adam beni fark etti. Elini tedirgince uzattı.

"Merhabalar yenge. Leyla bahsetti. Leyla'nın eşiyim ben."
"Merhabalar Sinan bey."

Elini tuttum. Yumuşakça sıktım Azad çok büyük bir tepki vermemişti. Belli ki güveniyordu bu adama. Azad güveniyorsa bende güveniyordum. Ayrıca bu evde bana ilk günden beri tek iyi davranan kişi Leyla ablaydı. Onun hatrına bile iyi geçinirdim.

"Sinan abi yeterli. Başın sağolsun. Ailen vefat etmiş. Cenazeye de geldik ama dışardaydım. Tanışmak bugüne nasipmiş."
"Dostlar sağolsun abi. Buyur kahvaltıya geç."

Herkes kahvaltıya geçti. Kahvaltı normal geçmişti. Azad'ın gerçi ilk defa bu kadar çok yediğini görmüştüm. Normalde azıcık yer hemen işe giderdi. Yemekler bitip kalktığında kahveyi şirkette içeceklerini söyleyip çıktılar. Leyla abla kocasını geçirmek için kapıya gitti. Benim de Azad'ı geçirmem gerekir miydi ki? Gerginlikle bende kapıya gittim. Azad ayakkabılarını giyiyordu. Sinan abi ise çoktan gitmişti. Ben arkasına yaklaştıkça Azad rahatsız olup arkasını döndü. Döner dönmez de beni görmesi bir oldu.

"Geçirmeye mi geldin?"
"Kocamı her sabah işe giderken kapıdan geçirmem gerekmez mi?"
"Gerekmez. Rahatına bak sen."
"Bugünlük içimden geldi. Bir daha içimden gelirse yaparım."
"Dua edelim de hep içinden gelsin."

Birbirimize sarıldık. Gerekli veya gereksiz, içimden geldiği için yanağına bir öpücük kondurdum. O da alnıma... Azad işe giderken bende kapıdan arabası gözden kayboluncaya kadar seyrettim.

ACILAR KONAĞI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin