İçeriye girdiğimde adeta büyülendiğimi hissettim. Hafif sarılığa kaçan kitaplar, o tozlu hava, rafların olduğu büyülü atmosfer... Burayı resmen benim için bir cennete çeviriyordu. Garip olan burada kimsenin durmuyor oluşuydu. Bu kadar büyük bir yerde nasıl olur da tek bir çalışan bile olmazdı. Aklımdaki soruları sormak için bir hışım Azad'a döndüm. O an yanında tonton bir dedeyi görmem bir oldu. Adam gözlerinin içi gülerek bana bakıyordu.
"Hoşgeldin kızım."
"Hoşbulduk efendim."Adam Azad'a döndü. Elini omzuna attı ve okşadı. O an aralarında bir bağ hissettim lakin ne olduğunu anlayamadım. Tonton dede bana döndü.
"Efendime falan gerek yok. İsmet dede de sen bana."
"Nasıl isterseniz. Hira bende."
"Bizim hırto kız getirmiş konağa demişlerdi de inanmamıştım ben."
"Eee dede benimde evlenme vaktim gelmişti."
"Gelmişti, gelmişti. Ee çocuklar sizi hangi rüzgar attı."
"Dede Hira kitap bakmak istiyor bende hem seninle tanışsın hem de çocukluğumun büyük bir kısmının geçtiği bu yeri görsün istedim."
"İyi yapmışsın ben size çay doldurayım siz de rahat rahat bakının."
"Sağol dedem."İsmet dedenin çıkması ile kitapları kurcalamaya başladım. O kadar güzel ve değerli kitaplar vardı ki şaşkına döndüm. Ama hâlâ içim girişte gördüğüm plaklarda kalmıştı. Evimde bir gramafon vardı. Ama burada olup olmadığını bilemezdim. Azad'a heyecanlı heyecanlı döndüm.
"Buraya kitap için geldik ama benim aklım başka yerde kaldı."
"Nerede?"
"Plaklarda. Onlara da bakalım mı?"
"Bu kadar heyecan yaptığın şey bu mu?"
"Hı hı."
"Bakalım tabii."Yüzünde tatlı bir tebessüm oluştu. Ben az önce Azad'a tatlı mı dedim? Bunun imkansızlığı ile başımı sallayıp koşarak plakların olduğu yere gittim. O kadar nadide parçalar vardı ki kurcaladıkça gözlerim kocaman oldu. Birkaç tane kitap bir kaç tane de plak alıp kasa olduğunu tahmin ettiğim masaya bıraktım. O sırada İsmet dede elinde çaylar da geldi. Biraz oturduk.
"Aman gelin kızımız da ne zevkli."
"Teşekkür ederim."
"Öyledir benim karım."
"Öyle öyle. Musikiden anlıyorsunuz herhalde kızım."
"Elimden geldiğince."
"Bir de mütevazı."Ben utançla gülümsedim. Azad ne kadar dışarda diğer insanlara karşı karısı olduğumu vurgulasa da ben onun karısı olduğum durumuna kendimi daha alıştıramamıştım. Azad'da bir süre sonra kitapları ve plakların olduğu poşeti alıp ayaklandı kısa bir vedalaşmanın ardından arabaya bindik. Kemerimi takarken ise karnım gucurdadı. Azad şaşkınlıkla bana döndü.
"Acıktın mı?"
"Aslında iyiyim. Neden öyle oldu ki?"
"Yoksa kahvaltı yapmadan mı çıktın evden?"Başımı eğdim. Fatma hanım ile gerilmek istemiyordum ama en önemlisi sanki onu Azad'a şikayet etmiş gibi görünmek istemiyordum.
"Unuttum."
"Ama ben sana evden çıkarken bir şeyler yemeyi unutma demedim mi güzelim?"
"Unuttum işte Azad."Kolundaki saatine baktı. Öğlen üçtü. Kemerini hızlıca takıp arabayı çalıştırdı. Konağın yolundan saptığımız an şaşkınlıkla Azad'a döndüm.
"Bir yere mi gidiyoruz?"
"Evet."
"Nereye olduğunu bana söyleyecek misin?"
"Yemeğe."
"Bir iki saat sonra akşam yemeği yicez zaten ne gerek var?"
"Akşam yemeğine dört saatten fazla var öncelikle."
"O kadar aç değilim."
"Olsun. Hem benim sana bir yemek borcum var."
"Bana olan borcunu ben niye hatırlamıyorum?"
"Baş başa kalmayacağımız güzel bir restoranta yemeğe götürüyorum seni."Arkama yaslandım. Ne dersem diyeyim bildiğini okuyacaktı zaten. E o zaman diretmenin ne anlamı vardı. Hem ne kadar kendimi ikna etmeye çalışsam da oldukça açtım. Bende telefonumu çıkarıp arabaya bağladım. Güzel bir şarkı açtım. Şarkı Duman hayatı yaşaydı. Şarkıyı mırıldanmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACILAR KONAĞI
RomanceBir berdel hikayesi. On sekiz yaşındaki genç bir kızın abisinin hatası sonucunda kendini başka bir şehirde, başka bir evde bulması...