Uyandığımda onların inlerinden birindeydim, yanımda da diğerleri vardı. Onlar uyanmış kendileri için getirilmiş balıkları pişirmek için ateş yakmaya çalışıyorlardı.
Kaldığımız inin dışarısında zarar görmemiş birkaç eşya vardı, gidip karıştırmaya başladım. Çakmak bulmam uzun sürmedi, gemide sigara içen çoktu.
İki bıçak buldum, birini kendime sakladım, diğerini ise onlara verecektim.
Alabora olmuş gemimizin izleri tüm gerçekliğiyle buradaydı, tek bir eksik vardı. Ölenlerden bir iz yoktu.
Geminin etrafında dolaşmaya devam ederken bizim kaldığımız alt katın sağlam olduğunu gördüm, içeriye girdim. Buradan birkaç parça kıyafet aldım.
Gemiden çıkıp giderken o tanıdık sesi duydum.
"Uyanmışsın. Ne yapıyorsun burada?"
Elimdeki kıyafetleri gösterdim.
"Kendim ve diğerleri için kıyafet aldım."
"İlerleme var mı demeliyim diğerleri özel mi bilemedim."
"Ne?"
"Ölenler. Onlardan daha mı değersizdi?"
"Birilerini kalıba sokmuyorum ben."
"Ölümlerine neden üzülmedin o halde?"
"Bilmiyorum."
"Öyle yapmadığını söylesen de, insanlar arasında ayrım yapıyorsun Jaeyun. Bunların ne özelliği var?"
"Hiçbir özellikleri yok. Ne bu? Neden beni sorguya çekiyorsun? Onları da mı öldüreceksin?"
"Hayır. Böyle bir şey yapmayacağım. Sana yani size bakmaya gelmiştim. Dikkatimi çektiği için sordum."
"Tamam o zaman. Hepimiz uyanığız ve yemek hazırlıyoruz, bittiyse gidebilirsin?"
"Bana olan bu sebepsiz düşmanlığın beni çok üzüyor Jaeyun."
"İkide bir adımla hitap etmeyi kes yaratık. Sana düşman olmayacağım da kime olacağım? Grup arkadaşlarımı öldürdün, gemimin alabora olmasına sebep oldun, şehre inmek için benimle anlaşma yaptın. Sence bunlardan sonra sana nasıl iyi davranmamı ya da hayran kalmamı bekleyebilirsin?"
"Ölümüne üzülmediğin insanların üzerinden bana saldırma. Seni bu derece sinirlendiren olay yanılmış olman, değil mi?"
"Ne saçmalıyorsun?"
"Benim var olmadığım konusu. Siren'lerin varlığını güçlü bir şekilde reddediyordun. Benim var olmam seni delirtiyor. Şu anda varlığına bile inanmadığın bir yaratığın elinde olmak seni sinirlendiriyor."
"Gereksiz konuşuyorsun."
"Aklını okuyabildiğimi unutuyorsun."
"Git başımdan."
"Sürüdekiler bizim için eski gemilerden birini tamir ediyor. Birkaç güne çıkarız. Bunu söylemeye gelmiştim."
Başımı salladım ve onu elimle kovdum.
"Gitmeden önce son bir şey daha Jaeyun, varlığına inanmadığın bir yaratığı çekici bulmak garip değil mi sence de?"
"Seni çekici falan bulmuyorum!"
"Jaeyun, yine bir şeyi unutuyorsun." Yüzünde bir sırıtış vardı.
"Düşüncelerine daha hakim olmalısın."Sonrasında arkasını dönerek buradan uzaklaştı. İnsan formunda olmasının sebebi muhtemelen diğerleri bizi görürse diyeydi. Onların hafızalarıyla oynadığından, fırtına yüzünden alabora olduğumuzu sanıyorlardı.
O gittikten sonra ben de elimdekilerle birlikte oraya döndüm.
Kıyafetleri bir köşeye bıraktım, bıçak ve çakmağı Jay'e uzattım.
"Bunu kalan parçalardan buldum."
"Teşekkürler Jaeyun. Kıyafet de getirmişsin."
"Evet, üzerinizdekileri değiştirmeniz iyi olur."
Gülümsedi ve başını salladı, ardından önündeki yemeği hazırlamaya döndü. Gidip boş bir yere oturdum ve uyumaya çalıştım, olmuyordu. Sanki onun sesini duymadıkça uyuyamazmış gibi hissediyordum.
Başıma saplanan keskin bir ağrı vardı. Acıya katlanamayıp başımı avuçlarım arasına almıştım.
Buradan kurtulabilirsem ona ihanet edeceğimi düşünüyordum hep.
Bir gün ona muhtaç kalacağımı bilmeden.
Bazı insanları görebilsem de yok sayardım, hiç varolmamışlar gibi.
Aynısını ona da yapmıştım en başından beri, tek fark onu göremiyor oluşumdu.
Başıma gelenlerin suçlusu o pisliklerdi, iradesiz piçler. Onlar bu kadar yetersiz olmasaydı ölmeyeceklerdi.
Ölümlerinde benim ya da başkasının suçu yoktu, kendi eserleriydi.
Biz yaşıyor olsak da onlardan kötü bir durumdaydık.
Bunu düşündükçe başıma saplanan ağrı arttı. Ne kadar uğraşsam da uyuyamıyordum.
Açlıktan olduğunu düşünmesem de bir şeyler yedikten sonra tekrar uyumayı denemeye karar verdim.
_________________________________________
hadi sehre inin sıkıldım