Uyandığımda, o elin hala ellerime kenetli olduğunu gördüm. Başımızda, diğer beşliyi gördüğümde büyük sıçtığımı anladım.
Dizlerine yattığım bu insan suretli yaratık, diğerleriyle oldukça samimi bir konuşma içerisindeydi. Onları dinliyor, cevaplıyor ve onlarla gülüyordu.
Anlamaz ifadelerle onlara bakmaya başladığımda yavaş yavaş kalkabilmiştim.
Sunoo bana doğru sırıtarak konuştu.
"Jaeyun, bir sevgilin olduğunu neden bize söylemedin? İki gündür baya kötü gözüküyordun, onun kurtulmadığını sandığın içindi galiba. Ama bak! o kurtulmuş! Belki daha yaşayan birileri vardır. Alabora olmuş gemiye gitmeliyiz!"
Hevesle konuşmasını bitirdiğinde, ona bakarak gülümsemeye devam ediyordu.
"Sevgilim mi?"
"Evet tabi sevgilin! Şu halinize baksana, inkar da edemezsin. Heeseung bize her şeyi anlattı!"
"Heeseung mu?"
"Sevgilinin adını da mı unuttun Jaeyun?" o yaratık konuştuğunda, sinirlerim iyice oynamaya başlamıştı.
"Unutmadım sevgilim. Seninle biraz dışarıda konuşabilir miyiz?"
"Tabi."
Hışımla kalkarak inden çıktığımda, o da peşime takıldı. Diğerleri de meraklı gözlerle bizi izliyordu. Bizi duyamayacakları kadar uzaklaştıktan sonra Heeseung'u çekiştirdim.
"Beni ne hale düşürdüğünün farkında mısın sen? Heeseung da kim? Sevgilim mi? Ölümüne nefret ettiğim yaratıkla sevgili mi olacağım ben? Onların hafızasıyla mı oynadın?"
"Öncelikle sakinleş. O halde görülmüşken onlara ne dememi bekliyorsun? Elimi bırakmadığın için gidemedim, o ara biri de uyanıp beni gördü. Sonra diğerlerini de uyandırınca olanlar oldu."
"İsteseydin elimi bırakıp giderdin."
"Adım Heeseung, hiç sormadığın için bilmezsin tabi. Aynı evde yaşamaya başlayacağız, sevgili dışında aklıma bir ihtimal gelmedi. Onların hafızasıyla oynamasaydım her şey çok daha kötü olabilirdi."
"Heeseung. İsteseydin elimi bırakıp giderdin, neden yapmadın?"
"Eninde sonunda bizi göreceklerdi işte."
"Bahane uyduruyorsun."
"Sen en başında elimi tutmasaydın bu durumda olmazdık."
"Elimi itebilirdin."
"İtmedim."
"Neden?"
"Hoşuma gitmişti."
Bir cevap vermedim. Cevabını zaten biliyordu. Ben bir şey söylemesem bile bilecekti zaten.
Yapacak bir şeyim olmadığından onu orada bırakarak ine doğru ilerlemeye başladım. Arkamdan seslendi.
"Jaeyun! Bu gece geminin tamiri bitecek. Yarın yola çıkabiliriz."
Şehre indiğinde planı neydi? Normal bir hayat sürmeyi bu kadar çok mu istiyordu? Özel bir tür olmasına rağmen aptallık ediyordu.
Nefret ediyordum. İstediğini yaptıracak kadar güçlü olmasından nefret ediyordum.
İne girdiğimde kimseyle konuşmadan uzandım ve uyumaya çalıştım. Ne bir şey yapmak, ne de konuşmak istiyordum.
Hava gürlemeye devam ederken, soğuk bir yandan içimize işliyordu. Sunghoon ve Niki, önceden kenara ayırdıkları odunları yakıp ini ısıtmaya çalışıyordu.
Jungwon ve Sunoo bir şekilde açık yeri kapatmanın bir yolunu arıyordu. Jay ise Heeseung'u arıyordu. Halen yoktu.
Benim için hiç sorun değildi ama onlar önceden arkadaş olduklarını sandıkları için Heeseung için endişeliydi. Yapacak bir şey olmadığından inin açık kısmını biraz kapadılar ve ateşe odun attılar.
Jay bir yandan halen açık yerden Heeseung'a bakınıyordu. En sonunda ayağa kalktı ve "Sonunda geldi!" diye bağırdı.
Heeseung gelmişti, sırılsıklamdı. Bir şekilde gemiden kuru battaniye ve odun getirmişti, bunları bir şeyle kapatıp ıslanmaktan kurtulmuştu ancak kendisi için aynı şeyi söyleyemezdim.
Usulca içeri girdi ve getirdiği battaniyeler, kıyafetler ve odunları bir kenara bıraktı. Jay'e doğru eğildi ve battaniyelerden birini uzattı. Getirdiği kıyafetlerden bir şeyler alarak kenar köşeye geçti. Jay onun için battaniyesini tuttuğunda çabucak üzerini değiştirdi.
Umursamaz bakışlarla arkama döndüm ve tekrar uyumaya çalıştım.
Arkama uzanan bir beden, belime dolanan eller hissettim.
Üzerimdeki battaniyeyi düzelttikten sonra ellerini aynı şekilde belime doladı. Bana sıkı sıkı sarılıyordu.
Diğerlerinin uyumadığını bildiğim için ne şaşkınlığımı gizleyebiliyor, ne de kızabiliyordum.
"Kızma bana. Gözlerini kapat ve uyumaya çalış. Senin için şarkı söyleyeceğim."
Kulaklarıma dolan huzur verici sesi, istemsizce her emrine itaat etmemi sağlayacakmışcasına beynime işliyordu.
Ondan ne kadar nefret etsem de, karşı gelemiyordum. Gerçek duygularımı da bir türlü gizleyemiyordum zaten.
Bu yaratıktan etkilendiğimi biraz kabullenir hale gelmiştim. Bana karşı ilk günden sonra değişen tavrı, görünüşü, baskınlığı...ne kadar nefret etsem de beni kendine çekiyordu.
Kim bilir, belki sonum onun ellerinden olurdu.
Bunu sorun etmezdim gerçi.
_________________________________________
sizce bu fice hangi sarki uyuyor