Hastanede bir gece daha geçirdikten sonra nihayet Heeseung doktorların çabasıyla iyileştiğime ikna olarak bolca ilaç yazdırmak şartıyla buradan ayrılıp eve gitmemize karar verebilmişti.
Doktorlar artık hiçbir sorun kalmadığını üzerine basa basa söylese de Heeseung eve giderken defalarca kez dinlenmeye devam etmek zorunda olduğumu sayıklamıştı.
Eve girdiğimiz zaman, pek de düşündüğünü yapamadı. Bir süredir evle ilgilenmediğimden yapılacak çok iş vardı. Ayrıca evin ikimizin yaşayabileceği şekilde düzenlenmesi gerekiyordu.
Bütün bunları nasıl yapacağımı düşünmeye başlayarak Heeseung'u aklımdan zorla da olsa çıkarabilmiştim.
Evim genişti, ben kullanmayı bilmiyordum. Çoğunlukla eve uğramazdım zaten. Kısa süreli teslimat yolculuklarına gider dururdum.
Eski eşyaları atmakla başlamaya karar verdikten sonra Heeseung, atılacak her şeyin listesini yapmamı isteyerek mobilyaları tek başına evden çıkardı.
Benden sadece liste yapmamı istemiş ve geri kalan her şeyi kendisi halletmeye girişmişti. Dinlenemeyeceğimi düşündüğüm anda bile bir şekilde bana iş yaptırmamanın bir yolunu buluyor, iş yapmama izin vermiyordu.
Onun bu hareketleri aklımda iyice yer edinmesini sağlıyor, ondan başka bir şey düşünmememe sebep oluyordu.
Her düşüncemi okuduğunu bildiğim için kendimi zorla tutmaya çalışıyordum ve kendime uğraşacak bir şeyler arıyordum.
Heeseung, planlarımı bozarak her işi kendisi halledip bana sadece onun hakkında düşünmeyi bırakıyordu.
İşleri yaparken arada duraksıyor, kendi kendine kıkırdıyordu. Düşüncelerim onu eğlendirdiği için aklımdan hiç çıkmamaya yemin etmiş gibiydi.
Yine de hastanede benden uzak duracağını, sevgisini belli etmeyeceğini söylediği için adım atamıyordu.
Ben de adım atamadığının farkına vardığım andan beri düşüncelerimi kendi haline bırakmış ve onu çıldırtmaya başlamıştım.
Sözünden dönmeyeceğini bilerek istediğim gibi eğleniyordum. Heeseung bunları bilse de tepki vermiyor, işleri büyük bir hızla hallediyordu.
Birkaç günümüzü alan ev düzenleme işimiz tamamlanmak üzereydi. İyileştiğime ikna olmuş olacak ki, artık hiç yatmama izin vermeden işlere dahil olmamı sağlıyordu.
Beraber eşya almak için beni saatlerce şehirde yürütmüş, bildiğim her mağazaya girmemizi sağlamıştı.
Daha öncesinde denizin dibinde yaşıyor olmasına rağmen sağlam bir zevki vardı. Kolay kolay bir şeyleri beğenmiyordu.
Yol boyu ellerimi sıkıca tutarak her yeri geziyor, beğendiği şeyleri not alıp diğer mağazaya geçmemizi istiyordu. Beni önceden tanıyan bazı insanlar, ikimizi beraber gördüklerinde şaşkınlıkla bakıyor ve aramızda ne olduğunu soruyordu.
Ben çoğunlukla sessiz kalsam da Heeseung susmuyor, olmayan birlikteliğimizi insanlara açık açık ilan ediyordu.
Başka bir şehirden geldiğini, yolculuk sırasında tanışıp sevgili olduğumuzu anlatıyordu. Keşke bunlardan benim de haberim olsaydı diye iç geçirdiğimde bana korkutucu bakışlar atıyor, sözlerini bitirip beni kalan yerlere sürüklüyordu.
1 haftamızı da böyle geçirdikten sonra nihayet tüm düzenlemeleri bitirebilmiş ve evimize yerleşebilmiştik.
Heeseung için bolca kıyafet alarak tüm yapmamız gerekenleri yapmış ve beraber yaşama dönemimize girmiştik.
Tüm düzenimiz tamamlandıktan sonra diğerleriyle de sık sık görüşür olmuştuk. Bundan sonrasında gideceğimiz seyahatlerde de takım olma kararı almıştık.
O zamana kadar arkadaşlık bağımızı güçlendirmek amacıyla sürekli görüşerek beraber vakit geçiriyorduk.
Ortamda bizim ilişkimiz övüldüğü kadar Jay ve Jungwon'un arkadaşlığı da övülmeye başlanmıştı. İkisinin arasında bir şeyler olduğuna neredeyse emindim ama birbirlerine açılmalarını bekleyerek susuyordum.
Jay Jungwon ikilisinin arasındakiler belliydi ama diğerlerinden bir haber yoktu. Üçü de garip davranıyor ve birbirleri arasına mesafe koyuyordu.
Son birkaç buluşmamızda en fark edilir durum buydu. Bunun Heeseung da farkındaydı ancak bir şey söylememi istemiyordu. Aynı şekilde kendisi de bir fikir belirtmemişti.
Diğerleriyle birlikteyken yakındık, sevgililerden farksızdık. Bu yüzden Heeseung'u düşüncelerimle çıldırtmak eğlenceliydi.
Gittikçe daha da zorluyor, kendimce eğleniyordum. Ona ve duygularına böylesine hakaret etmem alçakçaydı ama karşılıklı olduğunu biliyordu nasılsa.
Benim tam karşımda Sunoo ile beraber otururken düşüncelerimi okuyup şekilden şekile girmeye başlamıştı. O kızarıp bozarırken ben bu durumdan aldığım zevkle sırıtıyordum.
En sonunda dayanamayarak karnını tuttu ve lavaboya doğru koşar adımlarla çıktı. Peşinden koşarak iyi olup olmadığını sorduğumda hiç iyi olmadığını söyledi. Bu açık ara bir bahaneydi.
Diğerlerinin gitmesi için uğraşıyordu. Planı kusursuz işledi ve diğerleri Heeseung'un dinlenmesi için saat geç oldu bahanesiyle evden bir bir ayrıldı.
Nihayet hepsi gittiğinde, Heeseung kapıyı aralayarak etrafı kolaçan etti ve güvenli olduğunu görünce çıktı.
O sırada ben salonda bırakılanları topluyor, etrafı düzeltiyordum. O içeri girdiğinde hiç bozuntuya vermedim ve işime devam ettim. Her şeyi kaldırma işim bittiğinde hiçbir şey olmamışcasına odamın yolunu tutacakken durduruldum.
Kolumu kavrayan kol beni bir anda geriye çekti ve koridordaki duvar arasında sıkıştırdı.
Gözlerimi fal taşı gibi açmış bir şekilde şaşkınlıkla ona bakarken sakince konuşmaya başladı Heeseung.
"Sevgili Jaeyun. Sana hastane günü söylediklerimi hatırlıyorsun değil mi?"
Ben gergin bir şekilde başımı salladığımda devam etti.
"Sana, duygularıma hakim olacağımı ve senden uzak duracağımı söylemiştim. Ama sen benim tam aksim şekilde davranıyorsun."
Duvardaki ellerinden birini ayırarak yanağıma yerleştirdi.
"Düşüncelerine ben karışamam, yine de hiçbir şey hissetmediğin ve seni sevmesinden rahatsız olduğun biriyle ahlaksız hayaller kurman hiç akıl işi değil."
Başımı suçluluk ve yakalanmanın utancıyla önüme eğdiğimde yanağımdaki eli çenemde konumlandı ve başımı kaldırarak tekrar göz göze gelmemizi sağladı.
"Ne yapmak istiyorsun Jaeyun? Amacını anlayamıyorum. Ağzın ve aklın çelişiyor. Ne istediğini açıkla bana."
Bundan biraz daha kaçarsam her şeyi berbat edeceğimi anlamış sayılırdım, o yüzden daha da geç kalmak istemedim.
Donmuş vücudumu sanki buzları kırarmışcasına hareket ettirdim ve Heeseung'un yüzünü avuçlarım içine aldım.
O daha hareketlerime yetişemezken onu kendime çektim ve şaşırmasına izin vermeden öptüm.
_________________________________________
su anlik ficin en uzun bolumu (800 kelime)
baya bekletmistkm yazim dedim
bu bolumun devamini tahmin ediuorsunuz...