Diğerlerinin koşuşturma sesleriyle gözümü açtığımda, yanı başımda uyuyan Heeseung'u görüp gülümsedim.
Onu uyandırmamaya dikkat ederek yattığım yerde doğruldum ve kalkıp Jungwon'un yanına gittim.
Elime tutuşturduğu eşyaları bir bir gemiye taşıdım, bunları nereden bulduklarını sorduğumda bana Heeseung'un gezerken bir sürü yığınla karşılaştığını, çoğunda kullanılabilecek eşyalar bulduğunu ve buraya taşıdığını söyledi.
Söylediği şey oldukça garibime gitmişti, çünkü Heeseung biz buraya gelmeden önce kimsenin cesaret edip gelmediğini söylemişti. Çok önceden bir gelen olsa bile o eşyalar yepyeniydi, bugüne kadar bu halde korunmaları imkansızdı.
Şüpheli bir şeyler vardı ama emin olamıyordum. İstemsizce Heeseung'a toz konduramayarak bu konuyu kendi kafamda kapattım ve bana uzatılan eşyaları bir bir gemiye taşıdım.
Dün çıkardığım olaydan ötürü bir bakıma kendimi affettirmek istiyormuş gibi hareketler sergiliyor, ne derlerse yapıyordum. Bana kızmamaları için dua ediyordum, benim yüzümden bir gün geç varacaktık şehire.
Bütün eşyaları taşımayı bitirdikten sonra, Sunghoon'la balık tutmak için suya doğru ilerledim. Heeseung'u kontrol etme gereği duymadım, halen uyuyor olmalıydı. Hastalandığından endişeliydim, o da dün çok ıslanmıştı.
Sunghoon sessizce suya girerken bir şeyler onu rahatsız ediyormuş gibiydi. En sonunda sessizliğini bozdu ve bir soru sordu.
"Jaeyun?"
"Efendim Sunghoon?"
"İyi misin?"
"Hangi konuda?"
"İki konuda da. Fiziksel olarak da ruhsal olarak da."
"İyiyim Sunghoon. Neden endişelisin ki?"
"Dün sırılsıklam döndüğünde hastalanacağını düşündüm. Ayrıca Heeseung ile olan ilişkiniz...biraz garip."
"Hemen üzerimi değiştirmiştim. Endişe etmene gerek yok. Heeseung ile olan ilişkimin nesi garip?"
Balığı gördüğünde elindeki keskin şeyle suya doğru bir hamle yaptı ancak başarısız oldu. Suyun içindeyken bana doğru yöneldi.
"Nasıl desem...sanki bir şeyler ters gibi."
Sevgili olmamamız mesela..
"Hayır, yanlış düşünüyorsun. İkimizin arası gerçekten çok iyi."
"Nasıl tanıştınız?"
Arkadaşlarımı yerken.
"Tesadüfen ortak arkadaş grubunda."
"İlk sen mi açıldın o mu?"
"Ben açılmıştım, Jae iyi hatırlar. O gün mutluluktan ağlayacaktı neredeyse. Değil mi Jae?"
Geldiğini fark bile edemediğim Heeseung, Sunghoon'un arkasında belirivermiş ve birden sohbete dahil olmuştu.
"İlişkimiz harika, Jae de ben de oldukça mutluyuz ve birbirimizi seviyoruz, değil mi?"
Sözlerini bitirdikten sonra gözlerini bana doğru yönelttiğinde, istemsizce kafamı salladım. Birdenbire gerildiğimi hissetmiştim.
Elimdeki sivri odunu sudaki balığa sapladığımda bir şey yakalamanın verdiği mutlulukla gülümsedim.
Sunghoon biraz bozulmuş gibiydi, Heeseung ise gözlerimin içine bakarak gülüşüme karşılık veriyordu.
Sadece ona baktığımda bile kalbimin eridiğini düşünür olduğum zamana gelmiştik çoktan. Heeseung gerçekten güzel bir varlıktı, adeta büyülüyordu beni.
Gözleri, kirpikleri, saçları, burnu, dudakları...her şeyi öyle güzeldi ki, o beni seçtiği için minnettarlık duymaya başlamıştım.
Ben hala ondan gözlerimi alamazken, o tekrar dönüp balık tutmaya çalışmaya başlamıştı. Sunghoon ise birkaç sefer daha denemiş, olmayacağını anlayınca söylenerek sudan çıkmıştı.
İkimiz yalnız kaldığımızda Heeseung bir şey demeden balık tutmaya devam ediyor, benimle konuşmaya girmiyordu. En sonunda ben dayanamayarak konuştum.
"Heeseung, şehre döndüğümüzde beni terk etmeyeceksin, değil mi?"
Bakışlarını sudan ayırdı ve bana doğru döndü.
"Hayır? Bu da nereden çıktı Jaeyun?"
"Sormak istedim."
"Seni terk etmeyeceğim Jaeyun. Senden başka kimim var benim?"
"Çok ironik bir soru. Gerçekten benden başka kimsen yok."
Kıkırdamaya başlamıştı. O da benimle beraber gülüyordu.
"Gerçekten kimsem yok. Bu yüzden sen de beni terk etmemelisin."
"Sana gözüm gibi bakacağıma emin olabilirsin Siren."
"Bana gözün gibi bakmalısın insan."
Birbirimize gülümsediğimizde, onunla kalan ömrümü geçirmeye kararlı olduğumu fark etmiştim.
_________________________________________
kizlar mrb