Kendimi suçlayışım ve pişmanlıktan ağlayışlarımla geçen iki günün ardından Heeseung'a mesaj atma cesaretini kendimde bulabilmiştim.
Beni bu iki gün içinde hiç aramadığı için ona olan kırgınlığım bu konuda geri adım atmamı söylüyordu ama diğerlerini de dinledikçe hatanın bende oluşunun farkına varıyordum.
Biraz daha beklersem aramızı hiç düzeltemeyebilirdim, o gün söylediklerimin biri bile doğru değildi zaten. Sunghoon ile konuştuğum ana kadar bunu fark edememiştim, Heeseung'un kalbini kıracak sözleri arka arkaya sıralayıp üzerine evi terk etmiştim.
Beni destekleyeceğini düşünmem bile garipti. Haklı olduğum tek bir nokta yoktu ve kendi kendime haklıymışım gibi ondan destek beklemiştim.
Heeseung hayatımı istediğim gibi yaşamamı istiyordu, bunda kötü bir şey de yoktu ama ben anlamamıştım. Ben bunu çok yanlış şekilde yorumlamış ve beni sevmediğini sanarak kavga çıkarmış, aramızı iyice bozmuştum.
Onca şey söylememe rağmen bana asla karşılık vermemişti. Eğer o an mantıklı düşünebiliyor olsaydım susup işler bu duruma gelmeden kavgayı sonlandırırdım.
Şişmiş gözlerimi açmaya çalışırken akan burnumu sildim. Elime telefonumu alarak ezbere bildiğim o numarayı tuşladım. Ona bu numarayı ben seçmiş ve telefon kullanmayı ben öğretmiştim. Benimleyken her şeyden keyif aldığını bilerek yapmıştım bunu, o gün neden öyle sözler sarf etmiştim acaba?
O gerçekten benimle olan her şeyden keyif alıyor gibiydi, şehre ilk indiğimiz zamanlarda bile hastanede olsak da bundan keyif alıyordu, iyi olduğumu görmekten keyif alıyordu, benimle olmaktan keyif alıyordu. Ben bunu çok iyi bilmeme rağmen onu beni sevmemekle suçlamıştım.
Bir yalanla başlayıp nasıl olduğunu anlamadan gerçeğe dönüşen bu ilişkimiz, kısa sürede birçok farklı duyguyu hissetmemi sağlamıştı. İlk gördüğüm anda nefret ettiğim o yaratık şu anda onsuz yaşayamayacağım biriydi.
Bunca şey geçirmiş ve yaşamıştık, tek kavgada hepsinin bitmesine izin vermeyecektim.
Heeseung telefonu açmıyordu.
Benim endişem daha da artıyorken onun telefonu açmaması tekrar ağlamak istememe sebep oluyordu.
Birkaç kez aradım onu, hiçbirinde açmadı. Kısa süreli arayışlar değildi bunlar, neredeyse her saat başında onu arıyordum, her açmayışında tekrar ağlıyordum.
Sunghoon ara sıra beni kontrol etmeye gelip ağladığımı görünce avutacak birkaç şey söylemekle yetiniyordu. Suçlu olduğumu bana fark ettiren kişi de oydu, bu yüzden teselli cümlelerinin bende işe yaramayacağını biliyordu.
Aramalarım cevapsız kalmaya devam ettikçe her şey için çok geç kaldığımı düşünerek daha da kötü hissediyordum. Sunghoon yanı başımda ağlamamı bırakmam için bekliyordu.
"Sunghoon, beni bırakmaz değil mi?"
Bir yandan sırtımı sıvazlayan Sunghoon'a alacağım tek olumsuz cevabın kalbimi daha da ağrıtacağını bilerek bu soruları sorup duruyordum. Her seferinde iyi şeyler söylese de kötü şeyler düşünmekten kendimi alamıyordum. Gözyaşlarım daha fazla akamayacak hale geldiğinde biraz olsun uyumam için bana yalvarıyordu.
Bu iki gün içinde de pek uyuyamamıştım zaten, onsuz uyuyamıyordum. Karşılaştığımız zamandan beri onun sesi olmadan uyuyamaz hale gelmiştim. Kendimi bu sesten mahrum bırakan kişi de bendim.
Baş ağrım dayanılmayacak hale geldiğinde Sunghoon'dan aldığım hapları yutmuş ve uyumaya çalışacağımı söyleyerek odadan çıkmasını istemiştim.
Benimle bu iki günde yeteri kadar uğraşmıştı, dahasına gerek yoktu. Ona çok yük olmuştum, farkındaydım.
Sunghoon odadan gideli 2 saat kadar olmuşken hala uyumayı başaramamıştım. Yalnızca gözlerim kapalı şekilde yatakta yatıyordum. Aldığım ilaçlar da pek etki etmemişti, o yüzden baş ağrım da halen benimleydi.
Kapının çalmasıyla başım biraz daha sızlamıştı, Sunghoon'un misafiri olmalıydı. Ortalıkta gözükmemeye dikkat edecek ve odadan çıkmayacaktım.
Gözlerimi hiç açmadan yatakta yatmaya devam ettim. Gözlerim kapalı olmasına rağmen yandıklarını hissedebiliyordum.
Birden kapı açıldı. Girenin Sunghoon olduğunu düşündüğüm için hiç arkama dönmedim ve yatmaya devam ettim.
Gelen kişi arkama oturdu ve saçlarımı okşadı, Sunghoon olduğuna emindim artık.
Misafirin gitmesine dair bir ses duymadığımdan yanıma gelmesi garipti. O hiçbir şey söylemeden saçlarımı okşamaya devam ediyordu.
Birden o sesi duydum.
Özlemini çektiğim adamın sesi kulaklarıma doluyordu. O, yine bana o şarkıyı söylüyordu.
Yanaklarımda hissettiğim yaşlar bu sefer canımı yakmıyordu.
_________________________________________
sireni ozlemediniz biliuom