Ghosting: Narsistlerin uyguladığı başka bir manipülasyon tekniğidir. Bunda ilişkiyi/teması aniden kesmek, kurbanın yaklaşımını sebepsiz yere görmezden gelmek vardır.
🌼🌼🌼
"Melek gibisin, Yongbok."
Birkaç saniye birbirimizin gözlerine baktık. Başımı doğrultup Yongbok'un yüzünü daha yakından incelemek istedim.
Gözleri içinde birkaç yıldız barındırıyormuş gibi, parıl parıl parlıyordu. O mükemmeldi, sadece kendime saklamak istiyordum.
"Seni kurbanım olarak seçsem ne yaparsın? Benden uzaklaşır mısın?"
"Hm?" deyince dirseğimi yatağa koydum, elimi başımın altına alarak destek oldum. Böyle rahat bir pozisyona geçince konuşmama devam ettim.
"Narsistler kendine kurban seçer.
Bunu duymuş muydun?"Yongbok'un yanakları kızardı.
"Kurban mı? Nasıl yani..."Elimi kapüşonlusunun fermuarında gezdirirken gülümsedim. "Biraz bahsedeyim öyleyse... Değersiz hissetmene sebep olabilirim. Empati duygum pek yoktur, şu ana kadar kimseden özür bile dilemedim. Tamamen bana ait olmanı ve sadece benimle ilgilenmeni isterim. Aksi taktirde seni deliler gibi kıskanabilirim."
Yongbok bunları dinlerken gözleriyle gülümsüyordu. Benden korkacağını düşünmüştüm ama onun hoşuna gitmiş gibi görünüyordu.
"Kıskanmak mı... Gerçekten sana ait olmamı mı istiyorsun?"
Başımla onayladıktan sonra "Hıhım... ama bunu kabul edersen sadece benimle ilgilenmek zorundasın." dedim.
Aslında şu an üstüyle oynarken ve gözlerine gülümserken duygularını manipüle ediyordum. O ise buna kanmış bir şekilde tatlı tatlı gülümsüyordu.
"Benim senden başka tanıdığım biri mi var sanki? Bütün ilgim sendeydi zaten..."
Yongbok mükemmelliğimin farkında olmalıydı ki böyle şeyler söylüyordu. Yanında kendimi çok daha iyi hissediyordum.
Birkaç saniye beden dilimle onu büyüledim. Kendimi bunu yaparken hiç suçlu hissetmiyordum. Dürüstçe açıklamamı bile yapmıştım, daha ne olsun?
Aramızda 10 santim kalmış bu yüze gözlerimle gülümserken onun bu kadar saf olması işime gelmişti-
Dudaklarıma yapıştı.
Yüzüm anında sıcacık oldu, bunu beklemiyordum. Kolum gevşeyince başım bir iki saniye havada kaldı.
Gözlerini kapatıp başımı yatırdı ve üstümde hafifçe doğrulup dudaklarımı emmeye başladı.
Karşılık vermedim ama şokun etkisiyle dudaklarımı biraz aralayıp serbest bıraktım. Yongbok bununla birkaç kez daha emdi. Ayrılınca gözlerime baktı.
"Yongbok ne yapıyorsun?"
"Hyunjin ben... sana ait olmayı kabul ediyorum..."
Bu sırada sıcakladığım için pek tepki gösterememiştim ama ben Yongbok'tan hoşlanmıyordum ki?
Olaylar buraya nasıl gelmişti bilmiyorum, buna bir son vermeliydim. "Kalk."
Endişeli bir ifadeyle hafifçe doğruldu.
"Ne oldu?""Ben senden hoşlanmıyorum. Sadece güzel olduğunu söyledim. Benimle ilgilenmeni istediğim için mi öptün? Bir daha böyle yapmazsan sevinirim. İlham perim olduğundan dolayı bir şey demiyorum."
İlk cümlemden itibaren gözleri tamamen dolmuştu. Hayal kırıklığıyla bana bakıyordu. "Hyunjin ne diyorsun sen..."
"Beni duydun. Herkes de benim kadar dürüst değildir bu arada. Değerimi bil."
Ayağa kalktı ve mahcup bir ses tonuyla "Ben sadece yakınlaştığımızı düşünmüştüm, rahatsız ettiysem özür dilerim... İyi geceler." dedi.
Benden cevap alamayınca kapıyı kapatıp evi terk etti. Şimdi odamın koca sessizliğiyle baş başa kalmıştım.
Yongbok bana yine kendimi kötü hissettirmeye başlamıştı... Bu histen sadece ve sadece nefret ediyordum.
"Hayır Hyunjin. Suçluluk hissetmeni gerektirecek bir şey yok. Yanlış bir şey yapmadın. Sadece dürüst oldun."
🌼🌼🌼
Ertesi sabah Yongbok'u bir süre kapısında bekledim ama dışarı çıkmadı.
"Buluşacağımızı unutmuştur herhalde, onunkine daha yarım saat var hem."Seansıma az bir vakit kalınca iç çekip yola koyuldum. Oraya vardığımda Yongbok erkenden sıra almış, oturmuştu.
Yanına gittiğimde yüzüme bile bakmadı. Ama stresli olduğunu görebiliyordum, parmaklarıyla oynamaktan bir hal olmuştu.
"8 numara, Lee Yongbok!"
Adı anons edilince ayağa kalkıp ceketini aldı ve odaya geçti. Benim odamda hâlâ biri vardı, oturup bekledim.
Sıram gelince psikoloğa tabii ki hiçbir şey anlatmadım. Biraz şüphelense de zorla ağzımdan laf alamazdı sonuçta.
En son yalandan gülümseyip seansı sonlandırdım. Çıkarken yan odanın hasta ekranını kontrol ettim, Yongbok beni beklemeden gitmişti.
"Pekala..."
🌼🌼🌼
Sınıfta da yoktu. Nereye kaybolmuştu? Eve gittiğim gibi önce onların evine uğrayacaktım.
Çıkış ziliyle okuldan ayrılıp metroya yürüdüm. Durakta onunla nasıl konuşmam gerektiğini düşünüyordum.
Evinin kapısına varınca uzun zamandır kalbimde hissetmediğim bir duygu belirmişti: Heyecan.
Birkaç nefesle sakinleştikten sonra zili çaldım, kapıyı annesi açtı. "Merhaba?"
Başımı öne eğip selam verdim. "Merhaba, ben Hwang Hyunjin. Üst komşunuzun oğluyum."
"Aaa, Yongbok'umuzun arkadaşı sensin demek... Gel içeri, gel." ^^
Eve girerken "Bugün okula gelmemişti de, ona ne olduğunu merak ettim." dedim ve montumu dolaba astım.
"Peki!" derken gülümsüyordu. Bu bana özlediğim gözleri hatırlatıyordu.
-Yongbok size çekmiş...
-Hahaha evet oğluşum bana benziyor. Odasındadır şimdi. Bugün kötü hissediyordu, onu okula gönderip zorlamak istemedim. Hassas bir çocuktur...
-Biliyorum evet... Teşekkürler Bayan Lee. Ben onun yanına gideyim.
-Tamamdır, bir şeye ihtiyacınız olursa seslenin. Sağdan ikinci oda!
🌼🌼🌼
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Narsist Prens | Hyunlix
FanfictionNarsistik Kişilik Bozukluğuna sahip Hyunjin ile Anksiyete ve Panik Atak sahibi Yongbok'un imkansız arkadaşlığı zamanla daha derin duygulara dönüşecektir. İki asosyal çocuğun saf aşkı özgür olabilecek midir, yoksa psikolojik sıkıntıları buna engel mi...