-Yongbok'un ağzından-
San'la yaşadığım şoktan sonra her şey başa sarmış gibiydi. Okul hayatım başlamadan bitmişti, kaydımı dondurmuştuk. Ailem sürekli destek oluyordu ama ben mutlu hissedemiyordum.
"1 yıl kayıp yaşaman dünyanın sonu değil. Lütfen sadece sağlığını düşün. Hem belki seneye çok daha iyi arkadaşlar edinirsin!"
Başımla onaylayıp zoraki bir şekilde gülümsüyordum, onlar odadan çıktığı gibi yüzüm düşüyordu.
Annem bu süreçte Hyunjin'in annesiyle yakınlaşmıştı. Hemen hemen her gece buluşup çay içiyorlardı.
"Tatlım ben Bayan Hwang'ın yanına gidiyorum. Sen de gelmek ister misin?"
Başta kararsız kalsam da sonra kabul ettim. Farklı bir ortam görmek iyi gelebilirdi. Zaten Hyunjin'in de buralara uğradığı yoktu...
Kapı açılırken annesini gördüğümde neden bilmiyorum ama gözlerim doldu, acınası hissettim. Başımı okşayıp istediğim gibi takılabileceğimi söyledi.
Onlar mutfak balkonunda dertleşirken ben televizyon odasında tatlı yiyordum.
Sanırım gizlice sigara içeceklerdi, kapı kapanma sesi duydum.
Bununla ayağa kalkıp aşırı özlediğim odaya yöneldim. Kapının önünde derin bir nefes aldıktan sonra içeri girdim.
Işığı açtığımda oda biraz boştu. Hyunjin eşyalarını üniversitede kaldığı evine götürmüştü.
Ama dolabın üstünde mavi bir klasör duruyordu. Merakla yaklaştım. Aynı zamanda biraz tedirgindim, annesi yakalayabilirdi.
Kapıyı ara ara kontrol ederken yavaşça dosyayı açtım. İçinden Hyunjin'in bana daha önce göstermediği onlarca resim çıktı ve hepsinde ben vardım.
"Ya... Bu ne..." derken sesim titredi çünkü ağlamaya başlamıştım. Masaya oturup her birini inceledim.
Burnumu çekerek resimlere bakarken telefonumdan üst üste bildirim geldi. Wooyoung mesaj atıyordu.
Hiç umursamadan internetimi kapatıp telefonu kenara kaldırdım ve dosyayı kurcalamaya devam ettim.
Arada üst vücudumun da olduğu birkaç resim gördüm. Hyunjin beni hiç çıplak görmemişti, bunları hayal ederek çizmişti. Gülümseyerek ağladım. "Sapık ya..."
Hepsini özenle dosyaya geri koyduğum sırada kapı açıldı. Annesi gözlerimi yaşlı görünce hemen olayı anladı ve yanıma yaklaştı.
"Canım benim..."
Kollarını açınca ona sarılıp tekrar ağladım. Hyunjin'e karşı hiçbir şey hissetmediğimi sanıyordum ve aylardır Wooyoung'la sevgiliydim. Oysaki farkında olmadan içimde çok şey birikmişti...
Annesi beni rahatlattıktan sonra Hyunjin'in yatağına oturduk. "Oğluma karşı farklı şeyler mi hissediyorsun?"
Başımı kaldırıp panikle gözlerine baktım. Tek diyebildiğim şey "Özür dilerim..." oldu.
Güldü ve yanağımı sıktı. "Ya! Bunun için neden özür diliyorsun?"
"Bilmiyorum..." deyip biraz daha ağladım. Sırtımı sıvazlayıp beni teselli ederken annem de içeri geldi. Tamamen batırmıştım.
Bayan Hwang anneme "Canım biz Yongbok'la özel bir şey konuşuyoruz. Sen içeri geç, 5 dakikaya geliyorum." dedi. Bu kadın harikaydı.
Annem benim için başta endişelense de Bayan Hwang'ın bu tavrından sonra rahatlayıp kapıyı kapattı.
Sessizlik oluşunca ben de sakinleşmiştim. Ara ara burnunu çekiyordum sadece.
-Yongbok... Yönelimin ve kimden hoşlandığın beni hiç ilgilendirmez. Daha doğrusu kimseyi ilgilendirmez. Bir daha böyle bir şey için herhangi birinden özür dileme, tamam mı?
-Tamam...
-Resimleri görmüş olmalısın... Aslında 12. sınıf başladıktan hemen sonra Hyunjin'deki değişimleri fark ettim. Yani, bir süredir hastalığıyla uğraşıyorduk ama birileri onu sadece birkaç haftada değiştirmeyi başarmıştı!
Bu cümleleri söylerken yanağımı okşadı. Ben de onun huzur verici gözlerine baktım.
-Hyunjin zor bir çocuktur, bunu biliyorum. Eğer seni kırmışsa özür dilerim. Ama emin ol özünde çok temiz biri.
-Biliyorum Bayan Hwang... Ona kırgın olduğum için ağlamadım. Sadece birden resimleri görünce duygulandım.
-Hahaha evet~ Üniversite için bavulları hazırlarken bunu çöpe atmamı istedi ama kıyamadım. 12. sınıfı tamamen seni çizmekle geçti, aylarca bu resimlere emek verdi. Öylece çöpe atamazdım.
-Bana sadece birkaçını göstermişti...
-Bakma sen onun sert tavırlarına. Hyunjin özünde çekingen biridir. Ayrıca annesinden gizlemeye çalışsa da anında anlamıştım: O da sana karşı boş değildi...
Ses tonu imalı bir hal almaya başlayınca utanıp yüzümü öbür tarafa çevirdim. Güldü ve saçlarımı okşadı.
"Sana minnettarım Yongbok. Oğlumun iyileşmesindeki en büyük rol senindi."
Annemin tekrar seslenmesiyle ayağa kalktı. "Tamam geliyorum!"
Kapıyı kapatmadan önce bana baktı. "İstersen bu gece burada uyuyabilirsin. Hyunjin senden rahatsız olmaz zaten."
Heyecanla ayağa kalktım. "Sahi mi?"
"Hıhım... Ben şimdi annenin yanına gideyim, kadın ağaç oldu. Bizim yarım saat kadar işimiz var, uykun gelirse pijamalar en alttaki çekmecede." ^^
🌼🌼🌼
Şu anda ciddi ciddi Hyunjin'in pijamalarını giymiş ve onun yatağında yatmış bir şekilde olduğuma inanamıyordum.
Ağladığımdan beri çok rahatlamıştım. Gözlerim birazcık yorulmuştu ama Bayan Hwang'ın konuşması bana ilaç gibi gelmişti.
Mutlu mutlu yorganın altından ayaklarımı sağa sola oynatıyordum. Hyunjin'in kokusu kendime gelmemi sağlamıştı. Gece boyu yastığına sarılacaktım.
Annem eve dönünce Bayan Hwang beni son bir kez kontrol etti. Bir şeye ihtiyacımın olmadığını sorduktan sonra "İyi geceler Yongbok~" dedi.
O gece telefonu elime hiç almadım. Wooyoung umrumda değildi. Kalbimin herhangi bir köşesinde yeri yoktu. Bunu bu kadar geç fark ettiğim için kendimi aptal gibi hissettim.
"Onunla neden sevgiliyim ki? Hiçbir şey konuşmuyoruz bile. Samimiyet yok."
Ayrılmaya karar verdim. Kimsenin zamanını harcamaya gerek yoktu. Yarın sabah her şeyi anlatıp ilişkimize son verecektim.
🌼🌼🌼
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Narsist Prens | Hyunlix
FanfictionNarsistik Kişilik Bozukluğuna sahip Hyunjin ile Anksiyete ve Panik Atak sahibi Yongbok'un imkansız arkadaşlığı zamanla daha derin duygulara dönüşecektir. İki asosyal çocuğun saf aşkı özgür olabilecek midir, yoksa psikolojik sıkıntıları buna engel mi...