11. Wooyoung

1.6K 251 99
                                    

-Yongbok'un ağzından-

Hwang Hyunjin... Sınıfa geldiğimden beri konuştuğum tek insan. Benimle bağ kurup yakınlaşan, bana değer veren ilk arkadaş. Aynı zamanda ilk aşkım...

Okulun başından itibaren o kadar çok tesadüfle birbirimizi görüyorduk ki ister istemez bağlanmıştık. Ona kalbimi açmıştım, yanında rahat hissettiğim biri haline gelmişti.

Paniklerimi yenmemi sağlamıştı. Yüzümü sürekli hayran hayran izliyordu ve her anı çizmek istediğini söylüyordu. Onun yanında kendimi değerli hissediyordum.

Ve sanırım ben... farkından olmadan ona kapılmaya başlamıştım. Yatakta ne zaman birlikte uzansak kalbim hızlanıyordu ama bunlar hastalıktan değildi, mutluluklandı.

Bazen kokuma kafayı takıyordu ve beni kendine çekip sarılıyordu. Bazen de ben ona sarılmak istiyordum ve o buna hiçbir şey demiyordu.

"İlham perim benim..."

Bana böyle her seslenişinde yükseliyordum, kalp atışlarım anında uçuyordu. Şu hitaba zaafım oluşmaya başlamıştı.

Bir hafta sonu yaptığı konuşmayla Kurban kavramını açıkladı. Saydığı şeylerin bazıları garip gelse de rahatsız olmamıştım. Hyunjin ilgi istiyordu ve bu daha çok sıcaklamama sebep oluyordu. Ondan zaten bir süredir çok hoşlanıyordum...

Ona ait olmamı söyleyince bunu sevgili niyetinde anlamış, sevinçle onaylamıştım. Kendimi hazır hissettiğim an dolgun dudaklarını istekle öpmüştüm.

Karşılık vermese de bir şey demedi, ben de biraz daha öptüm. Hayatımda ilk defa duygularımı göstermekte özgür hissetmiştim.

O ise birkaç saniye sonra beni net bir dille reddetmişti. Kendimi ezik ve sapık gibi hissediyordum, özür dileyip bir daha böyle bir şeyin yaşanmayacağını söylemiştim.

Öpüşme mevzusunu hallettikten sonra eski halimize dönmüştük. Hyunjin'e karşı platonik olmaya bile razıydım ben... o mükemmeldi.

İçim içime sığmıyordu. Bu sevincimi doktorum da fark etmişti. "Yüzünde güller açıyor Yongbok! 2 haftada bir şeyler düzelmiş sanırım~"

Heyecanla ona Hyunjin'le ilişkimizi anlatırken arada farkında olmadan ismini de söylemiştim. Doktorun bunu not aldığını görmüştüm ama çok umursamadan konuşmaya devam etmiştim.

İçimi iyice dökünce sustum, benden sonra o konuştu. Hyunjin'le olan bağımın sağlıklı olmadığını, aramıza mesafe koymam gerektiği söyledi. Yoksa ileride daha çok yara alabilirdim...

Birbirimizi tetiklediğimizi söyleyince kendim için değil, Hyunjin için korktum. Pazartesi okulun başlamasıyla birlikte doktorumun dediklerini uyguladım.

Hyunjin bunu ilk saatten fark edip beni öğle arasında yukarı çıkardı. Onu seviyordum bu yüzden açık açık her şeyi söylemek istiyordum.

Tepkisi ise tam bir hayal kırıklığıydı. Asıl olaya değil, ismini doktora vermeme takılmıştı. Bana aptal olduğumu söyledi.

Benim yüzümden başı derde girecek diye suçluluk hissetmiştim. Vücudum hemen tepki göstermişti, nefeslerimi tutup sakinleşmeye çalışmıştım.

Onunla arama mesafe koyacağımı da söyleyip vedalaştıktan sonra çok üzgün olmama rağmen üzerimden yük kalkmıştı.

Birkaç hafta böyle geçti, psikoloğumla konuşurken artık bağımsız olduğumu hissedebiliyordum.

O da sürekli beni takdir ediyordu. Keyfim iyice yerinde geliyordu. "Tedavinin ileri adımlarına artık geçebiliriz Yongbok!"

🌼🌼🌼

Bazı şeyler yoluna girmiş olsa da aklım sürekli Hyunjin'deydi. Acaba şu an evinde ne yapıyordu? O da durmadan beni düşünüyor muydu? Tedavi süreci nasıl geçiyordu?

Böyle şeyleri okulda sorguladığım bir gün sınıfın iri çocuğu bana seslendi. Dışarıda buluşmak istediğini söyleyince çekinsem de kabul ettim. Doktorum sosyalleşirsem işlerin epey hızlanacağını söylemişti.

Wooyoung çok iyi bir insandı. Daha ilk kez o gün konuşmuştuk ama yanında hiç yabancılık hissetmemiştim.

Akşamki buluşmamız için güzelce giyinip saçlarımı taradım. Çillerim belki hoşuna gitmez diye makyajla kapattım.

Yüzümdeki detaylara bakarken aklıma Hyunjin'in cümleleri geliyordu. Parmağıyla tenimi yumuşak yumuşak severken her detayımı kendi bakış açısından bana masal gibi anlatıyordu. Onun yanında bir kere bile makyaj yapma, süslenme gereği duymamıştım.

Dışarı çıktığımda çınar ağacının altında oturduğunu gördüm. Bu bana yağmurda koştuğumuz geceyi hatırlatıyordu, ona aşık olduğum geceyi...

Siyah balıkçı yaka kazağıyla kot ceketi vücuduna tam oturmuştu. Uzun saçlarını da ikiye ayırıp perçemlerini serbest bırakmıştı. Bu model onun yüzüne çok yakışıyordu...

Hafifçe başımı eğip oradan ayrılacaktım ki selam verdiğime bin pişman olmuştum. Beni yine kırıcı laflarıyla rencide etmişti.

Bütün cesaretimi toplayıp o cümleyi yüzüne söyledim: "Manipülatif sorularına cevap vermeyeceğim."

Arkamı dönüp adımlarımı hızlandırdığımda bir anlığına çok mutlu hissetsem de kalbim tekrar acımaya başladı. Çünkü ona aşık olduğumu biliyordu ve bunu zayıflıkmış gibi yüzüme vuruyordu.

Kalbimin acısına paralel olarak gözlerim de dolmuştu. Değer verdiğim bu kişiyle uzun zaman sonra yaptığımız ilk konuşma böyle kötü olduğu için mutsuz hissediyordum.

Ama iyi ki de böyle cümleler kurmuştu, bu bana bir şeyi tekrar hatırlatmıştı: Hwang Hyunjin'i unutmam lazımdı.

Oraya vardığımda Wooyoung ıslak gözlerimi fark ettiği gibi bana sarılıp teselli etti. Koca bedeninin arasında kendimi güvende hissetmiştim.

Kısa sürede rahatlamamı sağlamıştı. Hyunjin'in aksine beni hiçbir şekilde suçlu hissettirmiyordu, içime sadece huzur doldurmuştu. Sürekli espri yapıp gülmemi sağlıyordu.

Sinemada beni öpünce de geri çekilemedim. O gün aşırı derecede duygusaldım. Ben de hafifçe karşılık verdim.

Hafta sonu itibarıyla sevgili olmuştuk. Her şeyin yolunda ilerlediğini düşünüyordum ki bir şey fark etmiştim: Ben onunla öpüşürken hiçbir şey hissetmiyordum...


🌼🌼🌼

Narsist Prens | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin