Sabah uyandığımda kendimi tebessüm ederken bulmuştum. Hyunjin'in yastığına biraz daha sarılıp gözlerimi kapatmıştım, buradan ayrılmak istemiyordum.
Yalnız kalmak iyi gelmişti. Bütün gece kafamı dinlemiş, her şeyi düşünüp tartmıştım. Zihnim tamamen berraklaşmıştı.
Bay ve Bayan Hwang beni hiç rahatsız etmemişti. Annemler sürekli endişelenip odamı kontrol ediyordu ve bundan çok bunalıyordum.
Telefonu elime alıp Wooyoung'un mesajlarına baktım. Birkaç boş Reels atmıştı. Uzun ve açıklayıcı bir şey yazdım, bu ona son mesajımdı.
Kahvaltı için kalktıktan sonra içeri geçtim, Bayan Hwang sofrayı donatmıştı. "Günaydın Yongbok!"
"Günaydın Bayan Hwang." deyip kollarımı sıyırmaya çalıştım. Beni görünce güldü.
-Hyunjin'in üstü sana çok bol olmuş, içinde kaybolmuşsun. Bunu düşünememiştim, kusura bakma.
-Sorun değil, çok rahattım. Gece burada kalmama izin verdiğiniz için teşekkür ederim.
-Rica ederim canım. Ne zaman istersen gel. Hayırsızın eve döndüğü yok zaten, anne babasını hemen unuttu hahaha
Bunu düşününce Hyunjin'in okul hayatını merak etmiştim. Sevgilisi mi vardı? Neden eve uğramıyordu?
-İstersen klasör sende kalabilir. Kaldırıp sakladığımı bilmiyor.
-Gerçekten alabilir miyim?
-Evet, hiçbir şey diyemez. Sonuçta çöpe attı ve artık ona ait değil, haksız mıyım?
Bununla ikimiz de sinsi sinsi güldük.
"Teşekkür ederim!"Kahvaltıdan sonra Wooyoung bana geri dönüş yapmıştı. Zaten son bir aydır sanaldan devam ettiğimiz süreçte aramız açıldığı için ayrılığı garip karşılamamıştı.
Biraz soğuk davranıyordu ama pek umursamamıştım. Dün gece önceliğim onun mesajlarından çok Hyunjin'in çizimleri olunca her şey kafamda bitmişti zaten. Vedalaştıktan sonra yazışmalarımızı ve fotoğrafları sildim.
🌼🌼🌼
Birkaç ay düzenli olarak seanslara gitmiştim. Bu sefer kendime tamamen güveniyordum hatta içimde sosyalleşme hevesi bile vardı, arkadaş edinmek istiyordum.
Önce biraz alıştırma yapmak için buradan birileriyle takıldım. Doktorumun tavsiyesi üzerine kimi zaman parkta yanımda oturan kişiyle bile sohbet ediyordum.
Adrenalin içeren şeylere yavaş yavaş alışmamı söyledi ve bunun binlerce yolu vardı. Bazen sadece aksiyon filmi izlemek ya da tehlikeli aletlerin olduğu bir lunaparka gitmek bile adım adım gelişmemi sağlıyordu.
Bahar dönemi aslında tamamen kendime gelmiştim. Okula hazır hissediyordum ama birkaç ay sonra bu eğitim dönemi bitecekti. Ben de seneye tertemiz bir başlangıç yapmaya karar vermiştim.
Kalan vaktimi sporla değerlendirdim. Saçlarımı da boyamayı düşündüm ama renk konusunda emin değildim. En sonunda platin sarısında karar kıldım.
"Umarım civcive dönmem..."
🌼🌼🌼
Yazın bitmesiyle üniversite heyecanım tekrar başlamıştı. Okul sitesinden öğrenim durumumu geri aktifleştirmiştim.
San'dan sonra yabancı evlere hiç bakmıyordum. Jisung'lara baskın yapacaktım. Adamakıllı güvenilir ve tanıdık biri bulana kadar bana bakmak zorundalardı.
Bavulları hazırladıktan sonra Bayan Hwang'la vedalaştım. O bana bu süreçte çok yardımcı olmuştu.
Otobüse bindikten sonra bizimkilere el sallayarak arkama yaslandım. Kulaklığımı takıp favori şarkılarımdan birini açtım: Until I Found You
Bu şarkı bana Hyunjin'i hatırlatıyordu. Onu düşününce aklıma kırıcı konuşmaları geldiği gibi çok güzel anılar da beliriyordu. Evet, ne olursa olsun onu hâlâ seviyordum...
🌼🌼🌼
Jisung'ların evine geldiğimde şoka uğradılar. "DAEBAK! SAÇLARIN?"
Direkt bavullarımla içeri daldım. "Siz bir ev bulana kadar burada kalacağım. Bana borçlusunuz." ^^
Hemen iki yanıma geçip gönlümü almaya çalıştılar. Jisung böyle bir şeyi asla düşünemediğini söyleyip özür diledi.
"O değil de, seni çok özledik Yongbok!"
"Ben de sizi özledim. Sadece 1 gün konuşmuş olabiliriz ama siz benim üniversitedeki ilk arkadaşlarımsınız."
Bunu duyunca tatlılık krizine girmişlerdi. Jisung bana sarılırken Minho yanağımı sıkıyordu. "Bu sefer ilk hafta bizde kal. Ortama alıştığında ev ararız sana. Tamam mı?"
Başımı sallayınca Jisung'a döndü. "Sen de o sırada benim yanımda yatacaksın." ^^
"Asıl derdin buydu, değil mi?" demesiyle kahkaha attık. Minho'nun ilk defa böyle sesli güldüğünü görmüştüm.
🌼🌼🌼
İlk hafta çok güzeldi. Okulda bir sürü arkadaş edinmiştim hatta kulüp etkinliklerinde gönüllü bile olmuştum!
Benim görevim kulüp standında oturup yeni gelen öğrencileri karşılamaktı. Onlara okulumuzdan minik minik hediyeler veriyordum. Burada bir sürü şey vardı. Pofuduk oyuncaklar, kalemler, bileklikler...
Kulüpte Jeongin ve Seungmin'le tanıştım. Onlar da Güzel Sanatlar'daydı. Benden bir yaş küçük oldukları halde okulumu dondurduğum için hepimiz 1. sınıftık.
Jeongin sürekli tatlı tatlı gülümsüyordu. Seungmin biraz ciddiydi ama komikti, onu tanımasaydım daha büyük olduğunu düşünürdüm.
Çıkışta güzel bir barbekü mekanına gittik. Karnımız doyunca içkiyle devam ettik. Ve ben birazcık hızlı sarhoş olmuştum...
"Hayı yani, düşüğebiğiyo muzunuz? Hwa Hyujin, bınım ilk askım... Bi sürü rısmimi çizmis... Ama bına kötü kötü dağvanıyodu... Sılak sey..."
-Hwa Hyujin mi?
-Bu isim neden bu kadar tanıdık?
-Bilmiyorum, bana da öyle geldi."Hayı oğun adı Hwa Hyunjin değil. Hwa Hyujin diyovum, Hwa-Hyu-Jin!"
-Of Yongbok bağırmasana.
-Herkes bize bakıyor hahaha
-Bir daha bununla dışarıda içmeyeceğim. ^^Başım masaya düşünce yanağımı şişeye yasladım. "Narsist... Narsist Prens..."
Bu sefer sesim net çıkmıştı çünkü ağlamaya başlamıştım. İkili iç çekerek beni kaldırdı ve evin yolunu sordu. Bir o tarafı gösteriyordum, bir bu tarafı. Kaybolacaktık.
-Ne yapsak?
-Evine götüremez misin?
-Ben kaldığım yerde geçici öğrenciyim.
-Ben de aynı, misafir kabul etmiyorlar.O sırada Jisung arayınca hemen cevaplayıp oh çektiler. "İyi ki aradınız! Tamam geliyoruz."
Eve varınca en son duyduğum şey Minho'nun beni sırtında taşırken küfretmesiydi. Yatağıma uzanmamı sağlayıp üstümü örttükten sonra uyudum sanırım, kalanını hatırlamıyorum.
🌼🌼🌼
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Narsist Prens | Hyunlix
Fiksi PenggemarNarsistik Kişilik Bozukluğuna sahip Hyunjin ile Anksiyete ve Panik Atak sahibi Yongbok'un imkansız arkadaşlığı zamanla daha derin duygulara dönüşecektir. İki asosyal çocuğun saf aşkı özgür olabilecek midir, yoksa psikolojik sıkıntıları buna engel mi...