-Hyunjin'in ağzından-
İlham perimi partide gördüğüm ilk andan beri kendimde değildim. En son dışarı çıkıp onu bir süre sevdim... O da hem durmamız gerektiğini söylüyordu, hem de istekle karşılık veriyordu.
Çok yükselmiştim. Rüyalarım hariç ilk defa kendimi böyle tutamadığım bir an olmuştu.
Dönüşte ilk tartışmamız yaşandı. Partide tanıştığımız insanlar aklımızda farklı soru işaretleri oluşturmuştu.
Eve vardığımızda "O kıza neden sevgilinin olmadığını söyledin?" dedim.
"Çünkü sevgilim yok."
Kapıyı kapatıp ceketimi çıkardım.
"Yine de aramızda özel bir bağ var. Ona direkt 'Yok.' dememeliydin."Artık apartmana ses gitmediği için daha rahat bir şekilde cevap verdi. "Sen de etrafındaki kızları reddedebilirdin! Benimkinin yüz katı şey söylediler."
Odaya gidip üstündeki tulumu çıkarırken peşinden gittim. "Hiçbiri sevgililikten bahsetmedi. Sadece modelliğim hakkında konuştular."
Tulumun üst kısmından kurtulunca belindeki kemerden aşağıya sarkıttı. İri gözlerini yüzüme dikerek "Kör değilim Hyunjin, kızların sana nasıl baktığını görüyorum." dedi.
Gömleğimden kurtulunca bir adım daha yaklaştım. Soyunduktan sonra yine o tatlı kokusu gelmeye başlamıştı.
"Son kez söylüyorum Yongbok.
Ortada öyle bir durum yoktu."Hâlâ agresif bakışlarını üstümde gezdiriyordu. "Sana öyle bakmaları içten içe hoşuna gidiyor değil mi? Narsist."
Kıskançlıktan saçmalamaya başlamıştı. Aramızdaki mesafeyi sıfıra indirip sesimi kıstım. "Beni deli etme. Artık narsist olmadığımı söylemiştim."
"Seni tanıyorum Hwang Hyunjin. Kişiliğini benden iyi bilen yok. Her ne olursa olsun insanların ilgisinin üstünde toplanmasını seviyorsun-"
"Tek umursadığım kişinin sen olduğunu ne zaman anlayacaksın?"
Sözünü kesmemle sonunda sakinleşti. "Ne dedin sen?"
Sessiz kaldım. Bakışları çıplak vücuduma kaydıktan birkaç saniye sonra masum olmayan bir ifadeyle gözlerime geri döndü.
Tam iç çekip odadan çıkacaktım ki Yongbok ani bir hareketle beni yatağa oturtup kucağıma çıktı. Rahatça pozisyon aldıktan sonra sımsıkı sarıldı. "Tek umursadığın kişi benim demek..."
Üst vücudumuzun böyle çıplak olması işleri iyice zorlaştırıyordu. İkimiz de sıcaklamıştık. Hiçbir şey yapmadan donup kaldım.
Başını omzumdan kaldırıp gözlerimizi buluşturduktan sonra dudaklarımı öptü. Ben de dayanamayıp yavaşça karşılık verdim. Alt kısmımın uyanmaması için dua ediyordum çünkü Yongbok şu anda tam oraya baskı uyguluyordu.
Saçlarımı kulağımın arkasına tararken dudaklarıma doğru fısıldadı. "Hyunjin... Neden artık sevgili olmuyoruz?"
"Çünkü çözülmesi gereken sorunlar var." deyip başımı geri çektim. Dudaklarımız uzaklaşınca meraklandı.
"Ne? Ne sorunu?"
Wooyoung'la konuşmayı kesene kadar onunla sevişmeyecektim. Dürtülerimi kontrol edip kendi bilincimle "Duralım Yongbok." dedim.
"Anlamıyorum. Bana karşı bir şey hissetmiyor musun?"
Hayretle güldüm ve gözlerine baktım.
"O nereden çıktı?"Üzgün bir şekilde "Şu ana kadar kaç kez öpüştük ama beni sevdiğini hiç söylemedin... Sadece güzel olduğumdan, ilham perin olduğumdan falan bahsediyorsun. Şimdi de obje mi oldum senin için?"
'Obje' derken narsistik kişilik özelliklerini benden gizli araştırdığını fark ettim. Hastayken bile Yongbok'a böyle bir şeyden bahsetmemiştim. Sinirle onu yatırıp üstüne çıktım ve bileklerini sabitledim. "Sen ne dediğinin farkında mısın? Ne objesi? Beni ne sanıyorsun?"
"Hyunjin, sen bana hâlâ aşık değilsin..."
Bileklerini biraz daha sıkıp ona yaklaştım. "Aptal aptal konuşup beni sinirlendirme."
Son cümlemle yüzünü somurttu. "Narsist."
"Ne?"
"Uyuz. Kendini beğenmiş. Gıcık."
Gözlerimi kapattım ve Yongbok'un sakinleşmesini bekledim. Ne zaman sinirlense böyle ağzına geleni söylüyordu.
-Beni duyuyor musun Hyunjin?!
-Maalesef duyuyorum. Neden yine saydırmaya başladın?
-Sen de bana sürekli "aptal" diyorsun.
-Aptalsın çünkü.
"Sana kaç kere şunu söyleme dedim. O kelimeden nefret ediyorum!" derken gözleri dolmaya başladı.
Bu ıslak bakışları anımsayınca sonradan dank etti. Lisedeki tartışmamızda ona ilk kez aptal dediğimde çok kırılmıştı hatta panik atak geçirmişti. Anlamıştım ki bu kelime onda bir şeyler tetikliyordu. Ve o gün... O gün gerçekten travmatik bir gündü.
Kendimi geçmiş yüzünden yine berbat hissettim. "Özür dilerim Yongbok..."
Bir bileğini tutmaya devam ederken diğer elimi kaldırıp saçlarına dokunmaya çalıştım ama o hemen başını yana çevirdi. "Ben aptal falan değilim."
Dayanamayıp yanağını öptüm. Sıcacık olmuştu. "Dur ağlama... Özür dilerim..."
Hâlâ daha bana bakmıyordu, gözyaşlarını kontrol etmeye çalışıyordu. Çilli yüzünü biraz daha öptüm. "Kıyamam ki ben sana."
Birkaç dakika sonra sakinleşince derin bir nefes aldı. Boşta kalan bileğini geri tuttum. "Aptal olmadığını tabii ki biliyorum. Ama bazen beni çileden çıkarıyorsun. O çocuğa kaç kez engel atmanı söyledim?"
Bununla bana döndü. Bu şekilde ikimizin arasında sadece milimler kalmıştı.
"Konu bu mu yani? Wooyoung mu?""Evet konu tam da bu. Neden onunla konuşmaya devam ediyorsun? Hemen hemen her gün yazışıyorsunuz. Bak yine sinirlendim, küfretmek istemiyorum. Bana sadece amacını söyle Yongbok."
Derin bir iç çekip gözlerini kapattı.
"Tamam... Anlatacağım artık."🌼🌼🌼
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Narsist Prens | Hyunlix
FanfictionNarsistik Kişilik Bozukluğuna sahip Hyunjin ile Anksiyete ve Panik Atak sahibi Yongbok'un imkansız arkadaşlığı zamanla daha derin duygulara dönüşecektir. İki asosyal çocuğun saf aşkı özgür olabilecek midir, yoksa psikolojik sıkıntıları buna engel mi...