31. Sürpriz

1.3K 190 167
                                    

"Sevgili olalım." demesi komiğime gidiyordu çünkü bana göre zaten öyleydik. Birbirimizi seviyorduk ve sürekli temas halindeydik.

"Tamam, artık sevgilimsin." dediğim gibi üstümde sevinçle zıpladı. Şu cümleyi kurmanın bu kadar önemli bir fark yaratacağını düşünmemiştim. Beni yastıklarımın üstüne ittirip yatırdı ve dudaklarımı emmeye başladı.

Alt kısmını bana sürtünce şaşkına döndüm. Hemen kolunu tutup ona baktım. "Dur, bu ne hız?"

"Artık seninle sevişmek istiyorum. İlle de söyletecek misin?"

"Yongbok ben-"

Tekrar yumuldu. Ben de gözlerimi kapatıp karşılık verdim, alt kısmını bana sürttüğünden beri iyi değildim. Tam ellerim kalçasına gidiyordu ki...

Zil çaldı.

Dudaklarımdan ayrılıp yüzüme baktı. İkimiz de nefes nefese kalmıştık.

Tekrar çaldı. Hatta kim çalıyorsa taramalı tüfek gibi durmadan basıyordu.

Yongbok panikle üstünü giymeye çalıştı. Ben de bu sesin sinir bozuculuğuyla derin bir nefes alıp oraya yöneldim.

Kapıyı açınca karşımda Minho'yu gördüm. Gözlerime bakarak son bir kez içinde kalmasın diye zile bastı.

"Sonunda açtınız." ^^

Yongbok da koşar adımlarla yanımıza yetişti. Minho sorgulayıcı bakışlarını bir bana, bir ona yönlendiriyordu. "Yanaklarınız kızarmış. Ne yapıyordunuz?"

"Neden zile öyle basıyorsun?"

"Böyle mi?" deyip tekrar aynı saçma hareketi yaptı. Yongbok hemen onu durdurdu. "Hey, ne oldu? Bir sıkıntı mı var?"

"Hm yok, saat 2'de yemeğe gelin diyecektim. Jisung'um kendi elleriyle hindi pişiriyor."

"Bunu mesaj olarak da yazabilirdin." deyip kapıyı kapatacakken Minho'nun gözlerinden ateş fışkırıyordu.

Yongbok hemen kapıyı tutup "Çok teşekkür ederiz! Kesinlikle geleceğiz." dedi. İkili bir süre daha konuşurken ben mutfağa gidip soğuk su içtim, fena haldeydim...

🌼🌼🌼

Ertesi hafta Bayan Geum'un dersinde atölyemize Yongbok geldi. Kahvaltıdaki heyecanı aklıma gelince uzaktan ne kadar içe dönük olduğunu tekrar anladım.

Sınıfa kısaca kendini tanıttıktan sonra hoca onu ortadaki yere aldı. Pozunu ayarlayıp çizime başlamamızı söyledi.

Yongbok utandığı için arada gülüyordu. Sonra hemen özür dileyip eski duruşunu alıyordu. Kızları geçtim, erkekler bile düşmüştü. Sınıfın ilk defa çizim yaparken dikkatinin dağıldığını fark ettim.

-Aşırı tatlı!
-Yüzü bizden daha güzel kızlar...
-Keşke fotoğrafçılık okusaydım~
-Seneye kesinlikle ortak ders alacağım.

Ben ise keyifle çizimimi yapıyordum. Yongbok'un baktığı açıda değildim, solda kalmıştım. Yandan bile kusursuzdu. Onu her perspektiften defalarca çizdiğim için alışmıştım. İşim çabuk bitmişti.

"Bayan Geum. İzninizle kalkıyorum." dememle Yongbok çaktırmadan bana baktı.

"Her zamankinden daha hızlısın Hyunjin! Arkadaşlar sizin de sürenizi kısaltıyorum, toparlanalım."

Çalışmamı köşeye kaldırıp kapıya yönelirken Yongbok'a göz kırptım. Bununla panik olup bakışlarını yine önüne çevirdi, boşluğa döndü.

Dolaptan çantamı aldıktan sonra dışarıdaki koridora çıktım. Bu sırada bizimkiler de önlüklerini çıkarmak için içeriye doluştu.

Atölyeye baktığımda Yongbok Bayan Geum'la vedalaşıyordu. Bu taraftaki kapıya gelirken son kez başını eğdi.

Beni görünce şaşkına döndü. "Oh! Sen önden gittin diye düşünmüştüm."

Böyle masum bakınca kendimi zor tutuyordum. Yanağını ısırasım geliyordu. "Hadi eve gidelim sevgilim..."

Dönüş yolundan sonra akşam yemeğimizi yedik. Elime telefonu alıp hafta sonu otobüs seferlerine baktım.

-Bilet alalım mı? Senin randevunu ayarlarız, biraz bizim oraları gezip nostalji yaparız.

-Sahi mi?

-Evet... Bizimkileri de özledim.


🌼🌼🌼


Cuma günü okul çıkışı eve uğrayıp çantalarımızı aldıktan sonra otobüse bindik. Yongbok heyecanla elimi tuttu. Sadece 2 ayda annesini çok özlemişti.

Aynı lisedeki gibi kulaklığımızı paylaştık. Böylece hem konuştuğumuzda birbirimizi duyabiliyorduk, hem de şarkıları ortak dinliyorduk.

Bize birbirimizi hatırlatan o şarkıyı açtık: Until I Found You

Tıpkı eski günlerdeki gibi hissetmiştim. Nergis Çiçeğim yanımda oturmuş, parmaklarımız kenetlenmiş, sevinç dolu gözlerle birbirimize bakıyorduk.

Başını omzuma yasladıktan sonra ben de ona yaslandım, birlikte uyuyakaldık. Yol boyu kokusunu aldım.


🌼🌼🌼


"OĞLUŞUM!"

Saat 7 gibi eve varınca apartmanın iki katında da gürültü çıktı. Yongbok'un annesiyle benimkinin tepkisi tamamen aynı olmalıydı ki sesleri bir yankı yapıyordu.

Eve girdiğim gibi annem beni mutfağa götürdü. Tam akşam yemeği vaktiydi. Ağzıma durmadan bir şeyler tıkıştırdı. "Ne bu zayıflık takıntısı? Bir deri bir kemik kalmışsın!"

"Formumu korumalıyım anne."

"Seni seven her halinle sever merak etme." deyince aklıma sevgilim geldi. Annem bakışlarını bir süre üstümden çekmedi. İmalı bir ses tonuyla "Yongbok'la nasıl gidiyor?" dedi.

Lokmamı yuttuğum gibi panikle bağırdım. "YONGBOK NE ALAKA?"

"Canım bir şey demedim. Hani komşumuzun oğlu ya, hani aynı okuldasınız ya... Belki görüşmüşsünüzdür diye düşündüm." ^^

Su içip yanaklarımın serinlemesini beklerken annem hâlâ gülüyordu. O böyle yapınca tehlikede hissediyordum, vücudum ani ve garip tepkiler gösteriyordu.

-Yemekten sonra Bayan Lee'yi ziyarete mi gitsek?

-O nereden çıktı?

-Belki Yongbok da oradadır...

-ANNE.

-Hahaha tamam şaka yaptım~

🌼🌼🌼

Yaklaşık yarım saat önce şaka yaptığını söyleyen annemle şu an Yongbok'ların kapısında duruyorduk. Bir de istemeye gelmişiz gibi güzel bir gömlek giydirmişti.

"Oyyy bu kadar yakışıklı bir şey doğurduğuma inanamıyorum!" deyip yakalarımı düzeltti, yanaklarımı sıktı. Bense abartıya kaçmış tipimin utancıyla gözlerimi deviriyordum.

Zile bastığımızda Yongbok'un annesi bizi bekliyormuş gibi kapıyı açtı. O da oldukça şık giyinmişti. "Ay hoş geldiniz!"

Hemen başımı eğdim.
"Merhaba Bayan Lee."

Ayakkabılarımızı çıkarırken odasından çekingen adımlarla Yongbok da çıktı. Üstündeki kurdeleli beyaz bluzla meleklere benzemişti. Utandığı için bir eliyle kolunu tutuyordu. "Hoş geldiniz..."


🌼🌼🌼

Narsist Prens | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin