kimdi bu kapıyı kırmak amaçlı çalan kişi?
tam kapıya doğru ilerleyeceğim sırada abim kolumdan durdurdu beni ve geri çekti.
"mutfağa geç. kapı böyle çalarken senin açmana izin veremem." dedi kaşları çatıkken.
onu başımla onayladım ve hemen mutfağa geçtim. mutfağın kapısından dış kapıya doğru bakıyordum. abim kapıyı açtı. içeri alya bir hücumla girdi ve kendini yere attı. ağlıyor gibi görünüyordu. mutfaktan çıktım ve koşarak alyanın yanına geçtim.
"alya?"
alya ağlıyordu. hemde hüngür hüngür, hıçkıra hıçkıra.
beni görünce yerden kalktı ve koşarak bana sarıldı. diğerleri de çıkmışlardı mutfaktan.
"ılgın..." dedi zar zor bi sesle. kapı tekrar çalmaya başladı.
hepimizin bakışları kapıya döndü. abim tam kapıyı açacakken alya bağırdı.
"açma! yalvarırım açma..."
"ne oluyor?" diye sordu abim.
"bir adam. 40 yaşlarında bişey sanırım, bilmiyorum. bana dokundu. ondan kaçmaya çalıştım ama beni yakaladı. sonra kurtuldum bir şekilde. buraya kadar takip etti beni. yalvarırım, açma kapıyı..." alya bacaklarında güç kalmamışçasına yere düştü ve ağlamaya devam etti.
abimin kollarındaki damarlar belirginleşti ve çatılan kaşlarından sinirlendiğini anladım.
kapıyı açtı hızlıca. o sırada alya korkuyla çığlık atıp bana sarıldı sımsıkıca.
"korkma alya. hallederiz biz şimdi. adam cezasını çekecek." dedi arkamızdan çağan abi.
abim karşısındaki adama baktı. ardından yüzüne yumruklar indirmeye başladı. adam yere düşünce tekmeledi. biri gözlerimi kapattı arkamdan. hiçbir tepki vermeden durdum öylece.
seslerden abimin polisi aradığını ve alyanın hala ağladığını duyabiliyordum.
"inan, görmeni çok isterdim ama tek güvendiğin kişi abinken, onu da kaybetmeni istemem." dedi baran. gözümü kapatan oydu. "bunu sadece ılgaz için yapıyorum. seni kaybederse yaşanacakları hepimiz tahmin ederiz. eğer döven kişi ılgaz dışında birisi olsaydı gözlerinin önünde adam ölmesi umrumda olmazdı."
ellerimi yumruk yaptım. normalde yüzünü parçalama gerekiyordu ama abimi kanlı elleriyle göreceğimden korkuyordum.
7 dakika 11 saniye sonra polisler kapımızın önündeydiler. tam 7 dakika boyunca baran gözlerimi kapatmaktan vazgeçmemişti. bende elini çekme gereği duymamıştım.
polisler gelmişlerdi ve hepimizi sorgu altına aldıktan sonra gitmişlerdi. alya az da olsa sakinlemiş görünüyordu.
hepimiz oturma odasında öylece oturmuş, sessizliği dinliyorduk. belki de ses olmayan yerde ses dinlemekti kaçmanın en kolay yolu. kaçıyorduk, beynimizdeki sorulardan.
alya saf bir kızdı. ne kendini koruyabilirdi, ne de başkasını. küçüklüğümden hatırlıyorum da alya annesine çiçek götürmek çok isterdi ama çiçek koparırsa çiçeğin öleceğini de bildiği için mutsuz ve üzgün olur, koparmazdı çiçeklerin hiçbirini. bir keresinde babasıyla birlikte annesine çiçek almak için çiçekçiye girmişti ve onca koparılan çiçeği gördükten sonra ağlama krizine girmişti. çiçeklerin ölmesine çok üzülürdü. hatta sadece çiçekler değil, herhangi bir canlının zarar görmesine dayanamazdı.
"ben... özür dilerim ılgaz abi..." dedi alya mahçupça.
"hak etmişti alya. herkes yaşattığını yaşar ne az, ne fazla." abim boğazını temizledi ve gülümsedi alyaya. "ve bana abi demekten vazgeç."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOPYA
Teen Fiction"onun kalbi durduğu için herkes ağlıyordu. ancak kimse bilmiyordu ki kalp tekrar atmaya başladığı için saatim ötüyordu..."