Gözlerimi açtığımda tamamen beyaz bir oda karşıladı beni. Gözlerim kamaştığı için ve de ışığa alışmadığım için gözlerimi kıstım bir süre. Ardından tamamen kendime geldim.
Bacağımda ve omuzumda hala ağrıyan onca yer vardı. Acıları hiç eksilmemişti sanki.
Omuzumu hareket ettirmeye çalıştığımda acının katlanmasıyla yüzümü buruşturdum. Ne olmuştu bana?
Dün geceyi hatırladım aniden. Çağanın ve sarpın ağlamalarını, abim ve alyanın hallerini, ardından yaptığım seçimi ve vuruluşumu.
Endişelendim aniden. Ya çağana, sarpa ve barana birşey yaptılarsa? Ya o seçim sadece oyundan ibaretse?
Tek çarem dua etmekti anlaşılan...
Omuzuma bakmak için kafamı kaldırdığımda asla beklemediğim birşeyler karşılaştım. Bileklerim ve ayak bileklerim yattığım yatağa zincirlenmişti. Aynı şekilde belimde onlar gibi kelepçeliydi.
Sonra odada bulunan kişileri fark ettim.
Tam karşımda duvara yaslanmış bana bakan maskeli bir adam, iki yanımda duran korumalar, çaprazımda beni izleyen 4-5 maskeli adam daha ve de onların arasında maskesiz bir şekilde bana bakan bir kadın.
Kadının sapsarı saçları vardı ama soluk teni ve yorgun görünen gözleri dikkatimi çekmişti."Günaydın," dedi duvara yaslı olan.
"Neredeyim ben?" Diye sordum.
"Önemli bir yerdesin. Şimdi ağzını bağlamam lazım, son bir soru hakkın var." Dedi bana doğru yaklaşırken. Ay götüme bak. 1 soru hakkım varmış. Deccal sanki!
"Diğerleri nerede?" Diye sordum.
Yanımdaki komodine uzanıp bir halat çıkardı. Halat oldukça kalın duruyordu. Cidden bununla mı bağlayacaktı ağızımı? Pis fakir.
"Genelde bana ne yapacaksın diye sorarlar ama sen farklı bir cinssin sanırım." Dedi ve kafamı kaldırıp halatı ağızıma tıktı. Halatı dişlerimin arasına aldığımda arkadan sıkıca bağladı.
Birşeyler mırıldandım ama anlaşılmadı. Şu an bana ne yapılacağı değil, onlara ne olduğu önemliydi.
Ama tabi yalan yok, içimi yiyen bir korku vardı. Öleceğimden korkmuştum neredeyse ilk defa bu kadar çok.
En azından son bir kere abimi, baranı vede diğerlerini görmeden ölmek istemiyordum. Öleceksem öyle ölecektim ve içim rahat edecekti.
Tam o sırada fark ettimki hala dünkü elbisem ileydim.
Arkada duranlardan birisi gelip elbisemi kasıklarıma kadar sıyırınca içimdeki korkun dahada artmıştı. Benimle konuşan adam bacaklarım açıldığında gülümseyip bana baktı. Ardından göz kırpıp üst bacağıma derin bir öpücük kondurdu.
Bu hareketine o kadar rahatsız olmuştum ki ağlayasım bile gelmişti. Bacağımda tanımadığım dudaklar hissetmek ürkünçtü. Refleks olarak bacağımı çekmek istedim ama buna zincirler izin vermedi.
Arkadaki kadın yanıma yaklaşmaya başladı. Geldi, geldi, geldi ve hemen yaralı bacağımın önünde durdu. Elindeki beyaz çantayı açıp güvenlik görevlisinin yanına koyduğu sehpaya çantayı yerleştirdi. O sıra fark etmiştim, çantanın içinde ameliyat eşyaları vardı.
Sonra anladım ne yapacaklarını. Anlaşılan canlı canlı ameliyat edeceklerdi. Buna korkum yoktu. Eğer çok acı çekersem bayılırdım, ölmezdim. Sorunda yoktu.
aklım bizimkilerdeydi. Ya onlara bişey olmuşsa? İşte o zaman şimdi değil, onların yanında yanardı canım.
Kadın çantasından birkaç eşya aldı ve bacağıma döndü. Tam o sırada hissettiğim derin sızı ile çığlık atmak istedim lakin ağızımdaki zımbırtı buna izin vermedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOPYA
Teen Fiction"onun kalbi durduğu için herkes ağlıyordu. ancak kimse bilmiyordu ki kalp tekrar atmaya başladığı için saatim ötüyordu..."