eve geldiğimizde ikimizde aynı anda arabadan indik ve eve doğru ilerlemeye başladık. görkem arkadaşlarıyla buluşacaktı, babam işteydi ve annemde evde tek olmalıydı.
yanıma anahtarımı almamıştım bu yüzden mecburen zile basacaktım.
zile bastığım an annem sanki bu anı bekliyormuş gibi açtı kapıyı anında. önce güler yüzle bana baktı, ardından tek kalını kaldırdı ve gülmesi yüzüne yayılırken yağızı süzdü iyice.
"hoş geldin güzelim," dedi annem.
"merhaba anne." dedim ve kulağına eğildim. "çocuğu yiyecekmiş gibi bakmayı kesermisin?" içeri girdim ve çantamı vestiyere bıraktım.
"bu mu o çok bahsettiğin çocuk? yakışıklı, uzun boylu ve tam senin tipin olan?" dedi bir anda. gözlerim yuvalarından pörtlerken arkamı döndüm ve anneme baktım. yağız küçük bir kahkaha attı ve ennemle el sıkıştı. "geç bakalım yakışıklı çocuk."
"anne!" diye bağırmamla annemde gülmüştü. tanrım, lütfen beni tam şu an yerin dibine sok ve asla ama asla çıkarma! bu kesinlikle ılgının yanına gitmem için bir işaretti! sahiden, hala mesajlarıma dönmemişti.
annem kapıyı kapatırken bizde çoktan küçük salona geçmiş, öylesine yerlere oturmuştuk.
"şimdi ne yapacağız?" diye sordum. "ılgından haber alamıyorum."
"ılgaz, ılgının evde olduğunu ve hasta olduğunu söyledi. yani büyük ihtimalle uyumuştur ve daha uyanmamıştır." dedi.
o sırada aklıma bir konu geldi. annemin haberi vardı ılgının durumundan. bize bahsetmiyordu ama ne yemek yiyordu ne de acıkıyordu. sürekli midesi ağrıyor ve yanıyordu. birkaç kaşıkla doyuyordu. ılgaz ve yağız konuşurken duymuştum da, ılgının bu sene içinde kusmalarının arttığını da öğrenmiştim. ılgın bunları abisine söylememişti ama ılgazın herşeyden haberi vardı.
e konu böyle olunca bende korkup anneme anlatmıştım herşeyi. annemde endişelendi ve doktor arkadaşlarından birisini aradı. durumu anlattığında doktor bunu telefondan değilde yüz yüze konuşmak istemişti. o sırada anlamıştım yanlış giden birşeyler olduğunu.
annem ve doktor arkadaşı uzun süre konuştular. hatta annem geçen hafta sürekli olarak doktor arkadaşıyla konuştu ve bilgi aldı. her ne duyuyorsa bu onu çok üzüyordu ve bunu bizden saklıyordu. insanı gözünden tanırdım ve yalan söyleyip söylemeyeceğini de bilirdim. doktor, ılgının neyi olduğu hakkında en ufak kelime söylemiyordu.
o gün baran, ılgını öylece tuananın elinde bıraktığı gün, yani ılgının direkt olarak bize geldiği gün ılgazı aramayacağını da anlamıştım ama onu o durumda görünce bende şok geçirmiştim ve umarım birşeyler düşünmüştür diyerek onu daha fazla yormamak adına gitmesine izin vermiştim. gerçekten aptaldım sanırım.
"elanur!" diye bağıran yağızın sesiyle düşüncelerimden uzaklaştım. "ne oluyor ya? daldın gittin bir anda. ihtiyacım var sana, gidemezsin." dedi gülerek. gülüşüne karşılık verdim ama aklım tamamen ılgındaydı.
"sınavlara gitti akldım ama şu an konuya dönelim."
başını salladı ve planı anlatmaya baladı teker teker. herşeyi harfi harfine anlamıştım. tabii arada ona bakmaktan dalıyor ve dediklerini algılayamıyordum. konuşurken tam 3 defa dudaklarıma bakmış, 6 kere gülümsemiş, 2 defa gözünü kaçırmış ve 9 defa da dudaklarını ıslatmıştı.
"anladın, değil mi?"
başımı salladım onu onaylamak istercesine.
"madem öyle, birazda derslerden konuşalım. sonra tekrar bu konuya geliriz." dedi. "hatta olmadı akşam yemeğe çıkalım mı? bu gün tamamen boşum." dedi göz kırpıp.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOPYA
Dla nastolatków"onun kalbi durduğu için herkes ağlıyordu. ancak kimse bilmiyordu ki kalp tekrar atmaya başladığı için saatim ötüyordu..."