Safkan evliliğiyle başlayan nefretle devam edip, arada sizi farklı şeylerin bekleyeceği ve sonu yarı kötü biten bir hikaye...
Kitabın hakları Regulus'un kıvırcık saçlarına saklıdır.
Başarılar;
Rosier🥇
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Uyandığımda ilk nerede olduğumu idrak edemedim. Sonrasında aklıma o gece Malfoy Malikane'sinde kaldığımız geldi. Aklıma gelir gelmez koluma baktım. İşaret bütün gerçekliğiyle kolunda duruyordu. İçimden keşke yenilseydim, keşke kazanmasaydım diye haykırıyordum. Üstelik Bellatrix'e kaybedersem kimse şaşırmazdı. Çok güçlü bir cadıydı. Üstelik benden büyüktü.
Tüm düşüncelerimden arınıp üstümü giyindim. Bir kitabı açıp okumaya başladım. Sonrasında Dobby adında bir ev cini gelip yemeğin hazır olduğunu söyledi. Açıkçası ev cinlerine karşı hep acımasız davranıldığını düşünüyordum. Sanki bir eşya gibi. Halbuki onlar da bir canlıydı. Dobby'e samimi bir gülümseme gönderip aşağıya indim.
Aşağı yukarı çoğu kişi oradaydı. Bellatrix beni öldürecekmiş gibi bakıyordu. Aslında bir nebze haklıydı. Onu Lordu'nun önünde az da olsa küçük düşürmüştüm. Annemlerse bana normalden daha farklı davranıyorlardı. Önceki sinirli bakışlarının yerini gülümsemeleri almıştı. Ne yani onlar için tek yapmam gereken bu muydu? Ama annemin bakışı hala dünkü gibiydi. Düşünce dolu.
"Lord seni çağırıyor. Çok önemliymiş." Bunu söyleyen annemdi. Açıkçası beni neden çağırdığını anlayamamıştım. Acaba yanlış bişey mi yaptım diye sorgulamaya başlamıştım. Diğerleri bana tuhaf tuhaf bakmaya başlamıştı. Onlarda şaşırmışlardı. Özellikle Regulus. Ne yani, Regulus gitmemişmiydi. Lord sadece benimle ne konuşacak olabilirdi ki.
Dobby önderliğinde bir kapının önüne geldik. Dobby izin isteyip oradan ayrıldı. Düşüncelerimi toplayıp kapıyı tıkladım. İçeriden gelen çok sert olmayan 'gel' sesiyle içeri girdim. Voldemort koltuğunda oturmuş bir şeyler düşünüyor gibiydi. Aynı annem gibi. Canıma susamadığım için kafamı aşağıya eğip beklemeye başladım.
"Annene hiç benzemiyorsun Rigel." Dedi. Oturduğu yerden kalkarken yanıma gelip eliyle kafamı kaldırarak ona bakmamı sağladı.
Flashback
Alnilam Black, Cygnus ve Orion Black'in tek kız kardeşiydi, sarı dalgalı saçları at kuyruğu yapılmış şekilde, şişmiş karnıyla gizlendiği evde yaşıyordu. Evet hamileydi ve sadakatle bağlı olduğu Lordu'nun çocuğunu taşıyordu. Tek dileği erkek olmasıydı. Yoksa Lord onu öldürecekti. Herkes onu kayıplara karıştığı için öldü sanıyordu. Yaşadığını bilen tek kişi Lord'du
Odaya bir cisimlenme sesi geldi. Gelen Lord'du "Alnilam çocuk nasıl? Ne zaman doğacak neredeyse 9 ay oldu."
"Bilmiyorum Lord'um a-ama yakın zamanda doğacağını umut ediyorum.
...
Evde bir yandan bebeğin ağlayışı bir yandan da Alnilam'ın yalvarışları duyuluyordu.
"Alnilam ne diye anlaştığımızı hatırlıyor musun?"
"E-evet Lord'um. Özür dilerim Lord'um lütfen bağışlayın beni! İsterseniz onu öldürürüm. Hiçbir şey olmamış gibi devam ederim Lordum l-lütfen öldürmeyin beni."
"Ama sonuç olarak bişey oldu demi!"
"Özür dilerim Lor-"
"Avada Kedavra!"
Evdeki tüm ses gitmişti. Bebek bile susması gerektiğini anlamış gibi ağlamasını kesmişti. Voldemort onu acemice kucağına alıp yeni doğum yapmak üzere olan Mia Rosier'in yanına götürdü.
"Mia doğum yaptıktan sonra yanına kimseyi almadan doğrudan beni çağıracaksın ve ben sana bu çocuğu getireceğim. Sanki bu çocukta senin gibi davranacaksın. Tamam mı?"
Mia şoka uğramıştı. Böyle bir şeyi beklemiyordu. Ne diyeceğini bilememişti.
"TAMAM MI DEDİM SANA!"
Voldemort'un yüksek tonda çıkan sesinden sonra Mia irkilerek kabul etti. Bir yandan gözünden yaşlar boşalıyordu. Voldemort memnun bir ifadeyle yanından ayrıldı. Sonraki gün Mia doğum yaptı ve Lord'unun dediği gibi onu çağırdı ve iki çocuğuda kucağına aldı. Doktorun hafızası silinmişti. Mia için ir çocuğu o kadar candan gelirken bir diğeri o kadar yabancı geliyordu.
"İsmini Rigel Alnilam koy. Ayrıca bu olaydan kimseye bahsetme. Kocan da dahil."
Bu sözleri söyler söylemez Voldemort ordan cisimlendi. Mia hala yaşadığı şeyin şokunu atlatamamıştı. İki çocuğu sanki ikizmiş gibi beraber büyütmüştü. Tabi bunun gerçek olmadığını bilen sadece o ve Lord'du.
Flashback over
"Şimdi Alnilam sana birkaç soru soracağım ve bana karşı dürüst olmanı ümit ediyorum." Açıkçası ürkmüştüm. Acaba onu desteklemediğimimi anlamıştı. Bende çenemde olan eline rağmen kafamı sallamaya çalıştım.
"Güzel. Şimdi sana bişey söyleyeceğim ve söylediğim şeyi tekrar edeceksin. Kasten yanlış bişey söylersen anlarım." Kafamı salladım. En fazla ne söyleyebilirdiki.
"Ben senin kızınım." "Şimdi dediğimi anladıysan tekrar et." Duyduğum şeyle şok olmuştum. Bunun gerçek olmamasını ümit ediyordum. Benim annem Mia ve Babam John Rosier'di ölmek istemediğim için dediği şeyi tekrar ettim.
"Ben senin kızınım."
"Sahip olduğun gücün farkında değilsin değil mi Alnilam. Daha yeni sana söylediğim cümle Çatal dilindeydi ve sende bunu anladın, ne kadar bunu çatal dilinde söylemesende sende bir çatalağızsın. Üstelik sadece buda değil, Bella'ya nasıl o kadar güçlü bir İmperio büyüsü yaptığını sanıyordun. Karanlık Sanatlara karşı olan arzun nereden geliyor sanıyordun. Bunun tek sebebi Slyterin soyundan gelen büyü gücün."
Duyduklarıma inanamıyordum. Nasıl olurda ben onun gibi iğrenç birinin kızı olurdum. Üstelik annem kimdi? Şuanki annem olamazdı. Eğer o olsaydı Evan'da Voldemort'un çocuğu olurdu. Öğrendiğim şeylerle Voldemort'a karşı olan iğrenme hissim daha da artıyordu.
"Açıkçası doğduğun zaman bu kadar güçlü olacağını fark etmemiştim. Ama şuan görüyorum ki çok yanılmışım. Seni bir ölüm makinesine çevireceğim Rigel Alnilam Riddle."
"Şimdi çıkabilirsin. Sonuç olarak yarın Hogwarts'a döneceksin değil mi? Hazırlanman gerek. Ayrıca bunu henüz kimseye söyleme."
Öğrendiğim şeylerin etkisinden çıkmaya çalışarak odadan çıktım. Yemek Salonu'na doğru yöneldim. Göz yaşlarım akmamak için direniyordu. Hayır ağlamayacaktım. Toparlanıp bir çıkar yolu bulmaya çalışacaktım. Tabii ne kadar mümkünse.
Kimilerinin beklediği kimilerinin şok olduğu o bölümü geldiii. Bölümü nasıl buldunuz? Düşüncelerinizi bekliyoruuum.