Safkan evliliğiyle başlayan nefretle devam edip, arada sizi farklı şeylerin bekleyeceği ve sonu yarı kötü biten bir hikaye...
Kitabın hakları Regulus'un kıvırcık saçlarına saklıdır.
Başarılar;
Rosier🥇
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bugün Hogwarts'a geri dönecektik. Açıkçası bu bende bir rahatlama hissi uyandırıyordu çünkü hafta da bir -bazen iki- defa gördüğüm dersler, bende gereğinden fazla vicdan azabı ve yorgunluğuluğa neden oluyordu. Hogwarts'ın buna ilaç gibi geleceğini düşünüyordum.
Gönderdiğim mektuba karşılık olarak Regulus, bu habere çok sevindiğini ve kendisininde Başkan olduğunu yazmıştı. Açıkçası bu iyi haberdi. Tanımadığım birisiyle eş olmak istemiyordum çünkü herkesle anlaşabilen bir insan değildim. Ailemize veda edip boş bir kompartmana oturduk. Sonrasında ekibe Avery, Barty ve Regulus'da katıldı. Ancak Emily gelmemişti. Normalde biz beraber otururduk. Tamam normalde diğerleri olmazdı ama gelmesi gerektiğini biliyordu. Emily ile konuşmayı başka zamana erteleyerek, Regulus ile kompartımadakilerden izin isteyip, başkanlar için ayrılmış bölüme doğru yol aldık.
"Aslına bakarsan Rigel, başkanlıkta eşim olduğun için kendimi şanslı hissediyorum. Çünkü saldırıya gidecek olduğumuz zamanlarda, bu durumu başkasına açıklamak zorunda kalacaktım. Böylesi daha iyi oldu." Dedi gülümseyerek. Bende iyi ona zoraki bir gülümseme gönderdim. Tabiki nasıl unutmuştum ki. Yine saldırılar olacaktı.
Giderken bir kompartımanda dikkatimi çeken bir şey oldu. Daha doğrusu bir gülme sesi. Bu ses Emily'e aitti. Sağıma baktığım zaman Emily'i Lily Evans ile gülerken görmüştüm. Ne yani geçen yıla kadar muggle doğumlulardan nefret eden Emily şimdi Bir muggle doğumluyla mı gülüşüyordu. Kıskançlık hissimi bastırmaya çalışarak yoluma devam ettim.
Nihayetinde başkanlar için ayırılmış bölüme ulaştığımızda oturup dışarıya izlemeye başladım.
"Emily'i gördün mü? Kompartımana da gelmedi. Acaba bir şey mi oldu?" Dedi Regulus. Gördüklerimi ona söyleyemezdim. Eğer ona söylersem herkes öğrenirdi. Buda Emily'nin sonu olabilirdi.
"Hayır. Belki yalnız takılmak istemiştir. Genelde yalnız takılmayı sever." Dedim yalan söylediğimi belli etmemeye çalışarak.
"Anladım. Peki özel derslerin nasıl geçti. Mektuplarda geçiştirmiştin." Meraklı şey seni. Her hafta en az bir kişiyi öldürseydin seni görürdüm ben. Bide Snape'in çoğu anını öğrendiği gerçeği var. Derin bir nefes alıp gülümsedim.
"Aslında normal geçti. İşte affedilmez lanetler, lanetler ve sözsüz büyülere çalıştım. Birde zihnifendlik var. İşte öyle, çok sıradan geçti."
"Mektuplarda da bunu söyledin. Bunu kast etmemiştim. Yani büyüleri neyin üstünde çalıştın?"
"Mugglelar. Sana karşı dürüst olacağım ama kimseye söyleme anlaşıldı mı?" Kafasını salladı.
"Aslında derse başlarken yani dawod, curcio, imperius gibi şeyleri yaparken sanki karşımdaki hiçbir şeyi hissetmiyor gibi, sanki hayatı değersiz gibi başlıyorum. Daha çok acı çekmesini istiyorum. Ama sonrasında genelde o kişinin içten yalvarmalarından sonra, sanki bir şeyin etkisinden çıkmışım gibi oluyor ve karşındakine bunları ben mi yaptım diye düşünmeme neden oluyor. Sonrasında bundan dolayı vicdan azabı yaşıyorum. Bu içime bir yük gibi oturuyor. Hain olmak istemiyorum." Sesim kısılmaya ve gözümden yaş gelmeye başlamıştı. Regulus yanıma gelip bana sarıldı.
"Tamam sorun yok Rigel. Sen hain değilsin. Sadece biraz düşüncelisin. Bu seni hain yapmaz. Üstelik sen Lord'un kızısın. Bunu duyarsa seni öldürür. Ondan dolayı onları bir azaptan kurtarıyor gibi düşün. O kadar işkenceden sonra onları bu durumdan kurtarıyorsun. O artık acı çekmeyecek. Tamam mı?" Kafamı kaldırıp Regulus'a baktım. Aslında haklı olabilirdi. Maden işkence yaparken kendimi durduramıyordum. Kendime geldikten sonra onu direkt öldürmeliydim. Durduğu her saniye daha da acı çekecekti çünkü. Vicdan azabımı susturmak için kendimi avutacak başka bir yol gelmiyordu.
Ona gülümseyip, sarıldım. "Teşekkür ederim. Sen çok zekisin Regulus Black ve İyiki benim arkadaşımsın."
"Sorun değil hadi toparla kendini. Cübbelerimizi giysek iyi olur. Çok yolumuz kalmadı. Önce ben çıkayım sen giyin." Deyip kompartmandan çıktı. Bende üstümdeki uzun kollu sweeti çıkardığım zaman, yine yaklaşık bir yıl boyunca saklamak zorunda kalacağım o işarete baktım. Alışmaya başlamıştım artık. Çok normal geliyordu. Bunun üstünde daha fazla kafa yormayıp cübbemi giydim. Başkanlık rozetini büyük bir gururla taktım. Ben çıkıp, Regulus'un da üstünü değiştirmesinden sonra, koridorlarda gezindik ve okula geldiğimizin habercisi olan trenin durmasıyla trenden çıktık.
Evanları görememiştik. Bizde beraber testrallerin çektiği arabalara gidip yerleştik. Hogwarts'a girip binamızı temsil eden sıralara oturduktan sonra, birinci sınıfların yerleştirmesi yapıldı. Bina yerleştirmesinden sonra Profesör Dumbledore'nin son yıllarda bolca yaptığı saldırılardan bahseden konuşmasını dinlemek zorunda kaldık. Konuşmayı doğru dürüst dinleyen kişi sayısı çok azdı. Belliki kimse umursamıyordu. Konuşma sonrasında afiyetle yemeğimizi yedik ve yemekten sonra Regulus ile birinci sınıfları Slyterin ortak salonuna götürdük. Hepsinin gelecekte bürüneceği kişilik yok sayılırsa, çok tatlı olduklarını söylemek yalan olmazdı. Sonrasında Regulus ile vedalaşıp odalarımıza gittik. Odama gittiğim zaman Emily'nin henüz uyumayıp, saçını topladığını gördüm. Göz göze geldikten sonra Emily saçını taramaya başladı ve sonrasında ilk konuşan Emily oldu.
"Başkanlık görevin hayırlı olsun." Dedi yaptığı işten yüzünü bana dönmeden. "Teşekkür ederim. Biraz konuşabilir miyiz?" Dedim. "Ama burada olmaz. Diğer kızlar uyuyor." Diye üstüne ettim ve aşağıya indik. Şöminenin karşısındaki koltuklara oturduk.
"Trende neden yanımıza gelmedin?"
"Yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Ondan dolayı yolda tek başıma kitap okudum."
"Yalan söylüyorsun!" Dedim normal denemeyecek kadar yüksek bir sesle.
"Hayır yalan söyle-."
"Hayır seni Evans ile gülüşürken gördüm. Ne zamandır biriyle gülüşmek tek başına kitap okumak olarak geçiyor?" Derin bir nefes alıp yere bakan Emily'e baktım. "Uzun zamandır benimle konuşmuyorsun ve yanlış bir şey mi yaptım diye düşündüğüm zaman da bir sorun göremiyorum. Benden uzaklaşmana neden olan şey ne Emily?"
"Senden uzaklaşmadım." Dedi kısık sesle. "O zaman neden mektuplarıma cevap vermeyip bana yalan söyledin."
"Rigel ben arkadaşlığımızı bitirmek istiyorum. Daha fazla yapabileceğimi sanmıyorum. Lütfen sende zorlama."
"İyide neden durduk yere böyle bir şey istiyorsun." Yüzüme bile bakmadan "iyi geceler" deyip gitti. Gözümden bir yaş düştü. Doğru dürüst bir arkadaşım bile kalmamıştı. Arkadaşım diyebileceğim bir tek Regulus vardı. Evan zaten kardeşimdi, derin bir nefes alıp göz yaşımı sildim. Kendi kaybetmişti.