Amortentia
Dün akşam hem saldırı hem de devriye vardı. Bundan dolayı çok uykusuzdum. Ancak okul dersleri olduğundan dolayı onlara girmek zorundaydım. Aslında derslere sadece bedenen girdim desem daha doğru olur. Çünkü bugünkü Biçim değiştirme, Sihir Tarihi ve Karanlık Sanatlara karşı savunma dersleri sürekli yanımdaki kişinin beni dürterek uyandırması ile sonuçlanıyordu.
"Ri uyan" Dedi Regulus bir yandan da kolumu dürterek.
"Evet Rigel sen söylemek ister misin? Bu iksirin adı nedir?" Gözümü açtığım zaman Profesör Slughorn'un bana bir iksir kazanını işaret ettiğini gördüm. Gözümü ovaladım ve kalkıp iksirin yanına gidip kokladım. Bu iksir bana kitaplar, dondurma ve hiç beklemediğim bir koku vardı. Gazete kağıdı kokusu. Derin bir nefes alıp iksirin rengine baktığım zaman sedefimsi bir renkte olduğunu gördüm. Yani bu amortentiaydı. Başımı kaldırıp Profesör Slughorn'a döndüm ve göz teması kurmadan konuştum. "Bu bir amortentia Profesör. En güçlü aşk iksiri olarak ta bilinir ama gerçek aşka sebebiyet vermez Sedefimsi bir renkte olur. Kişinin en çok hoşuna giden kokulara bürünür.
"Teşekkür ederiz Bayan Rosier, Slytherin binasına bu net açıklama için on beş puan." Yerime geçip eski yatma pozisyonuma geri döndüm.
"Hangi kokuları aldın?" Sağımdaki Regulus'un meraklı gözleri bana dönüktü.
"Kitap, dondurma ve gazete." Dedim uyku ile uyanık olmak ardındaki minik çizgide dururken.
"Hm peki kime aşıksın?"
"Hiç birine aşık gibi hissetmiyorum, muhtemelen değilimdir bilmiyorum neyse boşver." Dedim gözüm kapalı şekilde "Bide bugünkü notları tam aldıysan bana da verir misin?" Diye ekledim. Hı hı diye bir ses geldiğini duydum ve ders bitip Regulus beni uyandırana kadar uyudum. İksir dersinden sonra akşam yemeği için Ortak Salon'a indik. Yarı uyur şekilde o an elime ne gelirse ağzıma atıyordum. Arada Evan'ın bir Gryffindor öğrencisini düelloda nasıl yendiğine dair coşkulu anlatımını duyuyordum. Yemekten sonra odama gittim ve direkt kendimi yatağa bıraktım.
•••
Sabah kahvaltıdan sonra dersler ve Quidditch antremanı vardı. Antrenmandan sonra odama gittiğim zaman kendimi çok yorgun ve aç hissediyordum. Halbuki daha yemeğe bir saat vardı ve başucumdaki çikolatalı barı gördüm. Muhtemelen dünden kalmış olduğunu düşündüğüm için büyük bir afiyetle yedim. Ancak bir kaç dakika sonra içimde bir şeyler oluşmaya başlamıştı. Aslında Gilderoy'u çok sevdiğimi fark etmiştim ve bunu ona söylemeliydim. Onun yanına gitmek, onunla birlikte olmak istiyordum. Odamdan bir hışımla çıkıp bahçeye indim. Gilderoy arkadaşlarıyla oturuyordu. Ah ne kadar da yakışıklı duruyordu.
"Gilderoy seninle biraz konuşabilir miyiz? Özel" Dedim çekingen bir şekilde o mükemmel gülümsemesini takınıp arkadaşlarını uzaklaştırdı.
"Efendim Rigel seni dinliyorum."
"Gilderoy ben seni çok seviyorum, sana aşığım bunu daha yeni fark ettim ve seninle ne kadar erken olursa olsun seninle her şeyi yapmak istiyorum." Dedim büyük bir heyecanla
"Her şeyi mi?" Dedi sinsi bir sırıtmayla ben de aynı ifadeyle "her şeyi" dedim.
"O zaman daha uygun bir yer bulsak iyi olacak." Dedi bende kafa salladım ve el ele tutuşarak oradan ayrıldık ama önümüze bir engel çıktı.
"Ri bununla ne işin var her yerde seni arıyordum?" Dedi Regulus, şüpheli ve yarı kızgın şekilde. Kaşlarımı çattım ve dik dik baktım bizim romantizmimize engel oluyordu.
"Ona bu diye hitap etme, ayrıca ben ona aşığım ve ikimizin yapması gereken bir iş var şimdi buna engel olmayı kesip işine bakar mısın?" Dedim.
"Rigel sen iyi misin? Bu sen değilsin ne verdin ona Lockhart?" Gilderoy'un yüzünde bir gülümseme oluştu ve "hiçbir şey vermedim, sadece duygularını fark etti." Dedi
Regulus sinirli duruyordu "Rigel benimle geliyorsun hemen!"
"Hiçte bile ben Gilderoy aşkımın yanında durmak istiyorum."
"Sersemlet!" Regulus'un sesiyle Aşkparem bir anda uçmuştu ve ben onu yanına gidecektim ama sonrasında zihnim de tek bir cümle oluştu. 'Beni takip et' neyi ve niye yaptığımı bilmiyordum tek bildiğim şey Regulus'u takip etmem gerektiğiydi. Sanki karşı çıkılması güç bir büyü gibiydi. En son üstümden bir şey kalkıp düşüncelerimin yerine oturmaya başladığını fark ettiğimde Slughorn'un odasında olduğumu fark ettim.
Bana bir şey uzatmıştı bir an önce içip Gilderoy'un yanına gitmeliydim. Bardağı kafama diktim ve ayaklandıktan sonra nereye gideceğim hakkımda hiç bir fikrim kalmamış şekilde etrafa bakınıyordum. Regulus ve Profesör bana gülümseyerek bakıyorlardı
"Bir aşk iksirinin etkisinde kalmışsınız Bayan Rosier." Bir anda gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. "Ama şuanlık bir sorun yok. Zaten Bay Black size herşeyi anlatacaktır. İyi günler
dilerim çocuklar." Dedi Profesör. Bizde iyi gün dileklerinden sonra odadan çıktık. Regulus bana dahil olduğu zamanlarda ne olduğunu anlatmıştı."Ne yani sen bana imperius laneti yaptın ve kimse fark etmedi mi?"
"Sözsüz büyülerde iyiyimdir. Ayrıca emin ol o an yapabileceğim başka bir şey yoktu. O kadar vıcık vıcıktınız ki." Dedi iğrendiği surat ifadesinden net bir şekilde anlatılırken.
"Teşekkür ederim Reggie. Yani beni kurtardığın için. Yoksa platonik bir aşık gibi ortada gezecektim bir kaç gün." Dedim gülerek ona gülüşüme karşılık verdi. Aklımda kalan bir şey varsa o da Lockhart'dan alacağım intikamdı.
__________________
Arkadaşlar Rigel'in ağzından yazdığım için biraz ikonik bir bölüm oldu dndnf.
Umarım beğenmişsinizdir. 🫶🏻🫶🏻❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝔹𝕝𝕒𝕔𝕜/R.A.B
FanficSafkan evliliğiyle başlayan nefretle devam edip, arada sizi farklı şeylerin bekleyeceği ve sonu yarı kötü biten bir hikaye... Kitabın hakları Regulus'un kıvırcık saçlarına saklıdır. Başarılar; Rosier🥇