Hastahane Kanadı
Gözlerimi açtığım zaman ilk başta nerede olduğumu idrak edememiştim. Başımda dikilen bir adet Evan vardı. Biraz doğruluktan sonra hastane kanadında olduğumu fark ettim.
"Sen ne kadar bencil bir kardeşsin. Madem karanlık ormana gidiyorsun insan abisine de haber verir. Bende oradaki canavarlarla savaşmak istiyordum. Üstelik yanında senden büyük biri olurdu."
Kafam yeni yeni yerleşmeye başlarken Evan ile uğraşacak halin yoktu. Üstelik ben karanlık ormana gitmemiştim. En son odamdaki iki şişe ateş viskisiyle Astronomi Kulesine gittiğimi hatırlıyordum. Sonrasında aklıma inhtihar etme düşüncelerim dolmaya başlamıştı. Ben Astronomi Kulesi'nden az kalsın yere çakılıyordum.
"Kızı biraz rahat bırakta nefes alsın Evan. Malum daha yeni uyandı." Dedi bir sandalyede bacak bacak üstüne atmış şekilde gazete okuyan Regulus."
"Beni buraya kim getirdi ben en son-"
"Seni ben getirdim. Karanlık ormanda baygın halde yatıyordun." Dedi kaşlarını yukarı doğru kaldırarak.
"Black senin geceleyin karanlık ormanda ne işin olduğunu sorabilir miyim?"
"Soramazsın." Dedi önceki güne ithafen. Bende gözlerimi devirip yataktan kalktım ve Regulus'u kolundan tutarak oturduğu yerden kaldırdım ve hastane kanadından çıkardım.
"Sen gelmiyorsun Evan Rosier." Dedim arkamızdan gelmekte olan Evan'a dönerek."Beni karanlık ormanda bulmadığına eminim niye yalan söylüyorsun."
"Ne dediğinin farkında mısın? Eğer intihar etmeye çalıştığını söyleseydim seni doğruca St. Mungo'ya gönderirlerdi. Bazen gerçekten zekanın olmadığını hissediyorum."
"O zaman ölmeme izin verseydin. Bunlarla uğraşmazdık şimdi. Niye o sırada oradaydın ki sanki ."
"Ölmene izin vermedim çünkü sana değer veriyorum. Ne kadar kötü bir başlangıç yapmış olsakta şuan da arkadaş sayılırız ve ben arkadaşlarıma değer veririm. Anladın mı beni? Şimdi şu intihar saçmalığını kapatıyorsun ve soran olursa evcil hayvanının karanlık ormana kaçtığı için peşinden gittiği o sırada saldırıya uğradığını söylersin."
" Bir şey diyeceğim. Benim evcil hayvanım yok."
"O kadar şey içinde buna mı takıldın. Neyse bişeyler uydurursun."
"Tamam. Ayrıca beni kurtardığın için teşekkür ederim."
"Sahi sabah kahvaltıda ailenden mektup geldi. Mektubu ben aldım ama baykuşunuza ısırmamayı öğretmelisin çünkü çok kötü ısırıyor."
Ona küçük bir gülümseme gönderdim. "Eğer ısırılmak istemiyorsan ona karşılığında bişey vermelisin. Ayrıca Evan nasıl olur da ben alacağım diye atlamadı."
"Aslında atlamıştı. Hatta mektubu vermem için neredeyse üstüme çıkıyordu ama ona Lord ile ilgili özel bir şey olabileceğini söyledim. Buda senin mektubun." Diyerek mektubu bana uzattı.
"Ayrıca Barty'de sana bolca geçmiş olsun dileklerini iletti. Kendisi gelemedi çünkü bir kızla randevuya çıktı." Anladım manasında kafamı salladım.
"Geri dönsek iyi olur yoksa Evan bize okuldayız demez Avada atar." Dedim. Oda bir yandan gülüyordu. İçeri girdiğimizde bir adet küsmüş Evan bulduk. Ama ben ona kendimi nasıl affettireceğimi biliyordum.
"Evan bende ne var biliyor musun?" Surat asıp arkasına döndü. "İyi o zaman bende meyan kökü şekerlerini Regulus ile yerim. Değil mi Regulus?" Dedim ve arkamı dönüp gidecekken-
"Rigel tamam özür dilerim. Bana da ver boşver bu enişte şahsiyeti yemesede olur" Dedi. Regulus 'u ima ederek bu sefer odada bir kahkaha krizi başladı. Evan bu ikisi ne yaşıyor gibi bakıyordu. Muhtemelen onun şuanlık tek derdi meyan kökü şekerleriydi.
Kahkaha faslımız Madam Pormfry tarafından bölünmüştü. Benim yatakta olmadığımı görünce az kalsın sinir krizi geçiriyordu. Ne kadar bir şeyim olmadığını söylesemde pek bir faydası olmadı. Benim dinlenmeme engel olup, hastane kanadındaki öğrencilerin rahatsız olduğu gerekçesiyle Evan ve Regulus'u kapı dışarı etti. Evan dışarı atılırken bile hala meyan kökü şekerlerini ne zaman vereceğimi soruyordu.
Sonra yanımdaki perdenin hareket ettiğini gördüm. Perde açılınca arkasındaki kişiyi görmemle yüzümde bir gülümseme oluştu.
"Ne zamandır buradaydın Sirius." Dedim etrafı kontrol ederek."
"Aslına bakarsan bugün burada oluşumun ikinci günü. Asıl soru senin karanlık ormanda ne işin olduğu. Geçenim bir yarısı oraya gidecek kadar aptal değilsin çünkü sen."
"Aslına bakarsan o kadar aptalım. Ailemden kalma değerli bir eşyamı Sihirli Yaratıkların Bakımı dersinde düşürmüşüm. Geceleyin başına bişey gelir korkusuyla almaya gitmiştim. Sonra olanlar oldu. Ayrıca sen nasıl olurda burada tek olursun. Arkadaşların nerede." Dedim bir yandan konuyu kapatmaya çalışarak."
"Aslına bakarsan o üçü başımda duruyorlardı. Ama Madam Pormfry - daha yeni sizde de olduğu gibi- hastaları rahatsız etme gerekçesiyle onları kovdu! İnanabiliyor musun üstelik hastane kanadında kimse yoktu!" Anlatım tarzına gülmeyi başlayınca oda gülüşüme eşlik etti. Yine gülüşümü bozan kişi Madam Pormfry oldu.
"Rigel anlaşılan iyileşmişsin. Hastane kanadından çıkmanda bir kusur göremiyorum. Sadece bu kremi yaralarının olduğu yere sür ki izi kalmasın." Sanırm Madam Pormfry'i hiç anlamlandıramayacaktım. Daha yeni gideyim deyince beni zorla burada tutmuştu. Kolumdaki işaretin azda olsa kenarından gözüktüğünü fark ettim. Kazağımın kolunu çektim ve Sirius'a geçmiş olsun dileklerimi iletip hastane kanadından ayrıldım. Bugün fark ettiğim bişey vardı oda; beni gerçekten seven insanların olduğuydu.
Yeni bölüm geldiii.
Yeni bölüm hakkındaki düşünceleriniz ne?
Sizce ailesi ne hakkında mektup gönderdi?
Yorumlarınız bekliyoruuuuum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝔹𝕝𝕒𝕔𝕜/R.A.B
FanficSafkan evliliğiyle başlayan nefretle devam edip, arada sizi farklı şeylerin bekleyeceği ve sonu yarı kötü biten bir hikaye... Kitabın hakları Regulus'un kıvırcık saçlarına saklıdır. Başarılar; Rosier🥇