27

172 11 9
                                    

Gurur'dan

Başım o kadar ağrıyordu ki zorlukla gözlerimi aralayabilmiştim. Dün fazla kaçırmıştım o yüzden ağrımın olması gayet normaldi.

Yatağımdan kalkıp banyoya gireceğim sırada bir şeyi fark ettim. Ben dün eve nasıl gelmiştim? 

Kaşlarımı çatıp banyoya girdim ve işlerimi halledip çıktım. Yetişmem gereken bir uçak vardı, elimi çabuk tutmalıydım.

Boy aynamdan kendime kısa bir göz gezdirip durumuma baktım. Dünden kalma olduğum çok belliydi ama önemsememe gerek yoktu, tek sinirimi bozan şey gözaltlarımın mor oluşuydu.

Kendime bakmayı kesip üzerimde ki bol gri tişörtü bir çırpıda çıkartıp küçük berjerin üstüne fırlattım.

Aynanın yanında duran valizimi alıp yatağın üzerine koyduktan sonra dolabımdan lazım olacak şeyleri çıkartıp valize yerleştirdim. En sonunda eşofmanımı indirdiğimde kapım büyük bir gürültüyle açıldı.

-"Bismillah!"

Kabul ediyorum, harbi korktum.

Karşımda gördüğüm arkadaşlarımla hızla eşofmanımı geri çektim ve ipini sıktım. Sapık gibi dalmışlardı amına koyayım.

-"Ne işiniz var sizin burada?"

-"Ceylin'in yanına gidiyoruz, sende geliyorsun."

Atalay'a gözlerimi devirip dolabıma yöneldim ve temizliğe gelen ablanın ütülediği lacivert bol tişörtlerden birini hızlıca giydim. Laciverti severim.

-"Siz gidiyorsunuz, benim uçağım var."

-"Başlarım senin uçağına da sana da!"

Yağız üzerime doğru gelirken Atalay onu tutmuştu. Dün bana attığı yumruğu unutmamıştım, şerefsiz iyi vurmuştu.

-"Dinle bir sonra istediğini yaparsın."

Derin bir nefes alıp Atalay'ı onayladım ve diyeceklerini bekledim. Yağız çok gergindi ve Atalay onun aksine çok sakindi.

-"Biz Ceylin'i aldık o piçin elinden. Yaptığı şeyin aynısını ona yaşatmak için seni çağırıyoruz, Barış'ı bağladık ve Ceylin'i tuttuğu depoda bıraktık. Sen gidip konuş hatta ne yapmak istiyorsan yap. Senin gitmene gerek yok o aptal gidecek. Senden önce davranıp Sude'yle beraber uçak bileti almış, sen sadece Barış'a haddini bildir kardeşim."

Bunu hangi ara yapmışlardı?

Kaşlarımı çatıp söylediklerini düşünmeye başladım. O gidiyorsa gitmeden yapmam gerekenler vardı. O benim yokluğumu fırsat bilip her boku yemişti, ona kendimi hatırlatmam gerekiyordu.

-"Gidelim, açım."

Telefonumu komodinin üzerinden alıp odadan çıktığımda şaşırdıklarını Yağız'ın ettiği küfürden anladım.

-"Kaşar birde havalı çıkış yapıyor."

Çaktırmadan sırıtıp mutfaktaki masanın üzerinde duran meyve tabağından bir mandalina kaptım. 

-"Paşam, bakıyorum da keyfiniz yerine geldi."

-"Hayır, ne alaka?"

Atalay bana göz devirdiğinde bende ona aynısını yaptım. Az kalsın ülkeyi terk edecektim yine.

Küçük kızımın anahtarını alıp arabaya geçtiğimde ikisinin de hızlı hızlı yürüdüğünü gördüm.

-"Ben kendi arabamla gelirim peşinizden."

Yağız, onu onaylayıp benim yanıma bindiğinde ikimizde sessizliğimizi koruma yemini etmiş gibiydik.

-"Küs müyüz?"

Küçük çocuk gibi sorduğu soruya gülüp cevap vermedim. O da güldüğümü görüp küs olmadığımızı anladı. Aramızda bir sorun yoktu. Tüm sorunlar benim için dün bitmişti, içimi dökmem gerekiyordu ve bende dökmüştüm.

****************

Yağızlar, Ceylin'in yanına gideceği için Atalay yolun yarısında Yağız'ı kendi arabasına almıştı ve onlar önden gitmişti bende deponun nerede olduğunu bilmediğim için onları takip etmiştim.

Şimdi ise deponun içindeydim, gözlerim fıldır fıldır ortalıkta geziyordu. Barış'ı arıyordum.

Oradaydı.

Başı öne eğik ve baygındı, gövdesi resmen halat iplerle bağlıydı. Keyfim işte şimdi yerine gelmişti.

Atalay'ın benim için yere koyduğu boya dolu kovayı görmemle sırıttım. Yolda beni arayıp uyandırma işlemi etkili olsun ağzına sıç onun  demişti.

Islık çalarak telefonumu ve arabanın anahtarını küçük masanın üzerine bıraktım ve biraz masayı geriye çektim.

-"Başlıyoruz."

Demir kovayı alıp içinde ki kırmızı boyaya baktım. Aklımda güzel bir plan oluşmuştu.

Kırmızı boyayı yavaşça başından aşağı her yerine döktükten sonra karşımda ki pisliğin korkudan hızla uyanışını büyük bir zevkle izledim.

Sen misin benim canımı yakan...

-"Uyuyan çirkinim uyanabildi."

O şaşkınca etrafına bakıp bir anda kalkmaya çalışınca gülüşüm büyüdü. Beklemiyordu böyle bir şeyi, gerçi bende beklemiyordum.

-"Sen...Burada ne işin var?"

-"Kuşlar beni istediğini söyledi. Bende geldim, iyi yapmış mıyım?"

Sorumu es geçip üstüne baktığında gülüşüm kahkahaya döndü. Tepkisi çok hoşuma gitmişti.

-"Gurur, çöz beni. İnsan gibi konuşalım, kardeşim hadi."

Söyledikleriyle gülmemi anında durdurdum. Sinirlendirmişti.

Kovayı yere fırlatıp hızla çenesini kavradım ve yumruğumu yüzüne geçirdim. Saçlarını tutup geriye doğru çektikten sonra bir yumruk daha attım.

-"Ne kardeşi lan? Sen şu an hayattaysan ben içeri girmek istemiyorum diye...İkimizde iyi biliyoruz seni öldürebileceğimi."

-"Ama yapamazsın...Çünkü götün yemez."

Dişlerimi sıkıp yerdeki demir kovayı aldım ve suratına vurdum. Gebermesi gerekiyordu. Böyle birinin yaşaması saçmalıktı.

Ne kadar vurdum bilmiyorum ama yine bayılmıştı. Ayılmasını beklerdim sorun değildi. Daha yapacaklarım bitmemişti.

Yüzü gözü kan içindeydi birde döktüğüm boya sayesinde her yeri kırmızıydı, insanın gördükçe midesi bulanıyordu.

Uyanmaya başladığını gördüğümde sakin bir sesle konuştum.

-"Video çekeceğiz, sen seviyorsun zaten."

Hangi videodan bahsettiğimi anlamıştı. Evet, sevgilimle yiyişip attığı fotoğraf ve videodan bahsetmiştim.

-"N-ne videosu?"

-"Korkma, yediğin haltları anlatacaksın ve bende polise vereceğim...Yapmam dersen çok korktuğun babanın senin diri diri gömmesini sağlarım. Gerçi bende seni gömmüştüm değil mi?"

Sırıtarak konuşmam onu iyice germişti. Korktuğunu her türlü belli ediyordu pislik.

Telefonumu alıp kameramı açtım ve tam karşısına geçip küçük tabureye oturdum. Doğru açıyı yakalayıp belden yukarısını çekmeye başladığımda henüz kayda almamıştım. Sadece ayarlama yapıyordum.

-"Asla yapmam, biliyorsun."

-"Bir dakikan var. Ya adam gibi konuşursun yada babanın eline veririm seni."

Yaklaşık on beş dakika boş konuştuktan sonra dediklerimi yapacağını söylemişti zaten yapmaktan başka çaresi yoktu.

Kaydı başlattım ve pür dikkat anlatacaklarını dinledim.


AKSİLİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin