31

187 10 17
                                    

Yemeğimizin sonuna gelmişken tatlı diye tutturmuştum ve Ceylin'de mecburen yemek zorunda kalmıştı.

Ne var yani canım tatlı çektiyse, ben tatlı yiyemez miyim?

Tatlımdan son bir çatal alıp benden önce tatlısını bitiren Ceylin'e baktım. Onunla dışarıda yemek yeme isteğimin nedeni aç olmam değildi. Yağız, daha önce kimsenin onun için bir şeyler yapmadığını söylemişti. En ufak şeyle mutlu olduğunu söylediği zaman aklıma yemeğe çıkarma fikri gelmişti ve şu an gördüğüm kadarıyla da gerçekten küçücük bir şeye bile çok mutlu olduğunu anlayabiliyordum. Yağız dışında kimseyle yemeğe gitmediğini öğrendiğimde ise ilki olmak istemiştim.

Ona şarap yerine vişne suyu söylemiştim ve şu çapraz masadaki aptallar biraz daha onun şal örttüğü sırtına bakmaya devam ederlerse sakinliğimi korumayacaktım.

Sonuçta bende onun abisi sayılırdım korumak bana da düşerdi öyle değil mi?

-"Sen ikide bir nereye bakıyorsun ya?"

Ceylin baktığım masaya baktığı sırada çocuklardan biri sırıtarak kafa selamı verdi ve o iplerin koptuğu andı.

Hızla sandalyemi geriye çekip ayağa fırladım ve masalarına doğru ilerledim. Baş selamı veren çocuk onlara doğru geldiğimi görünce ayağa kalktı ve tam karşımda dikildi.

Şimdi o kafayı ben götüne sokmaz mıyım!

Hızla suratına kafa attığımda garsonların ve diğer müşterilerin bakışları altında kaldım. Ceylin kolumdan tutup çekmeye çalıştığı sırada onu hafif ittirdim ve burnunu tutan çocuğun saçından tutup oturdukları masaya dört kez çarptım. Galiba bayılmıştı.

-"Gidelim."

Kimse ağzını açıp bir şey diyemiyordu çünkü haklıydım.

Ceylin'in sırtından düşen şalı fark edip kendim aldım ve sırtını örtüp parmakları arasına şalın uçlarını sıkıştırdım.

Elim sırtında ki yerini aldığında arkamı döndüm ve garsonlardan birine bakıp konuştum.

-"Aynı şaldan gönderirim."

Elimi Ceylin'in üzerinden çekmeden mekandan çıktığımızda arkamızdan küfürler eden çocuğun arkadaşları ve dağınıklığı toparlayan garsonlar vardı. Tabii birde şaşkın bakan müşteriler.

Arabaya geçtiğimiz sırada Ceylin şalını kucağına alıp bana doğru döndü ve bağırarak konuştu. Bana bağırdığının farkında mıydı?

-"Ya niye uğraşıyorsun elin serserisiyle!"

-"Ne yapsaydım, bön bön bakmalarına izin mi verseydim?...Ben gavat değilim, kimse yanımda ki kıza bakamaz."

-"O sevgilin için geçerli olsun. Benim yüzümden milletle uğraşma."

-"Lan çocuk sana kafa selamı verdi, kafasını koparmadığıma dua etsin."

Bende onun gibi bağırdığımda öfkeyle önüne döndü ve eve gidene kadar ağzını bile açmadı. İkimizde gergindik ama benim sinirim onun sinirinden daha fazlaydı.

O bana sinirliydi bende ona bakanlara.

Bahçeye yakın bir yerde durup bakışlarımı ona çevirdim ve tam dudaklarımı aralayacağım sırada sessizce ağladığını gördüm. 

Şaşkınlıkla parmaklarımı çenesine koyup yüzüme bakmasını sağladığımda kızarmış gözleriyle bakıştım. 

Çok mu kırmıştım? Bu kadar üzüleceğini nereden bilebilirdim?

AKSİLİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin