İnsan yatağından korkar mı ya? Her gün kendime bir gün öncesinde söylediğim şeylerin ne kadar yanlış oluğunu kanıtlıyorum. Her gün kendime bunu neden yapıyorum?
Kendimi o zamana kadar kandırmaya devam ettim. Çünkü hala sorunun rüyalar şifanın ise okul olduğunu sanıyordum...
Dersliğe giren herkesin dikkatini ilk çekecek o yerde o garip stili ile oturuyordu. Maveth. Sert ifadelerinin ardındaki gülümsemesi garip gelmişti. Bir insan nasıl bu kadar hızlı duygu değiştir ki?
Tekrardan yerime tesadüfen denk gelen onun tam yanına oturdum. Kulaklığıyla müzik dinliyordu. Göz ucuyla açık olan telefonuna baktım.
Elvis-Fever
''Eski şarkılar.'' O an şarkıyı aslında unuttuğumu fark ettim. Profesör beklerken aynı şarkıyı açıp ona doğru yattım. Ne kadar şarkıyı dinlerken hep gözümün önüne Elvis'in mimikleri gelsede kendimi dinlemeye verdim.
...70ler havasını soluduğunuz o kafe, dışarda baktığınızda zaman farkını görebildiğiniz o yer.
Giyim, dans, şarkılar ve içecekler. Hepsini aslında yaşamamış olmamıza rağmen o kadar içindeyiz ki. Sırayla şarkı seçtiğiniz o teypler...
Nasıl oluyor da Maveth hep benim ezbere bildiğim şarkıları seçebiliyor. Bana doğru yaklaştı. Ellerimden tutup ritme doğru ilerledi. Bakışları ritmi karıştırmama sebep oluyor...
Bu sefer aklımı kandırdığımı bilerek uyandım. Kulağımda Maniac çalıyordu. Onu durdurmak için kendimi kaldırdığımda Maveth'in bana baktığını gördüm.
Kabuslar kurtlardan rüyalar Mavethden oluşuyordu. Çekim alanına girdiğim insanları mı rüyama çekiyordum.
İlk defa aklımı dağıtacağını düşünerek posterlerin yanına gittim. Ada gezisi. ''Sanırım gitmek istiyorum,'' diye geçirdim aklımdan.
...
Gezi otobüslerindeki genel sorun. Grupça arkadaşın yoksa yer bulman zordur.
En öne seyahatçi grubundaki kızlar oturur. Zaten yarıs bunlarla kaplanır. En arka grubu ise haylaz olanları kapsar. Bana ayrılan o yer, tam da en arkanın bir önü.
Garip havaya aldırış etmeden ortam güzelleşene kadar manzarayı izledim.
''Haberler de var ya olum. Bir hayvan bunu yapamaz.''
Kulak misafiri olduğum o konu dikkatimi çekince telefonuma sığındım.
''Dün gece sularında Goverment Orman'ında garip insan ölümlerine rastlandı. Normali nasıl olurdu merak içerisindeyim..''
Görüntüler bulanıktı ama boyunlarından ağaca bağlanmış insanlar sadece yukarı bakıyorlar. ''Gözleri neden açık ki?''
''Hayvan saldırıları böyle olmaz baksanıza kesin-''
Birden bunu söyleyen kişinin sesi kesildi. Ona doğru dönüp ne olduğuna bakmaya çalıştığımda ise arabanın ani freniyle kafasını cama çarptı. Ben hala ona bakabildiğim göre o kadar da ani bir fren değildi. Kız aniden gözlerini açtı. Korkuyla etrafa baktı. ''Ölüyordum lan.''
Adanın yakınına geldiğimizde görevliler telefonlarımızı aldı. ''Adanın keyfini çıkartın, fotoğraf makinası zaten var.''
Temiz havayla tanışma hissini seviyorum. Sanki o ana kadar hiç yaşamamışsın gibi hissettiriyor.
Kamp alanlarını gezerken Maveth yanıma geldi. ''Sen de mi buradaydın?''
Kafa salladı. ''Ada gezisini asla kaçırmam.''
''Pekala. İnsanlar hala haberler hakkında konuşuyorlar,'' dedim saatinden haberlere bakan o çocuğu gösterirken.
''Havan saldırısı mı?''
Hafifçe güldüm. ''Hayvan saldırısı mı? Onlar insanları bağlayabilir mi ki?''
''Doğru diyorsun. Sence ne? Seri katil falan mı?''
''Ayin yapıyor olabilirler.''
''Ayin mi?''
''Evet. Çok tanıklık ettim.''
''Ve sence bu normal mi?''
... Edith, gerçekten bu normal mi? Nedense böyle olaylar, haberler beni etkilemez. Ayin yapsalar bile bunu çok kafaya takmam.
''Eskiyi yaşatıyorlar işte ne var?''
Yolumda yürümeye devam ettiğimde o tatlı hamaklı çadırları gördüm. Hamağa kendimi attığım gibi güneşin tadını çıkartmaya çalıştım.
Sanırım hamak sevdam biraz fazla kaçmıştı. Gözlerimi açtığımda hava çoktan kararmıştı. Etrafıma baktım ama kimseyi görmedim. Yavaş adımlarla otobüslerin yanına doğru gitmeye başladım. Ama yol asla aydınlanmıyor, orman bitmiyordu.
Birkaç dakikalık yürüyüşün ardından ateş yanan bir yer fark ettim. Oraya doğru gittikçe kitap okuyan büyü kitaplarından fırlamış gibi giyinen kısa saçlı bir kadın fark ettim.
''Korku saati mi başlamıştı.''
Ben ona doğru yaklaştığımda kadın beni fark etmişti. Fakat ses etmedi. Diğerlerine bakmak için kafamı sağa çevirdiğimde orada sadece birinin olduğunu fark etti. Boğazındaki ip onu yavaş yavaş ağaca doluyordu. Gözleri kapalıydı. Aniden tekrardan kadına baktım. Bu sefer kadın tam olarak da bana bakıyordu.
''Rüyalar her zaman kabus değildir Edith. Bazen yol gösterici olabilirler.''
Gözlerimi ani bir korkuyla açtım. Rüyamda birileri benimle rüyam hakkında nasıl konuşabilirdi?
Kendime rüyada olmadığımı kanıtlamak için rutinlerimi yaptığımda havanın o kadar da karanlık olmadığını fark ettim. İnsan topluluğunu gördüğümde rahatlamış hissettim. Bir telaş içindeydiler. David hızla yanıma geldi. ''Edith neredesiniz siz?''
Arkama bir bakındım. Biz mi? ''Hamakta uyuya kalmışım da.''
Meraklı bakışlarla sordu. ''Tamamda. Oliver nerede?''
''Oliver kim?'' Bende aradığını bulamadığında ormana doğru yürümeye başladı. O an tek takıldığım neden Maveth'in benim yerimi onlara söylemediği oldu ama bunu da çok kafamda döndürmedim sonuçta önemli bir şey değildi...
Telaşlı görevli profesörlerin yanına gittim. Orada öylesine dikilirken onlara kulak verdim. ''Saati kolunda değil miydi? Konumunu telefonundan bulamıyorum.''
Saati mi? Oliver sabah haberleri okuyan çocuktu. Ne olabilir ki diye düşünürken bana soru soran çocuk koşarak yanımıza geldi.
Gözü dönmüştü, üstü kan içindeydi. Bize doğru baktı. ''O, onu buldum.. o, o ölmüş.''
Oradaki insanlar o anda ikiye ayrıldı; onun yanına koşanlar ve bizi ondan uzak tutmaya çalışanlar. Bir anda gözüm Maveth'i aradı. Daha demin onu gördüğüme yemin bile edebilirdim fakat şu an, o yoktu.
Profesörler ormandan döndüklerinde alana polis arabaları gelince her şey kafam da doğrulanmıştı. Diğerleri gibi ben de ne hissedeceğimi bilmiyordum fakat beni diğerlerinden ayıran şey...
Profesörlerin yanından son hızla bana doğru geldi. ''Sen yaptın.''
Diğerleri onu durdurmaya çalışmalarda herkesin bir gözü de bendeydi.
''Neden hamakta olduğunu kimse görmedi?'' O an gerçekten de gözlerim Maveth'i aradı.
''O nasıl yapsın ki o kadar şeyi.''
Olayın nası gerçekleştiğini o kesici aletler geldikten sona kavrayabilmiştik. O an biraz da olsa diğerleri beni suçlamayı bırakmıştı. Çünkü zaten olağan bir katliamın devamı gerçekleşmişti.
''Biz neden olayların koptuğu ormana gezi düzenledik.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BORSIA: LANETLİ KRALLIK
FantasyRüyaların kontrol edilebilir bir şey olduğunu biliyordum sadece şu an bunu yapan tek kişinin ben olmadığımı fark ettim. Her anımı yaşamımın bir rüyadan ibaret olup olmadığını anlamaya harcıyorum, hoş bunu yapabiliyor muyum? Onu bile bilmiyorum. Esk...