SONUN BAŞLANGICI: LYLA

8 4 2
                                    

Maveth'i orada gördüğüm an hemen kapıya doğru yöneldim fakat aniden çıkan alevler beni engelledi. Geri çekildim fakat ateş hızla odayı doldurmaya başlamıştı bile.

(Giselle'in ağzından)

Maveth hızla ateşe doğru giderken onu durdurdum. "Lyla!"

Maveth bana doğru döndü. "Aynısı. O kız bu sefer seni öldürmeye çalışıyordu ama ben... ben, yetiştim."

"Hayır," diyerek oraya gitmeye çalışsada onu tekrardan durdurdum.

"Bunu yapmadığım için başımıza ne geldi hatırlamıyor musun?"

Maveth gözlerime doğru kitlendi. "O bir hataydı." Yanan alana doğru ilerlerken omzuma çarptı.

"Sana bunu borçluyum Maveth. Sen beni kurtardın, bırak bugün bunu ben yapayım."

Hızla bana doğru gelip beni omuzlarımdan tuttu. "Rüya gördün. Onları öldürmeni ben istedim, aynı şekilde sana inanmadıklarında sana, yanında olanın sadece ben olduğumu göstermek istedim. Yani... sadece bu."

Bu sefer gitmesine izin verdim. "Beni kandırdın." Cevap bile vermedi. Beni düşünen biri olduğunu sanmak ne kadar da aptallık göstergesiymiş. Boş bir yalana mı hayatımı koydum?

Maveth alevleri söndürdü ve Edith'a doğru eğildi. "Aynı şeyleri ona da yapacak mı?"

Ben tüm arkadaşlarımı bir yalan uğruna mı kaybettim.

(Edith'ın ağzından)

Gözüm hafiften kapanırken bile asla bir korku belirtisi göstermedim. Daha sonra gözlerimi hastanede açtım. O makinanın sesi zaten kendini çokça belli eden şeydi.

Gözlerimi açar açmaz ilk gördüğüm kişi Maveth oldu. "Hey, iyi misin?"

Kafa sallayıp doğrulmaya çalıştım. "Neler oldu?"

"Küçük bir sarsıntı."

"Alevler, alevler vardı," diye ortaya atılsam da kendimi durdurdum. "Yoktu değil mi?"

"Vardı." Ona doğru kitlendim. "Nasıl yani?"

Kafamı yastığa geri koyarken anlattı. "Geçti. Yani artık düşünmen gereken bir şey yok."

Yanımdaki refakatçi koltuğuna oturduğunda ortaya sordum.

"Bir cadıyı hastaneye mi getirdin?" Güldü.

"Sanırım her halinle ihtiyaç duyuyorsun buna."

"Giselle ne istiyor?"

Başını öne eğdi. "Hiçbir şey."

Hiçbir şey.

Belki de her şey bir yanılgıdan oluşmuştur diye düşündüm.

"Böyle bir gücüm olsa bende diğerleri üzerinde kullanırdım sanırım," dedim elimi dudaklarımda gezdirirken.

Maveth elimi tuttu, bana o mesafeden bakmaya başladı. "Ne gibi?"

Ne gibi mi? "Bilmem," diyerek ona bakmaya devam ettim. Pikeyi üstüme kadar çekti. Yüzüme eğildi. "Uyu o zaman."

Gözlerimi aniden kapamamda salaklığımı anlayıp hemen açmaya çalıştım. O an Maveth'in yalnızca rüyaları kontrol etmediğini anladım. O, onları uyutuyordu da.

Etrafın sessizliği beni kendine çekiyordu. Hafif ıslanmış kaldırımlar ve üşütmeyen hava...

Kaldırımlarda yürürken arkadan gelen araba sesleri dikkatimi çekti. Oraya doğru bakarken önümde kırmızı bir şemsiye açıldı. Sağa tarafa doğru baktığımda onun Maveth olduğunu anladım.

"Beni kurtardın," dedim gülerken. Şemsiyeyi bıraktığında az çok ne olduğunu anlamıştım. Sokakta sadece bir dükkan açıktı ve onun ışıkları Maveth'e doğru yansıyordu. Ceketinin yakasını tutup kendime doğru çektim. Parmak ucuna kalkıp boyuna yetiştiğimde gözlerimi kapattım.

Nefesini dudaklarımda hissettiğimde gözlerimi açtım. Yatağa doğru eğilmiş bana bakıyordu.

"Bundan mı bahsediyorsun?"

Kafa salladım. Bakışları arasında kaybolduğum anda daha da yaklaştı ve beni öptü.

Nefesimi tutmam mı gerekiyor? Ben bu düşüncelere kapılmışken elini yavaşça esneme doğru götürdü.

Doğrulmaya çalıştığımda aniden kapı açıldı. Üstümdeki pikeyi Maveth'in ellerine tutuşturup geri yattım.

"Buyrun."

"Nasılsınız diye sormaya geldim."

"İyiyiz yani iyi," diye düzeltti kendini Maveth.

...

Doktorlar son kez Edith ile ilgilenirlerken Maveth dışarı çıktı. Eli sürekli asla ağrımayan sırtına gidiyordu. Banklardan birine oturdu. Kafasını sürekli dolu tutan düşünceler Edith'ı görmezken geri geliyordu.

"Şifası mı vardı?"

Kilisede en alttaki tabutta yatan Georgin bunu biliyor muydu? Ya da bunu Edith mi bulmuştu?

...

Kan revan içinde bir savaş. Küçük çocuğun gözü yalnızca örnek aldığı kişi yani Alfred Elgort'u görüyor. Alfred öfkeyle önüne geleni kılıcından geçiriyordu. Küçük çocuk savaş alanında dolanmaya devam etti. Motorları doğruydu. "Asla çocuklara dokunmayız." Bunun bir laneti doğuracaklarından haberleri yoktu elbet.

Ortalık sakinleşmeye başladığında küçük çocuk ailesini kilitlediği bodrumdan çıkarttı. Bir yandan annesini tutarken durdu. Alfred'e doğru gülümsedi.

Alfred geri çekildi ve arkasındaki bir adamla el sıkıştı. Adamlar kasabadaki tüm sağlam olan malları at arabalarına bindirdiler.

Küçük çocuk sordu. "Neler oluyor?"

Adamlardan birisi ona doğru eğildi. "Krallığımıza götürüyoruz. Hepimiz birlikte orada yaşayacağız.Orası hepimize yeter."

Küçük çocuğun yüzü güldü. Tam ailesine doğru sevinçle dönerken gözüne gelen kanlar onu durdurdu.

Alfred kılıcıyla kralın tam da yanında duruyordu.

"Benim krallığım." diye tekrarladı Alfred. "Benim krallığım."

Küçük çocuk yüzünü temizlerken savaş ilanını duydu. "Hepsini öldürün."

Kralın adamları ilk olarak Alfred'e saldırdı. Fakat kılıç Alfred'e değmiyordu bile. Alfred onu yavaşça içinden çıkartırken adamların yüzündeki ifade aynı küçük çocuğun yüzündeki şaşkınlıkla aynıydı.

Küçük çocuk arkasını döndüğünde ailesinin de kanlar içinde yattığını gördü. Alfred yavaşça adımlarını uzaklara doğru atarken küçük çocuk onu yüzündeki öfkeyle takip etti.
...

Giselle sadece Maveth'i izliyordu. Bankta öylece uyuyan Maveth'i. Maveth uyandığında ona doğru döndü.

"Siz hepiniz birbirinize benziyorsunuz," dedi sessizlikler içindeyken.

"Geçmişleriniz bile aynı. Hayat amacınız da."

BORSIA: LANETLİ KRALLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin