Gözlerimi zar zor bir açıyla açmaya çalıştığımda başımın ucundaki o makinaların sesleriyle uyanmaya çalıştım. Gözlerimi daha açamadan yanımda birinin olduğunu anlayabildim.
"Neler oluyor?"
Tanıdık bir ses, "Kalp krizi geçiriyordun-" Sesi bir anda kesilince ona doğru döndüm. Yüzümü o kadar çeviremediğim için isimlikten adımı okudum.
Brantly
"O ne demek?"
Göğüsüme yapıştırılmış birkaç cihazı benden çıkarttığında önümdeki sandalyeye oturdu. "Kabus mu gördün?"
Bu söz beni ayağa kaldıran şey oldu. Ne kadar çok bunu yapamasam da, en azından doğrulmaya çalıştım.
İşaret parmağımı ona doğru tuttum. "Sen de oradaydın."
O ise başını salladı. Bunu gördüğüm an yüzümdeki gülümsemeyle yatağa geri yattım.
"Seni sevmiyorum."
"Efendim."
Tekrarladım. "Seni sevmiyorum."
"Beni sevmene gerek yok Edith, ben sadece hasta bakıcıyım."
Yastığın diğer tarafına doğru kendimi çekerken duvara doğru konuştum.
"Önümde parçalara da ayrılsan umrumda olmayacak."
Brantly tam da beklenen gibi aniden ayağa kalktı.
"Hayata dönen hastalarda garipseme çokça olur ama ben doktor değilim yani... bununla uğraşmayacağım."
"Kimse "Evet rüyanda bende vardım," demez. Yani... eğer insan değilsen."
Brantly bu sefer bana doğru döndü.
"Ne diyorsun?" Yüzünde beni dinlemek ister gibi bir ifade vardı.
"Şifanın ne olduğunu biliyorum. Git ve karını kurtar Smith, beni tehdit ettiğin o ağaca iyice bak... kozalaklara bak Smith."
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BORSIA: LANETLİ KRALLIK
FantasyRüyaların kontrol edilebilir bir şey olduğunu biliyordum sadece şu an bunu yapan tek kişinin ben olmadığımı fark ettim. Her anımı yaşamımın bir rüyadan ibaret olup olmadığını anlamaya harcıyorum, hoş bunu yapabiliyor muyum? Onu bile bilmiyorum. Esk...