(Giselle'in ağzından)
Tek bir mumun tüm atmosferi anında karanlığa boğması hiç de kulağa mantıklı gelmezken aniden arkamı döndüm. Karşılaştığım manzara karşısında aniden kitlendim.
Beni bile böyle kalakaldıran bir varlık asla var olmamıştı. Maveth kendini övdüğü cümlelerinde hep böyle söylerdi.
Karanlık bittiğinde görünen tek ışığa doğru ilerledim. Tek başına yanan küçücük mum ben gittikçe bir alev yığınına dönüştü. Yavaş yavaş yangına doğru gittiğimde içeride olan kişinin Maveth olduğumu gördüm.
Yerde öylece kanlar içinde yatıyordu.
Koşarak yanına gittiğimde adım dahi atamaz duruma geldim. Alanın etrafı göremediğim, içeri girmeme izin vermeyen bir büyüyle kaplıydı. Sakince yanıma baktım.
"Edith!" Edith'ın bakışları şaşkındı. Onu Bella sanacağım düşünmüş olmalıydı.
"Bu onu öldürmeyecek. Bunu biliyorsun değil mi?"
Edith kafa salladı. "Amacın da bu yani?" diye sordum hala bir umut içeriye girmeye çalışırken.
"Borsia kılıcının bilinen bir tedavi yöntemi yokken neden onu görmeme izin vermiyorsun? Onu bundan zaten koruyamam."
Bir anda Edith'ın sesi değişmeye başladı. Bana doğru yürüyüşü beni geri çekti.
"Ya varsa?"
Kalbim kaç yıldır hiç bu kadar hızla atmamıştı. Gözlerimi açtığımda yataktaydım. "Bu bir rüya mıydı?"
Aniden ayağa kalktım. "Umbrallar birbirinin rüyalarını kontrol edemez." O an aklıma eski anılar geldiğinde lafımı düzelttim.
"Kendilerini bilen umbralları kimse kontrol edemez."
Bunun sonunda Maveth olmadığını anlamak zor değildi. Aklımı yitirmiyorsam. Bu Edith'ın işiydi.
umbral olmama şaşırmıyorken kahin olmam beni gerçekten geriyordu.
Edith'ın okuduğu üniversiteye doğru gittiğimde insanlara baktım. Aralarında enerji hissettiğim hiç kimse yoktu. Kütüphaneye gittiğimde Edith'ı gördüm. Son derece ciddiyetle kitapları karıştırıyordu. Yanına gidip masaya oturdum.
Edith'ın ilk kontrol ettiği şey diğer insanlarken benim dikkatim onun gözleri olmuştu. Bakış açısı değiştirirken gözleri çok tanıdık bir kırmızıya dönüyordu.
"Sen sinirlisin."
Bana doğru baktı. "Maveth gerçekten sınırlarımı zorluyor."
Gözleri artık kendi renginde bile değilken ayağa kalktım.
"İyi misin?"
"İyi miyim? Maveth olarak mı konuşuyorsun yoksa kaçık kızıl kadın mısın?"
"Kızıl değil bu. Kırmızı," diyerek kendimi düzeltsem de onun bu tavırları rüyamın gerçek olduğunu çokça kanıtlıyordu.
Ondan ayrıldıktan sonra tüm okulda Maveth'i aradım. O sırada birinin bakışlarını fark ettim.
Üniversiteli gençler...
"Parti falan yapan çocuklara benziyorsunuz. Yok mu öyle planlar?"
Çocuklardan biri bana doğru yaklaştı. "Daha yeni gelen kız için biraz erken değil mi?"
Biraz mola verip yaşamadığım üniversite hayatıma kaldığım yerden devam edebilirim sanırım.
"Yeni kız ha? Geç bile kaldık."
Partileri özlemediğimi söylemek hoş olmaz. Aslında oldum olası partilerden nefret ederdim, yani insanken.
Ama şu an istediğim an istediğin şeyi yapabilirim ve sanırım bunu zaten yapmak üzeriyim.
(Edith'ın ağzından)
Sevgili Günlük, Maveth ne yaptığımı biliyor olabilir mi? Bilse de yargılayacak bir tip mi ki?
Hiç bilemiyorum. Belki de lanetler gözüktüğünden daha da korkutucudur.
En azından bugün kimse bana soru sormadı (rüyamda) o kızıl kadını yine gördüm. Bu sefer okulda öylece duruyordu. Kontrol altında olmak kadar sıkıcı bir durum yok.
Sorun şu ki.... Ben ne zaman uyuduğumu bile hatırlamıyorum.
Parmaklarım yerinde ve canım acıyor. Daha ne yapabilirim bilemiyorum. Sahip olduğumu sandığım güçler pek de işe yaramıyor gibi. Yani kendi bedenimde bunun sonucunu göremiyorum.
Korkuluksuz olan o iskeleye gittim. Gerçekten o kadar derin mi? diye öylesine baktım.
Saatlerce öylece oturdum. "Acaba Benji mutlu mudur?"
Ne kadar bu dünyada olmasa da en azından bu dünyada olmaması onu mutlu etmez mi?
Bilemiyorum, şu an ne yapıyorum. Ayağa kalktım. Kafamı her şeyden uzaklaştırmam gerekiyor.
Kulağıma gelen o şarkı beni ürküttü. Işıkların saçıldığı o mekanın önünde durdum. "Filmlerde karakterler ne zaman benim durumuma düşse kendilerini alkole vururlar."
İçeriye adımı attım. Mutfakta duran bardaklardan birine uzandım.
"Kokusu güzel değil." Sadece elimde tutarak salona doğru gittim. Salonda gördüğüm manzara karşısında tüm bardağı kafama diktim.
"Yine mi rüya? Çok iyi."
Şişeyi masaya koyacakken elimde bir arbalet olduğunu fark ettim.
"Peki ya kontrol eden bir başkasının rüyasında ölebilir mi?"
Arbaleti kızıl kadına doğru tuttum. "Kızıl!" diye bağırdım fakat arkasını bile dönmedi. "Giselle," diye tekrarladım. Fakat o arkasını döndüğü anda omzumda bir el hissettim.
Aynı anda bende arkamı döndüğümde Maveth'i gördüm. Arbaleti ona doğru çevirdim. İnsanlar bağırmaya başlayınca onalara baktım. Tekrar Maveth'e döndüm. "İyi plan ha? Çok iyi.... Daha ne var peki? Dünya ters falan mı dönecek. Daha ne yapabilirsin diye düşünüyorum?"
Maveth elini uzattı. "Onun beni öldürmeyeceğini biliyorsun. Yaralamaz bile."
Oku kendime doğru çektim. "Ama şu anda sen normal bir insansın."
Ok tam da kalbine doğru saplandı. Aniden gömleğine bulaşan kan Maveth'in yüzündeki gülümsemeyi değiştirdi. Giselle aniden araya girip elimdeki arbaleti aldı. Hemen Maveth'in yanına gitti. "Bunu nasıl yaptın?"
Karşımdaki ayna dikkatimi çekti. Ayna beni yansıtıyordu, hem de tıpatıp aynı beni. Bu şu dünyada olan en normla şeydi. Aniden arkamı döndüm.
Arkamda çok tanıdık biri vardı. "Bu başka biri!" diyerek aynaya doğru arbaletimi çektim. Beklediğim şey oldu. Acı hissetmiyordum ama aynaya doğru attığım ok çoktan bana saplanmıştı bile.
Gözlerimi açtığımda hala iskelede olduğumu frak ettim. Aniden kalkıp Maveth'i aradım. Rüyaları kontrol eden kişi Maveth değildi. Başka biri vardı, başka biri...
Maveth telefonlarıma cevap vermediği o zamanda onu kilisede aramaya gittim. İlk defa kilise fazlasıyla sessizdi. İçeriyi kontrol ettiğimde dışarıda dikilen Maveth'i gördüm.
(Giselle'in ağzından)
Sarhoş halimle kabus gördüğüm ilk gün olabilir. Sanırım parti yapacak kadar bile zamanım yok. Bu sefer kimseyi dinlemeyeceğim. Kahin miyim? Kahinim.
Maveth'i korumanın tek yolu buysa. Elimden geleni yapacağım. Onu bulma umuduyla kiliseye doğru yürüdüm. Tam o sırada Maveth'i bahçede öylece dikilirken gördüm. Ona seslenmemi içerideki Edith'ın yansıması böldü. Maveth beni duymadan yürümeye başlayınca elimi kaldırdım. Kilisenin o bölümünün etrafını yakıcıyla gezdirdim ve bir kozalakla orayı ateşe verdim.
Cadılar, geçmişte sadece yakılarak öldürülürdü. Çünkü diğer türlü ruhları elbet bir gün musallat olmaya gelirdi. O zaman buna inanılırdı, aynı şimdi de olduğu gibi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BORSIA: LANETLİ KRALLIK
ФэнтезиRüyaların kontrol edilebilir bir şey olduğunu biliyordum sadece şu an bunu yapan tek kişinin ben olmadığımı fark ettim. Her anımı yaşamımın bir rüyadan ibaret olup olmadığını anlamaya harcıyorum, hoş bunu yapabiliyor muyum? Onu bile bilmiyorum. Esk...