Neler yapabileceğini sınamak, biliyor olmaktan çok daha fazla güç gerektiriyor. Bahçede Maveth'in bakışları önünde bir şeyler deniyorum. Elimi yapraklara doğru uzattığımda onları istediğim yöne doğru götürebiliyorum. İçinde birlikte hareket ettirdiğim tahta parçalarını Maveth fark edince beni durdurdu.
"Sakin ol."
...
Karanlık çöktüğünde bahçede tek başıma çalışmalara devam ettim. Maveth'in öğrettiği gibi ani adımlar ve haraketler çok önemliydi. "Seni öldürmek isteyenler de senin kadar güçlüler." Aklımdan çıkartmamam gereken bir öğüttü.
Maveth yolunda yürümeye devam ettiğinde birden bir ses işitti. Adımlarını kiliseye doğru çevirdi.
"Yardıma mı ihtiyacın var?"
Maveth aniden arkasında beliren Giselle'i gördü. Giselle elleri cebinde onunla beraber yürüyordu.
"Hayır."
"Ses senden geldi sandım."
"Kiliseden geliyor." Giselle adımlarını hızlandırdı ve Maveth ile konuşmasına devam etti.
"Daha genç ve çevik biri olarak önden gitmeliyim." Giselle elleri cebinde kiliseye doğru yaklaştığında kiliseye girmedi. Ormana doğru ilerledi.
Maveth ise onu takip ettiğini sanıp kiliseye doğru girdi. Ses tekrardan yükseldiğinde iş çoktan geçmişti.
"Bella!"
Adamlardan biri Bella'ya bıçak tutuyordu. Diğerleri ise onu koruyordu. Maveth aralarına yavaşça girdi.
"Neler oluyor?"
Adamlardan birisi ona doğru yaklaştı. "Bella mı? İki isim ha?" diyerek bıçağı Bella'da gezdirdi.
"Onu öldüremezsin, biliyorsun değil mi?"
Adam Maveth'e doğru yaklaştı. "Ama ne yapabilirim biliyor musun?"
Maveth kafasını yana doğru yatırdı. Sadece adama bakıyordu. Adam hızla arkasına geçip yarasının üstündeki dikişleri kesti. Maveth'in sırtı son hızda kanamaya devam ederken Maveth acıya dayanmaya çalıştı."Kız nerede?"
"Hangi kız seni aşalık."
Adam yerde yatan Maveth'e doğru yaklaştı. "Bu olmayan," dedi Bella'yı gösterirken.
"Gerçekten ona benzeyen birini bulup beni kandırabileceğini mi sandın?"
Kılıcı hızla Bella'ya götürdüğünde kanın akışına güldü. Gülüşü, Bella'nın bir adım geri çekilmesiyle son buldu. Kan Bella'dan gelmiyordu. Adam yere baktı. Kolu bir iple kesilmişti. "Bu nasıl olur?" derken arkasına baktı.Giselle elindeki teli onun önünden çekip eline doladı. "Parti mi var?" Herkes Giselle'ye yaklaşmaya çalışıyordu fakat Giselle onları tek bir çırpıda yere seriyordu. Kimi teli tutmaya çalışıyor, kimi ise onu durdurmaya çalışıyordu. Giselle Maveth'e doğru yürümeye başladı ona elini uzattı ta ki arkasındaki adamı görene kadar. Birden Giselle geri çekildi. Maveth arkasında kim var diye bakamadan Giselle çoktan kaybolmuştu.
...
Seslere karşı bu kadar duyarlı olacağım aklımın ucundan geçmezdi. Fakat yanımda olanları bu kadar iyi duyamazken çok uzaktan gelen bu sesi nasıl duyabiliyorum.
Yapabileceğim tek şey olarak Maveth'i aradım. O telefonlarıma cevap vermeyince beklemeye başladım. Cam kenarında belki ne olduğunu görebilirim diye dururken sesler yükselmeye başladı. "Çan sesi bu."
Sesi anladığımda içimdeki şüphelere güvenerek dışarı çıktım. Sesler kiliseye gittikçe azalıyordu. Ve sesler tamamen bittiğinde ben kilisenin bahçesine varmıştım.
Kendimi ağaca yaslayıp telefonumun ışığını açtım. Fakat o an bedenimdeki elektrikle geri çekildim. "Ağaç neden elektrikli olur ki?"
Arkamı dönecekken yere kadar uzanan dalı kaldırdım. "Kozalak ha?"
Açıkçası ağaçlar hakkında hiçbir fikrim yok, küçükken sadece bunları boyadığımı hatırlıyorum. Kozalağı kaldırırken elime gelem yapışkan hissi geçirmeye çalıştım. Birden kilisenin kapısı açıldı. Uzun kırmızı örgülü saçlı kadını gördüğümde oraya doğru gittim. Camdan içeriye baktığımda Maveth'i gördüm. Oraya doğru hızla koştuğumda kadın kapıda değildi. "Tamam Edith, gerçekten saçmalıyorsun." diyerek Maveth'in yanına gittim. Başında beyazlar içindeki o kadını gördüm.
"İyi misin?" Kadının yanına doğru eğildiğimde anlık olarak geri çekildim. Gözüm, ayağıma kadar gelen kana takıldığında kendimi topladım ve Maveth'in kan içinde olan gömleğini çıkarttım. Yanımdaki kadın ayağa kalktı. "Bunun için iğne gerekiyor," diyerek kiliseden dışarı çıktı. Bu sefer de Maveth konuşmaya başladı.
"Sen neden buradasın?"
"Sence soru sorma sırası sende mi?"
Kanı durduramıyordum. Ona doğru döndüm. "O kadar büyük bir kesik değil, neden durmuyor?"
Gömleği elimden aldı. "Kanama asla geçmez. Bizim gibileri öldürmek imkansızdır. Sadece yaralayabilirsin."
"Ölmek daha az acılı değil midir?" Maveth soruma sadece baktı. Yavaş yavaş lanetlerin çalışma şeklini anlayabiliyordum.
Maveth'in sırtına dikkatlice baktığımda bunun diken izi olduğunu görebildim. Kılıç olması gerekmiyor muydu? diye düşünürken yara izine dokundum. Aniden diğer kadının gelişiyle oturduğum yerden kalktım.
"Georgin, değil mi?"
"Sadece Bella,"
"Bella. Güzel isim." O an dikkatimi odanın en sonunda bulunan tabut çekti. Ona doğru yürümeye başladığımda Bella durdu.
"Yara izinin bu sırtında olduğuna emin misin?"
Maveth ile aynı anda ona doğru döndük. "Başka sırtım mı var benim?"
Bella beni yanına çağırdı. Sırtına baktığımda iz göremedim. Herhangi bir yerinde de iz yoktu. Maveth psikolojik olarak hala acıyı hissetse de aynada kendine baktığında durdu.
Aniden tekrardan kapı sonuna kadar açıldı. Silüet şeklinde birisi duruyordu. Hemen Maveth'in arkasına geçmeye çalıştım. Bu olanlar benim için fazlaydı. Her ne kadar bunu kabul etmesemde o an kendimi Benji'nin yerine koyabilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BORSIA: LANETLİ KRALLIK
FantasíaRüyaların kontrol edilebilir bir şey olduğunu biliyordum sadece şu an bunu yapan tek kişinin ben olmadığımı fark ettim. Her anımı yaşamımın bir rüyadan ibaret olup olmadığını anlamaya harcıyorum, hoş bunu yapabiliyor muyum? Onu bile bilmiyorum. Esk...