Unu alıp mutfağa geri döndüğümde Maveth'i düşüncelere boğulmuş biçimde otururken buldum.
"Neler oluyor küçük adam."
Bana döndüğünde gözleri kıpkırmızıydı. Tek bir göz kırpıştırmakta bunlardan kurtulup ayağa kalktı.
"Seni beklemek yorucu."
"Ah, sadece iki dakikalığına gittim."
Tezgaha doğru gittiğimde Maveth'i bana bakarken yakaladım. "Kes şu bakışları."
"Ne var?"
"Ne mi var? Çok garipsin."
...
İnsanların ilk tepkileri çok önemlidir. Ne söyledikleri değil, gözlerinin aldığı şekil. Onlar önemlidir.
Kurabiyeyi Maveth'in ağzına tıktığımda onu gözlerinin içine bakıyordum. Daha ilk ısırdıkta sordum.
"Eee. Nasıl?"
Anlaşılmaz bir sesle tekrar etmeye çalıştı.
"Müğemmeğ."
"Ne?" diyerek dibine girdim. Tüm unu yüzüme üfleyerek beni kendinden uzaklaştırdı ve gülmeye başladı.
Gözlerimi undan kurtarmaya çalıştığımda ayağa kalktım. Diğer kurabiyeleri kavanoza koyduktan sonra bahçeye çıktım.
Maveth'in birden arkamda belirip bana sarılması beni güldürdü.
"Evli çift gibiyiz."
Boynumdan öperken beni kendine doğru çekti. "Öyle olalım."
Ne kadar imkansız olsa da gözlerimi kaçırmaya çalıştım.
"Ben şimdi ölümsüz müyüm?"
Maveth bu sefer bakışlarını ciddileştirdi. Kafa salladı. "Hep güzel, zengin ve aşık kalacaksın."
Kaşlarımı çattım çimenlere otururken. "Sen bu kadar romantik değildin."
Yanıma otururken söyledi. "Sen ve kurabiyelerin... büyük ihtimalle senin yüzünden."
Başımı omzuna yasladım.
"Georgina nasıl öldü o zaman?"
Omuzlarını silkti. "İstersen her şeyi yapabilirsin. Sen bilinmez bir varlık değilsin."
Ondan biraz uzaklaştım. "Bir umbral öldürebilir miyim?"
Ellerimden tuttu. "Dene istersen," dedi elimdeki bıçağı kendine saplarken.
Birden geri çekildim. Bıçak tam kalbine denk gelmişti ve...
Arkamı döndüm. "Maveth rüyalarda insan."
Smith orada dikiliyordu, o gülen suratıyla.
"Senin şu siyahi arkadaşın var ya neydi adı. Benji mi?"
Normal bir konuşmadaymışız gibi dinlemeye başladım.
"Bu lavuk," dedi Maveth'i gösterirken. "Onu okyanusun dibindeyken uyandırdı. Kim bilir kaç saat yüzeye çıkmaya çalıştı. Çok acı ama bir o kadar da akıllıca."
Duygularımı kendimde tutmaya çalıştım. "Yani, ne demeye çalışıyorsun?"
Birden ta dibimde belirdi.
"Aynı şeyleri yaşamak nasıl hissettirir?"
Yüzüne daha da yaklaştım. "İntikam mı istiyorsun?"
Kafasını salladı. "Nasıl hissettirir?"
Tek bir el hareketiyle kendimi suların dibinde buldum. Bedenimin beni götürdüğü yere kadar derine gittim. Yemek için çabalamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BORSIA: LANETLİ KRALLIK
FantasyRüyaların kontrol edilebilir bir şey olduğunu biliyordum sadece şu an bunu yapan tek kişinin ben olmadığımı fark ettim. Her anımı yaşamımın bir rüyadan ibaret olup olmadığını anlamaya harcıyorum, hoş bunu yapabiliyor muyum? Onu bile bilmiyorum. Esk...