SONUN BAŞLANGICI: KORKU

41 6 1
                                    

Sanırım bir daha yatağımda yatmamalıyım. O gün ilk defa o odanın kapısını açtım. Hala çok temizdi, sanki 20 yıldır kapalı değilmiş de dün silinmiş gibiydi.

Yatağın tam ortasına uzandım. Onların kokusu hala burnumdaydı. Bu yastığım saniyeler içinde sırılsıklam olmasını kanıtlıyordu.

''Duygusuzu oynamaya çalışıyorum çünkü duygular beni çok üzüyor. Kaç yıl geçse de geçmeyen acılar için ağlamak istemiyorum ama ben gerçekten sizi çok özlüyorum.''

O an aklıma bir anı geldi. Hatırlamak ve onu rüyamda görmek için nelerimi vermezdim ki.

Babamı, fotoğraflarından birindeki gibi ampulu değiştirdiğini hayal ettim. Büyük ihtimalle orada durup ışığın anahtarı ile oynayıp babamı sinir ederdim. Annem, çoktan sigortaları kapatmış biçimde yanımıza gelip benim oynamam için oyunu biraz daha sürdürürdü.

Gözümü sıkıca kapattım. Sadece o anda biraz daha durmak istedim fakat hayal dünyam buna karşı çıktı.

Kendimi bir kilisede gezer halde buldum. Bina ne kadar eski de olsa bahçesi hala çok güzeldi. Merdivenlerden belki bahçeye iner düşüncesiyle inmeye başladım.

Fakat oraya indikçe her şey kararıyordu, gözlerimi oluşturmam durumu eski haline çevirmemişti. Merdivenleri geri çıkmaya çalıştığımda ayağım kaydı. Merdivenler ben ondan düşerken hemen azalmıştı. Zemin katta sadece bir tabut vardı. Üstündeki tozları almaya çalıştığımda içinden akan kanı fark ettim. Tabutu açmak istesem de arkamda beliren kadı beni durdurdu.

''Orası sana göre değil.''

''Burası kan revan halde. Tabutta biri mi var?'' Kadın beni elimden tutup yanına çekti.
''Buraya ilk gelişin mi?''

''Hayır, her pazar buraya gelirim.'' Kendimi durdurmaya çalıştım. Ben Hıristiyan değilim ki. Daha sonra bir adım yana çekildim. Benim durduğum yerde beyaz giyimli bir kadın duruyordu. Diğer kadın ise onunla konuşuyordu.

''Seni kandırmaya çalışanlar var Bella.''

''Kimler onlar peki? Ne istiyorlar?''

Kadın Bella adında olan beyaz giyimli kadının yanına gitti. Ona sarıldı.

''Onlar rüyalarındaki insanlar. Sana herkesi kötülemeye çalışacaklar. Yaralanmaktan korkanlardan uzak dur.''

''Yaralanmaktan korkanlar mı?'' Kadınların ikisi de bana doğru döndü.

''Evet kızım. Onlardan uzak dur.''

''Kırmızı saçlı kadın gibi mi?''

Onlardan bir cevap alamadan gözlerimi açtım. ''Sadece o kadın değil ben herkesten uzak durmak istiyorum.''

Kendime geldiğimde çantamı hazırlar durumdaydım. Açlığıma aldanmadan dışarı çıktım. İlk defa tipimi bile önemsemeden kampüse girdim. Maveth'i görmezden gelip hemen sırama oturdum. O benimle konuşmaya çalıştığı o anda ona doğru dönüp.

''Seni rüyamda gördüm. Kırmızı kaçtığın tarafından ağaca bağlanıyordun. Seni kurtardım ama neden bilmiyorum. Rüyalarım film gibi ilerliyor ve beni çok iyi tanıyorlar. Bundan sıkıldım.''

O anki bakışlarını sevmiştim. Bana deliymişim gibi bakıyordu. İsteğim de buydu zaten. Ne kadar az insan o kadar az duygu...

''Rüyalar insanı delirtir değil mi? Ben de sürekli kabuslarla uğraşıyorum.''

''Aynı değiliz. Rüyalardan nefret ederim. Görmemek için elimden geleni yapardım herhalde.''

Defterlerim açıp notlar almaya başladım. Uyumamak için her yolu deniyorum. Ama hayat monoton gidince uyumaktan başka bir yol kalmıyor insanın.

BORSIA: LANETLİ KRALLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin