Until The Last Moment

202 20 11
                                    

Ben sözümü tuttum ve bölüm yazdım. Ufak ufak yorumlar atarsanız sevinirim.🥰

(

Son ana kadar)
>⁠.⁠<
Kemiklerimin kırıldığını hissediyorum.
Hızlıca atan kalbimi ve damarlarımda dolaşan kanı duyabiliyorum.

Bu gün benim doğum günüm. Yirmi yaşına bastığım günün böyle olacağını nereden bilebilirdim ki.

Tam bir haftadır bu sahil kenarındaki evdeydim.
Hyunjin bana kurtlar ve vampirler hakkında herşeyi anlattı.

Ancak dönüşümün başladığı andan itibaren bu kadar acı çekeceğimi bana anlatmadı.

Tek başıma bomboş bir odada, ellerim ve ayaklarım zincirle bağlı bir şekilde neredeyse ölmeyi bekliyordum.

Çektiğim acıdan dolayı gözlerimde ki yaşlar dinmiyor , boğazımdan bu zamana kadar hiç çıkmayan bağırışlar çıkıyordu.

Ancak bu acı gittikçe büyüyor ve önü arkası kesilmeyen bir öfkeye dönüşüyordu.

Dişlerim sızlıyor , tırnaklarım yerinden koparılıyormuş gibiydi.

Gözlerim yan tarafta kalan aynaya çarptı.

Korkunç görünüyordum.
Kelimenin tam anlamıyla korkunç. gözümün beyazı bile simsiyah olmuştu.


Dişlerim uzamış ve pençelerim çıkmıştı.

Odada bulunan küçük pencereden dolunayın ışığı sızıyordu.

Işık terli vücuduma vuruyor ve parlamasını sağlıyordu.

İçimde yükselen acı ile bağırdım.
Ancak bu bağırıştan ziyade bir kükremeydi.

Bağlı olduğum zincirlerden sesler gelmeye başladı. Çok zorladığım için çözülmeye başlamıştı belkide.

Ancak zincirler ben acıdan bayılana kadar direnmeyi başardı.

>⁠.⁠<
Uyandım. Ancak gözlerimi açamadım. Bedenimin her zerresi acıyordu.

El ve ayak bileklerimde keskin bir acı vardı.

Gözlerim kapalıyken kaşlarımı çattım.

Acı içindeydim. Kapının yavaşça açıldığını duydum.

Gözlerimi kendimi zorlayarak açtım.

Hyunjin yüzünde ki tebessümle bana doğru yaklaştı ve yatakta yanıma oturdu.

"Nasıl hissediyorsun Felix?"

Onun sorusunu es geçerek kolumu kaldırdım. 
Bileğim mosmordu.

Şaşkınca bileklerime baktığımı fark eden hyunjin ellerimi tuttu ve okşamaya başladı.

"Zincirlerden dolayı. Fazla zorladığın için morarmalar olmuş."

Kendimi zorlayarak konuşmaya çalıştım.

"Kötü hissetmem normal mi?"

Yüzünde saf bir tebessüm vardı.
Bileğimi tutan elini çekti ve saçlarımı okşamaya başladı.

"Sen melez olduğun için bu dönüşüm bünyene ağır geldi. Ama merak etme. Geçici."

Gözyaşlarım benden izinsiz akmaya başladı.

"Neden ağlıyorsun? Canın mı yanıyor?"

"Sadece bu olanları hak etmediğimi düşünüyorum. Ben buraya çok güzel hayallerle geldim. Üniversitemi bitirip mutlu bir hayat sürecektim. Ama neden şimdi bu haldeyim. Ben böyle olmak istemiyorum."

Üzerimde ki tüm yükleri atmak istercesine Ağlıyordum.

Hyunjin ise saçlarımı okşuyor bir yandan da göz yaşlarımı siliyordu.

"Böyle doğmayı hiçbirimiz istemedik. Bunu biliyorsun Felix.
Ben vampir olarak doğmak istemedim , sense bir kurt olarak. Ama ne yapalım bebegim. Buda böyle bişey."

"Korkuyorum."

"Biliyorum. Ama sana söz veriyorum nefes aldığım sürece seni korumaya devam edeceğim."

Gözyaşlarım durmaya başladı.
Elimi, yanağımda olan elinin üzerine koydum.

"Gerçekten yapacak mısın bunu, koruyacak mısın beni?"

Kafasını salladı.

"Yapacağım hemde son anıma kadar."

Tek elimi yakasına koydum ve yakında olan dudaklarını öpmeye başladım.

Oda önce şaşırdı ama sonra karşılık vermeye başladı.

Artık emindim, ben Hwang Hyunjin'e deli gibi aşıktım.
  
                           ^⁠_⁠^

Biraz kısa oldu ama idare edin....
En kısa zamanda yeni bölüm atacağım.

Oy verir misiniz

Blood İn The Water-HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin