Final Show

94 6 9
                                    

Ve final..

>⁠.⁠<
Elimde ki zehir dolu şişeden gözümü bir saniye bile ayırmadım.
Şişeye bakarken ne düşündüğümü bilmiyordum.
Bomboş gözlerle bakıyor ve hiçbir şey yapmıyordum.

Sanırım bugün hayatımın sonsuza dek değişeceği gündü.
Bugün benim sonum mu olacak yoksa yükselişim mi olacak işte onu bilmiyorum.

Ben içi dopdolu kafamla şişeyi incelemeye devam ederken kapı açıldı.
Hissettiğim derin duyguyla kafamı çevirip kapıya baktım.
Hyunjin yavaş adımlar ile yanıma geldi ve tam karşıma oturdu.

Onu gören herkesin kıskandığı o kehribar rengi gözlerini gözlerime dikti ve bir saniye bile ayırmadan baktı.
Konuşmuyordu ama ben onu anlıyordum.

Korkuyordu.
Hemde deli gibi korkuyordu.
Ancak ben kendimden emindim, ki emin olmasam bile oraya giderdim.

Eli yavaşça yüzüme doğru çıktı, sakince verdiği her nefesi içime işliyor, hayat kaynağım oluyordu.
Sanki yaşamak için oksijene değil onun nefesine muhtaçtım.
Parmakları usulca yanağımı kavradı ve içimi titreten bir sakinlikle okşamaya başladı.

Gözlerimi gözlerinden çektim ve yüzünün her tarafını incelemeye başladım.
Hareket eden adem elmasını görene kadar gözlerine bakmadım ve onu incelemeye devam ettim.

"Felix.. benim güzel bebeğim."

Tekrar parlak kehribar rengi gözlerine çıkardım gözlerimi.

"Bunu yapmanı istemiyorum."

Yine inat edecekti, ancak onun bu inadı beni yolumdan geri çeviremezdi.

"Hayır hyunjin bunu konuştuk."

"Ben sadece senin için endişeleniyorum, sana bir zarar gelecek düşüncesi kalbimi sıkıyor."

Bu sözleri içimde bir yerde hızla yer edindi.
Dudaklarımda bir tebessüm oluştu.
En kötü anlarımda bile beni gülümsetiyordu.

"Bana bir zarar gelmeyecek, herşey planlandı ve gözden geçirildi. Korkmanı gerektirecek hiçbir şey yok."

Gözlerinden bir anlığına hüzün kayboldu ve o saf öfkeyi iliklerime kadar hissettim.
Onun bu haline alışmıştım.
Ruh hali çok hızlı değişiyordu.

"O sikik kadının aklından neler geçtiğini bilmiyorsun! O herşeyi yapabilir. Sende aptal cesaretinle burnunun dikine dikine gidiyorsun."

Bu siniri beni korkutmak yerine güldürmüştü.
Ses çıkarmadan gülerken o bana şaşkın gözlerle bakıyordu.

"Felix komik bişey söylemedim. Hey neden gülüyorsun."

Gülüşümü zar zor durdurmaya çalışırken ayağa kalktım ve hâlâ oturan sevgilime üstten bakmaya başladım.

Elimi altın sarısı saçlarına attım ve derisine masaj yaparak sakinleşmesini sağladım.
O iyice mayıştığında kafasını karnıma koydu.
Biraz eğilip kafasına minik bir öpücük kondurdum.

"Merak etme bebeğim, iyi olacağız."

>⁠.⁠<

"Seungmin hyung, gelebilir miyim?"

Kapının önünde duran Felix seungminden bir ses gelmesini bekliyordu.

"Gelebilirsin Felix."

Felix kapıyı açıp içeriye girdiğinde pelerini çıkaran seungmini gördü.

"Otursana."

Eli ile siyah çarşaflı yatağı gösterdi.
Felix yatağa oturdu, seungmin ise pelerini katlayıp yan tarafa bıraktı, ardından Felix'in yanına oturdu.

Blood İn The Water-HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin