Yalaz Yasin kendisine seslenen Süleyman beye döndü yüzünü.
-Her şeyi istediğin gibi yaptım Yalaz.
Sıkkın görüntüsü arasında başını salladı.
-Sağ ol Süleyman abi.
Adam olduğu yerde durup üzgün bir ifadeyle onu inceledi. Çok da iyi görünmüyordu. Uykusuz olduğu her halinden belliydi. Bir şeyler yediği bile şüpheliydi. İki gündür harıl harıl bu plana çalışmıştı. O süreçte kendisi harici hiç kimseyle görüşmemişti. Genç çocuğun başına gelenlere çok üzülmüştü ama yardım isteyince ve işin içinde hem can yoldaşı hem de ortağı olan Soner olunca planına dahil olmuştu. Yine de bu yaptıklarından pişman olmasını istemediği ve onun duygularını önemsediği için son bir kez daha şansını denemiş, o malûm soruyu sormuştu.
-Yalaz, haddim değil belki ama emin misin oğlum ?
Yalaz Yasin gözlerinde yanıp sönen intikam duygusuyla baktı adama.
-Niye emin olmayayım abi ? Bunu başlatan o'ydu. Böyle olmasını o istedi. Ben sadece oyununda ufak değişiklikler yaptım.
Sesindeki nefret duygusu da o bakışlarını tamamlıyordu.
-Ben yine ondan daha insaflıyım. Onu günlerdir ayakta uyutmayacağım...Ve çok hak etmesine rağmen, sırf o çocuklar hatırına onu bağışlayacağım. Yoksa hak ettiği yeri ikimiz de biliyoruz.
Süleyman sessiz kaldı. Bunları aslında içinden gelerek demediğini, şu an kandırıldığı için müthiş bir öfke duyduğundan böyle davrandığını, kızı, hatta ondan çok kendini böyle cezalandırdığını biliyordu.
-Senden tek ricam, Soner amcanın bunlardan iş bittikten sonra bile haberi olmaması. O üzülsün istemiyorum. Çünkü o adam da maalesef ki ben gibi onu sevme hatasına düştü. Bırakalım onun hayalinde o sevdiği kişi olarak kalsın. Zaten bir daha hayatımızın hiçbir yerinde olmayacak.
Adeta ateş saçıyordu Yalaz. Kalbinin yangınını böyle yansıtıyordu dışarıya. Artık eski halinden eser yoktu. Şimdi bu duygudan neden uzak durduğunu daha iyi anlıyordu. Hiç bulaşmamış olmayı dilerdi ama işte aptallık etmişti. Tek bir boşlukta yenik düşmüştü ve şimdi de bu haldeydi. Aciz, zavallı... Yalaz ilk kez yapacaklarını kestiremiyordu. Aslında o küçük kızlar arada olmasaydı çok daha farklı şeyler de yapardı ama bu kadarı o aşağılık kadın için kafiydi. O da bir ilki tadacaktı sayesinde. Ava giderken avlanan olacaktı. Yüzündeki tüm kaslar seğirirken Süleyman abisinden müsaade istedi, yanından ayrıldı. Akşama bu kötü sonlu tiyatro, perdenin ipini çekmesiyle son bulacaktı. Bu yüzden de son kez, rolünün de hakkını vererek hazırlanması ve o kadına birkaç saat daha katlanması gerekiyordu. Bu çok zor olacaktı kendisi için ama maskesini indirine kadar idare etmek durumundaydı. Sonrası onun zaferi ve kurtuluşu olacaktı.
Kalbi bas bas aksini bağırıp çağırsa da Yalaz'ın gözü dönmüştü. Olanları bağışlayamıyor, içinde kızı bir türlü aklayamıyordu. O günden beridir çok kafa patlatmıştı bu konuya. Bir sebep, bir neden aramıştı ama bulduğu her yeni bilgi ve aklına gelen her ihtimal bu tezi çürütmüş, kızı da kalbinde ve kafasında infaz etmesine sebep olmuştu. Geçmişi de ayen beyan ortadaydı. Zamanında da böyle bir sürü zengin insanı ağına düşürmüştü. Eğer o gece de biri polislere haber vermese aynı şeyi çete arkadaşlarıyla Soner amcasının evine de yapacaklardı. O gün korkusunu hep yaşadıklarına yormuştu ama şimdi biliyordu sebebinin ne olduğunu... Hatırladıkça daha çok iğrendi ondan. Acıdı da düştüğü duruma. İnsan nasıl olur da bu kadar iyiliğe nankörlük ederdi aklı almıyordu. Ta ki o Sevim denen kadının anlattıklarına kadar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geç Gelen Mutluluk (Mutluluk Serisi-2)
General FictionYalandan Mutluluk hikayesinin devam serisidir. Yağız Ata ve Özüm Erim'in çocukları olan Yalaz Yasin'in de hikayesidir. Bazen hayat sizi bazı şeylere mecbur eder ve hikayeniz de kaderiniz gibi o an şekillenir. Yaptığınız seçimlerle ya geç kalırsını...