Koridorda yavaş adımlarla ilerliyorduk sağımda Eren solumda ise Nisa vardı.
Kahvaltı yapmak için yemek salonuna doğru gidiyorduk bu şatoda onlarca hizmetkar vardı.
Ama biz farklıydık...
Biz buranın hizmetkarından çok koruyucularındandık.
Yani diğerlene nazaran bizim rütbemiz daha üst seviyeydi.
Evet yeni öğrendiğim bir bilgi daha burası askeriye gibi insanları rütbelerine göre ayırıyordu saçmalık.
En altta olanlar hizmetkarlardı, onlar şatonun temizlik ve yemek işleriyle ilgileniyorlardı tahminimce bu ölümlülere bir cezaydı.
Orta bölük olarak biz muhafızlar geliyorduk bizim görevimiz ise daha çok nizamı sağlamaktı.
Zirvede olanlar ise yönetici vasfına giriyordu anlıyacağınız üzere Lilith ve adını yeni öğrendiğim çirkin yaratık olan Armades.
Tanrı aşkına Alya bu yobaza nasıl bakmıştı böyle üstüne üstlük sır gibi saklıyorlardı bu bilgiyi neden Alya Lilith' di?
Düşüncelerimden biraz uzaklaşıp karşımızda duran devasa zincirli kapıda gezindi gözlerim ardından kapıda duran bir kaç muhafız bize kapıyı açtı.
İçeri girdiğimizde muazzam güzel bir koku karşıladı bizi, buranın yemekleri ilginç bir şekilde çok lezzetliyli sanırım yemeği yapan ölen bir aşçı olsa gerek.
Dikdörtgen ayrılmış masalardan birine oturduk.
Yemek fastlı sadece muhafızlara ve zirvelere özel yapılıyordu sonuçta hizmetkarlar bir ölüydü ve ölülerin yeme içme faaliyetleri olduğunu pek sanmıyorum.
Yanımıza bir kadın geldi ve önümüze adını bilmediğim ama yumurtadan yapıldığını tahmin ettiğim bir kahvaltılık koydu.
Nisa bütün tabaktaki yemekleri ağzına tıkarken "Az yavaş ye kızım ölmediğimize dua ediyoruz burada sen kendi kendini boğucaksın." Eren'in bu sitemkar söylenmeleri beni güldürüyordu hafiften bir kahkaha patlattım.
Nisa Eren'e ters ters bakarken gülüşüm daha da büyüdü ben onların yanındayken her şeyi unutuyordum...
Ardından yemek salonuna o ve zebani kılıklı ahtapot suratlı memenetsiz sürüngen girdi.
Hafiften göz devirdim.
Sevdiğim kadına bu kadar yakın olma hakkını nasıl kendinde buluyordu bu densiz?
Sinirden tüm kaslarım kasılırken Eren kolumu tuttu "Sakin ol Emo kendini kontrol altında tut yoksa Armades bizi ölmekten beter eder. Alya onun Leydisi ve bu gerçeği kimse değiştiremez."
"Çok sağol canım kardeşim söylediklerinden pek huzur buldum sorma."
Gerçekten sınırlarım zorlanıyordu bir an önce bu zebani kılıklı ahtapot suratlı memenetsiz sürüngenin benim olanla derdi neymiş öğrenmem lazımdı.
Onlara özel ayrılmış masaya doğru yol alırken saniyelik bakışmamız içimde kelebeklerin uçuşmasına sebebiyet verdi.
O kadar zaman olmuştu karşılaştığımız yer bir Cehennemdi inanamıyorum masallarda anlatılan ikonik aşk sahnelerine benziyordu.
Ne acı.
Bir kaç dakikanın ardından herkes kahvaltısını bitirdiğinde kapı eşinde Kaden'i gördüm bizi hafif bir baş hareketiyle çağırınca herkes ayaklandı.
Yanına vardığımızda "Bugün antenman yapacağız her türlü saldırıdan korunmanız ve işgence tekniklerini öğrenmeniz için."
Ne!?
İşkence mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennem Muhafızları
FantasyAşk insanı kör eder, sağır eder ve kendini durdurmayı bilemezsen yakında tüm duyularını mühürler...