Asuman, o akşam yemeğini olaysız atlattıkları için görevini başarıyla yerine getirdiğini sanıyordu. Hatta kendiyle gurur bile duymuştu ama aradan geçen bir hafta boyunca Şevket ile, kardeşi hakkında hiç bir şekilde konuşmamıştı. Şahin yalanını ortaya çıkardığı için bir nebze Şevket'e karşı suçluluk duyuyor, kardeşinin adı dahi geçmesin istiyordu. Şevket'te durumu sezmiş olmalı ki kardeşi hakkında o akşamdan beri hiç bir yorum yapmadı ve Asuman'a Şahin ile görüştüğünü saklamasının nedenini sormadı.
Aslında bir yanı da sormasını istiyordu. Böylelikle düşüncelerini öğrenmiş olurdu. Şimdi ise Sevket'in kendisi hakkında nasıl bir kanıya vardığını merak ediyordu. Şevket dolaylı yoldan bile hiçbir ima da bulunmamıştı. Sanki o akşam hiç yaşanmamış, önemsiz tozlar gibi halının altına sürülmüş, zamanın insafına bırakılmıştı.
Hafta sonu olduğu için kitap kafe yoğun günlerini yaşıyordu. İlk başta gelmeyen müşteri son senelerde akın akın gelmeye başlamıştı. Kediler ve kafenin içinde ki kitaplar insanların ilgisini çekmiş olmalıydı.
Asuman sadece yanında iki eleman çalıştırıyordu. Servis işlerini onlar yapıyor oda hesap kitap işlerini yönetiyordu.
Seviyordu burada çalışmayı. Kafasını dağıtıyor hayatına yeni insanların girmesine izin veriyordu. Çoğu müşterisi ile yakından ilgilenir onlarla hoş sohbet vakitler geçirirdi. Hayatı için her şey yolundaydı ona göre. Sonuçta tutsak yaşadığı bir aileden özgürlüğe geçiş yapmıştı. Başka güzellikler istemeye hakkı var mıydı? Hakkı olsa bile hiç düşünme gereği duymamıştı. Ona göre insan her istediğini elde edemiyordu. Bir yanı muhakkak eksik kalıyordu. O da eksik yanlarını düşünmekle meşgul olup kendine dert edineceğine kendine yeni amaçlar bularak hayatını idame ettirmeyi seçmişti.
Burada olmanın en çok huşuna gittiği yanı müşterilerinin kitapların içinde gezintiye çıkmasıydı. Hatta sıkı kitap okurlarla haftada bir toplanıp okudukları kitap hakkında fikir alışverişi yapmak, en çok zevk aldığı hobilerden biriydi. Toplandıkları günün ismi bile vardı: Okuma Günlüğü.
" Asu! şu geleni görmen lazım. Gotik romanlardan fırlamış gibi..."
Asuman, elamanı Aysu'nun abartılı konuşmalarına alışmıştı. Ona göre çoğu erkek ya çok yakışıklı yada çok çirkin oluyordu. Ortası yoktu. Kızın hevesle kolunu dürtüklemesi üzerine başını gelene doğru kaldırmak zorunda kaldı.
Kapıdan girmekte olan kişinin Sahin olduğunu görünce şaşırmıştı. Şahin'in onu devamlı şaşırtması gelenek haline gelmişti. Onunla görüşmeden evvel onlardan köşe bucak kaçan adam şimdi ise her defasında karşısına çıkıyordu. Amacı neydi? Bir karın ağrısı veya farklı bir amacı olduğunu seziyordu. Nasıl olsa er yada geç niyetini belli edecekti.
Bakışları birleşince oturduğu yerden kalkıp ona doğru adımladı. Mecburdu bunu yapmaya zira misafiri oluyordu ve Şevket'in kardeşiydi.
Yanına yaklaştıkça tek başına olmadığını fark etti. Güzel bir kadın koluna sarılmıştı. Samimi boyutun üzerinde olduklarına göre sevgilisi olmalıydı. Mavi gözleri ve sarı saçlarıyla çok güzel bir kıza benziyordu. İçinde beliren hafif kıskançlık belirtilerine bir anlam veremese de kendine şaşırmıştı. Saçma düşüncelerinde sıyrılmak için gözlerini bir anlığına kapatıp sonra açıp derinden bir nefes aldı. Bu hareketi her saçma düşüncelerinde yapardı. Kötü enerjiyi kovup güzel başlangıç yapmak için ideal bir hareket gibi geliyordu.
Güler yüzle misafirlerine "Hoş geldiniz," dedikten sonra ikisiyle tanışıp el sıkıştı.
"Hayırdır, bizden kaçarken sık sık ziyaretimize gelmeni neye borçluyuz ."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHRUM
General FictionAilesinin şiddetli geçimsizliginden yorulan genç kız, çıkış kapısı aradığı zamanda önüne çıkan ilk taliplisiyle evlenmenin hatasını bir ömür boyu yaşayacaktır. Artık her sey cok geçti. Tekrardan baba evine dönecek gücü yoktu. Bu yüzden kaderine raz...