Şahin o geceden beri kendini sorguluyordu. Asuman'a davranışın tutulur bir yanı yoktu. İlk defa kendini kaybetmiş, bir kadına karşı bu kadar yüklenmişti. Kendine söz geçiremiyordu. Kendisini ilgilenmeyen konulara balıklama atladığını görmek kendi adına utanç vericiydi; Sözleri, eylemleri, ithamları onun yapacağı tarz değildi. Bu tutumunu bir an önce düzeltmeli ve sonra kendi işine bakmalıydı.
Ama Asuman da gördüğü o badem gözlerinin derinlerdeki hüznü onu harekete geçiriyordu ama yaptığı o hüznü silmek değil daha da belirginleşmesine öncülük ediyordu. Buna bir dur demeliydi ama o bakışlar maziye bıraktığı yaralı ceylanı andırıyordu.
Abisi yüzünden hiç olmayacak bir kızı yüz ustu bırakıp uzaklara çok uzaklara gitmişti. O ceylanın ne gözyaşlarına ne de yakarışlarına aldırmıştı. O gün öyle olması gerektiğini zannederek ceylanın kalbini acımasız bir avcı gibi delik deşik ederek ondan ayrılmıştı.
Abisiyle vukuatlı olduğu o akşamı hiç unutamıyordu. Hâlbuki kız arkadaşını ailesiyle tanıştırmak için ne kadar da hevesli bir o kadar da heyecanlı idi. Ama Şevket o gün onlara kızılcık şerbetini içirmişti.
Irz düşmanı diyerek üstüne yürüyünce ölümüne kavgaya tutuşmuşlardı. Annesi de Şevketten yana olmuş onu evden kovmuştu. O geceyi sokakta geçirmiş sonrasında bir ara gelip eşyalarını alıp yurt dışına gitmişti. Şevket' in hırsı yüzünden yaşadığı buhranları saymıyordu bile. Belki de bu yüzden onun kimseyi mutlu edeceğine dair inancı yoktu.
Koskoca beş yılı aile özlemiyle geçirmişti. Babası ile ara sıra konuşuyordu ama annesini affedememişti. Artık gelmişti, evlerinde kalıyordu ama yine de annesine karşı hala mesafeliydi.
Geldiği günlerde sevmediği kuzenini rastlantı sonucunda görmüştü. O vakit ondan öğrenmişti Şevket'in kusurunu ve o zaman anlamıştı öfkesinin altında yatan sebebi.
Birazcık ona karşı öfkesi merhamete dönüşse de Asuman gibi saf ve temiz bir kızı, kendini kurtarmak için kullanması, eski öfkesini yeniden zuhur etmesine sebep olmuştu. İlk başlarda kuzenine inanmak istemedi ama sonra Asuman'ın üzerine gidince tamamen ikna olmuştu.
Aslında Asuman ile aynı kaderi yaşıyorlardı. İkisi de Şevket'in kurbanı olmuş, geleceğe dair olumlu hallerini enkaza çevirmişti. Ama yine de o güçlü durmuş azimle savaşmış ve bugünlere gelmişti. Ama Asuman için aynı hareketi bekleyemiyordu. Onun hassas ve narin ruhu çetin savaşı kaldıramayacak kadar kırılgandı.
Artık anlamıştı. Herkes kaderine razıydı. Asuman memnundu, ona da bu saatten sonra susmak düşerdi. Yine de sindiremediği bir şeyler vardı ve Asuman'ı görünce açığa çıkıyordu. İçinde ki cızırtılı ses susmasını, görmezden gelmesini engelliyordu.
Artık yapması gereken bir şey vardı ve ondan sonra Şevket'in aile meselelerine burnunu sokmayacaktı. Yeniden abisiyle yüz yüze gelmek istemiyordu. Yıllar evvel dersini pahalı bir şekilde almıştı.
Arabasını abisinin evinin önünde park etti. Camını indirip binayı inceledi. Üç katlı bina tarihi dokuya sahipti. Ahşap tonlarında beyaz panjurlu güzel bir evdi. Ama yine de ruhu karartan bir havası vardı. Çatı katındaki kuşların hareketi ve sesleri tatlı bir nağmeden çok uğultu çıkarıyor, kulakları rahatsız ediyordu. Ne tür kuşlar besliyordu bu adam diye düşünmeden edemedi. Söz konusu abisi olunca her tuhaflığı düşünebiliyordu.
Camı kapatıp yan koltuktaki beyaz gül demetine iç geçirerek baktı. Beyaz barışın ve özrün sembolü idi. Artık Asuman'ı rahatsız etmeyeceğini , hiç bir zaman sataşmayacağını ona hediye olarak aldığı çiçek demeti ile anlatmak istiyordu. Anlamsız bir şekilde devamlı kıza çemkirmesi saçmalıktı. Davranışların sebebine bir anlam veremese de artık dur demenin zamanı gelmiş, bir kadının hassas duygularını incitmenin kimseye faydası olamayacağını görmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHRUM
General FictionAilesinin şiddetli geçimsizliginden yorulan genç kız, çıkış kapısı aradığı zamanda önüne çıkan ilk taliplisiyle evlenmenin hatasını bir ömür boyu yaşayacaktır. Artık her sey cok geçti. Tekrardan baba evine dönecek gücü yoktu. Bu yüzden kaderine raz...