Sevim hanım çocuklarıyla birlikte uzun süreden sonra ilk defa aynı masa da akşam yemeği yiyeceği için gözleri sevinçten parlıyordu. Daha önce bu tarz bakışı kadında hiç göremeyen Asuman şaşırsa da onun bu halini sevimli buluyordu.
Masanın hazır olduğunu söyleyince kayın validesi ve kayın pederi hemen ayaklanarak çocuklara da peşlerinden gelmesini söyleyip neşeyle yemek odasına geçtiler.
"Anneniz bugünler de çok mutlu gözüküyor. Eskisi gibi değil."
"Şahin'e yeniden kavuşmak onu mutlu etmiş olabilir."
Her zaman ki gibi takım elbise ile gezen Şevket bordo kravatını hafifçe gevşeterek Asuman'a gülümsedi.
Şahin ise hiç lafı üzerine almadan koltuktan kalkarak Asuman'ın yanına gelip kolunu ona uzattı.
"Koluma gir, onu beklersen aç kalırsın, "diye söylerken gözünü kırpmıştı. Çekişen iki erkeğin arasında kalmaktan hoşnut olmayan Asuman bir önce kurtulmak için Şahin'in teklifini geri çevirmeyip koluna girdi.
"Kardeşim sana gülmek isterdim ama espri yeteneğin çok zayıf."
"Seni elinden kaptım ya şu an kuduruyor," diye Asuman'ın kulağına eğilerek fısıldamasına Asuman kıkırdayarak karşılık verdi.
"Seni duyuyorum."
"Yaşlanmasına rağmen zehir gibi kulaklara sahip..."
Asuman, Şahin'in eline vurarak; " Benim kocam yaşlı değil," diye ince sesiyle kocasını savunmasına Şahin gözlerini devirdi.
"Dur bakayım," diye başını çevirip abisine bakınca ekşi bir suratla karşılaştı. Ona göz kırpıp Asuman'ın kulağına eğildi.
"Çok uzun sürmez, bu asık suratla bir kaç ayda buruş buruş olur," dediği zaman Asuman tuttuğu kahkahasını salık verdi. Yemek odasının girişine yaklaştıkları için yaşlı çift de şaşırarak onlara bakıyordu. Ama Asuman kendini çabuk toparlayıp Şahin'in çektiği sandalyeye oturup yüzünü ciddi bir ifade verse de gözleri neşeyle parlıyordu.
Şevket yanına homurdanarak oturdu. Ona bakmamak için kendini zorluyordu zira bir kahkaha daha koy vermesi içten değildi. Çünkü Şahin hala muzip ifadesini sürdürüyordu.
Masa başında Mehmet bey, sol yanında eşi, sağ yanında ise Şevket ve Asuman, annesinin yanındaki boş sandalyeye de Şahin oturdu.
"Neşeniz hep böyle daim olsun çocuklar. Sizi böyle görmek beni mutlu ediyor."
"Baba, bize uzun bir konuşma metni hazırlamadın umarım," diyen Şahin'in konuşması üzerine Asuman içtiği suyu boğazına kaçırdı. Şevket ise surat asmaya devam etse de gözleri kendini ele veriyordu. Oda bir nebze olsun kardeşinin patavatsız söylemleriyle keyifleniyordu.
"Şahin hep böyledir kızım, ailenin hep neşesi olmuştur. O gidince..."
"Mehmet, eskileri konuşalım diye toplanmadık!"
Azarı işiten koca adam bir çocuk gibi mahcubiyetle başını salladı ve konuşmasına boğazını temizleyerek devam etti.
"Haklısın eskileri unutup yeni bir sayfa açmak için çağırdık. Umarım bu bizim için güzel bir başlangıç olur. Sizi daha fazla bekletmeyeceğim. Yemekler iştah açıcı gözüküyor. Hepinize afiyet olsun."
"Asuman yemek konusunda pek marifetli. Bu gece de bizim için döktürmüş, eline sağlık, beni kırmadığın için de teşekkür ediyorum."
"Rica ederim, hepinize afiyet olsun."
Asuman kayın validesine ve kayın babasına anne ve baba hiç dememiş, onun yerine efendim kelimesini kullanmıştı. ilk başlarda Şevket'in evlenmesinden hoşnut olmadıkları için sıcak bir tavırlarını göremediği için oda kendine çizilen mesafeyi korumuştu. Bu yüzden ilk zamanlar kullanamadığı için şimdi de içinden gelmiyordu. Zaten istese de dili anne ve baba için dönmüyor bir yerde takılıp kalıyordu. En iyisi eskisi gibi devam etmek diye düşünerek zorlamayı bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHRUM
General FictionAilesinin şiddetli geçimsizliginden yorulan genç kız, çıkış kapısı aradığı zamanda önüne çıkan ilk taliplisiyle evlenmenin hatasını bir ömür boyu yaşayacaktır. Artık her sey cok geçti. Tekrardan baba evine dönecek gücü yoktu. Bu yüzden kaderine raz...