Kalp Konuşmaz

286 31 6
                                        

Binbir telaşla hazırlanan gece nihayet son bulmuştu. Misafirler geldikleri yere doğru gitmişler artlarında toparlanması gereken bir yığın işler bırakmışlardı. Kimi yerleri süpürüp masaları topluyor kimisi de bulaşıkları temizliyordu. Gece, çalışanlar için daha uzun ve yorucu geçiyordu. Birkaç gelir için yapmak zorunda oldukları işten şikayetçi gibi gözükmeseler de her birinin bakışlarında bitkinlik fark ediliyordu.

Asuman, çalışanların yorulduğunu derinden hissediyor fakat başka bir yol olmadığını biliyordu. Yapılacak işler çoktu ve bunları sadece Aysu'ya yüklemeyi doğru bulmuyordu. Zaten onun da görevi değildi. Şahin ise misafirleriyle çıkıp gitmiş, gecenin temizlik görevini Asuman'a bırakmıştı. Şevket ise hala geceyi devam ettiriyordu. Kafenin bahçesinde bir masaya oturmuş elinde kadehi, boğaza doğru içiyordu. Kedilerin evlerine yerleştirme işini bitirmek üzereydi. Sonrasında sarhoş olmak için uğraşan kocasını eve götürmek zorundaydı.

Aslında ona hala dargın olması gerekiyordu. Zaten gecenin ilk başından beri ona surat asıp yüz vermemişti. Kahvaltı masasında ona bağırdıktan sonra terk edip gitmesini hala affetmiş değildi ama görünen o ki Şevket'te özür dilemeye gönüllü değildi. Bu tavrı Asuman'a dokunmuştu. Ve üstelikte çatı katında ki engelli kuşlar gerçeği vardı. Bu gerçek Asuman'ı ürkütüyor ve kuşların o hale gelmesinin sebebi Şevket ise evdeki konumunu düşünmesi gerekiyordu.

Onun sorumluluğunda olan masum canların güvenirliğini birkaç defa test ettikten sonra alnına biriken terleri silip Şevket'e bıkkınlıkla baktı. Bu gece daha da uzun geçeceğe benziyordu. Masaya yatırılması gereken birkaç konu vardı ve bir an önce Şevket ile konuşup ondan makul bir açıklama bekliyordu. Ama bir yanı da susup her şeyi zamanın insafına bırakmayı yeğliyordu.

Kafede ki çalışanlara son kez bakarak Şevket'e doğru adımladı. Bu gece boğaz çok güzeldi. Işıltısı büyülüyordu ama her gece gördüğü bu manzara şu an dikkatini çekmiyordu. Çünkü aklı Şevket'in garip bulduğu değişken hareketlerindeydi.

Şevket, danstan sonra tebrikleri kabul edip köşesine çekilmişti. Birlikte sergiledikleri mutlu aile tablosundan dolayı yüzler daha çok gülmeye başlamıştı. Galiba mutluluk bulaşıcıydı ve yanılsaması bile yüzleri güldürmeye sebebiyet verebiliyordu. Gerçi kocasının niyeti iyimser olmadığına yemin edebilirdi. Çünkü istediği olmuştu. Kitaptan çok kendi dansları ve yüzyılın en yakışan çifti diye geceye damga vurmuşlardı.

Bunları düşünürken Şevket'in masasına yaklaştı. Yandan silüetine bakınca tedirgin oldu. Kaskatı bir yüzle gözünü kırpmadan ışıltılı boğaza boş gözlerle bakıyordu. Yanına geldiğini biliyordu ama hiç oralı olmuyordu. Bir duvar gibi tepkisiz oluşu aralarındaki bağın kopmasına yardımcı oluyor ve ondan uzaklaşmasına neden oluyordu. İlk günlere geri dönmüşlerdi sanki.

"Ben eve gidiyorum."

Sadece birkaç cümle dökülebilmişti dudaklarından. Çünkü Şevket buz gibiydi. Onun başında beklemeyi düşünmüyordu. Ama yine de onu, bu şekil burada bırakmaya gönlü razı olmadı. Bir hamle daha yapmayı denedi. Hiç olmazsa birlikte eve giderler sonrasında kendi odalarına çekilirlerdi.

"Gecenin tadını sabaha kadar çıkarmaya gönüllüsün sanırım."

Biraz sesinde alaycılık katmış olsa gerek Şevket hiç beklemediği bir anda ayağa kalkıp eve doğru yürümeye başladı.

"Senin derdin ne?" Diye bağırmasına aldırış etmeyen adamın peşinden sinirle yürümeye başladı. Adımlarını Şevket'e yetişmek için hızlandırdı. Bir günah işlemiş gibi Şevket tarafından suçlanıyor hissini daha fazla kaldıracak değildi. Bu tuhaf tutumuna son vermesi gerekiyordu. Sırf kardeşine kafeyi bir geceliğine verdiği için saçma sapan alınganlığa girmesine anlam veremiyordu. Kafasında neler kurduğunu öğrenmek istiyordu ve onu bu gece kendi halinde bırakacak değildi.

MAHRUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin