-
Bazı anlar vardır, hiç susmadan konuşmak istersin ama konu zihninde kurduğun replikleri söylemeye gelince cümleler dudaklarından dökülmez , boğazında tıkılı kalırlar ve canını yakarlar.Şu an tam olarak bu durumu yaşıyordum.Konuşacak o kadar şeyim vardı ki ama konuşamıyordum,söyleyemediğim her bir cümle canımı yakıyordu.
Yaklaşık iki saattir Rüzgar ile birlikte sahilin soğuk kumlarında oturmuş , hiç konuşmadan denizi izliyorduk.Etrafa hakim olan soğuk havaya rağmen Rüzgar'ın beni saran kolları sayesinde tenimin bir santimi bile üşümüyordu.İkimizde dikkatli bir şekilde ay ışığının denize yansıdığı bölüme bakıyorduk , o kadar kutsal bir görüntü oluşturuyordu ki , denizin dibinde ki bilinmemezliği aydınlatıp bizlere sunuyordu.
''Konuşamıyorsun , değil mi?''
''Hayır, ne söyleyeceğimi bilemiyorum.''dedikten sonra başını bana doğru çevirdi,beni kavrayan elleri bedenimden ayrıldı ve yüzüme doğru gitti.İkimizde birbirimize dönük bir şekilde oturuyorduk, denize sakince vuran dalgaların uğultusu tüm kulaklarımı melodik bir ses ile doldurmuştu.
''Anlat bana , kendi kafanda kurma.''dedi yumuşak sesiyle birlikte.
''Nasıl başlayacağımı bilmiyorum,Efnan'a kızgın değilim ona kırgınım.Eğer Efnan bana bir şeyleri anlatmak isteseydi, hiç bir şey onu durduramazdı.Kırgınlığım sadece Efnan'a değil,babama da kırgınım.''dedikten sonra bana doğru yaklaştı ve burnunu, burnuma sürtüp devam etti.
''Çok kolay kırılıyorsun iyi bir şey değil,kalbin demirden olsun demiyorum sana ama duyguların olabilir.''
''Kendi düşüncelerimde ve hislerimde boğuluyorum Rüzgar.''dedim derin bir nefes alıp, bunu ilk defa sesli bir şekilde dile getirmiştim.
''Kafanda ki sesleri susturmanın tek yolu kalbinde ki seslere izin vermen.''dedi ve ayağa kalktı, elini bana doğru uzattı.Uzattığı eli tuttuktan sonra ikimizde birlikte sahile doğru ilerledik.
''Ne yapacağız?''diye sordum fakat cevap vermedi, tek yaptığı avuçlarının içinde ki elimi daha da sıkmaktı.Denizin girişine geldiğimizde üstünü çıkartıp bir kenara attı sonrasındaysa pantolonunu da çıkartıp sadece iç çamaşırıyla kaldı ve elini tekrardan bana doğru uzattı.
Şu an nefes almam kesilmiş gibi hissediyordum çünkü ay ışığının denize vurduğu zaman oluşan manzaradan bile daha güzeldi karşımda ki bu adam.Yüzünde ki çıkık kemikler , karanlıkta daha belirginleşmiş ona daha ayrı bir hava katmıştı.Gözlerinin mavisi,geceyi aydınlatan aydan çok daha fazla parlıyordu, ben karanlık geceydim o da benim ay ışığımdı.Vücudunun her bir santimi kasılırken bakışları yalvarır gibiydi. Gözlerimi ondan çekip bana uzattığı eline doğru çevirdim ve avuçlarımı elinin içine doğru bastırdım.
''Üstünü çıkartmalısın , hasta olmanı istemiyorum.''dediğinde kafamla onayladım,bikiniyle kalmaktan pek bir farkı yoktu sonuçta. Üstümde ki mavi önlüğü çıkartıp buzdan kumların üstüne koydum ve gözlerimi Rüzgar'a doğru çevirdim. Hızlıca inip kalkan göğsünü on metre uzaktan bile seçebilirdim, gözlerinin rengi artık karanlık geceyi aydınlatan ışık gibi değildi.Işığı gecenin karanlığına karışmıştı. Yanına doğru yavaş adımlarla ilerledim,elinin içine elimi yerleştirip denize doğru ilerlemeye başladım.
İkimizde birbirimize bakmamak için büyük çaba sarf ediyorduk çünkü eğer bakarsak alevlenen tek yerimiz gözlerimiz değil , vücudumuz olacaktı. Alevlerimiz büyüyüp tüm şehri yakacak hale gelene kadar durmayacaktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPLANTI
ActionYıllar boyunca geceleri evine gelip, kendisini izleyen o adamdan kaçan Sahra sonunda gerçekleşlerle yüz yüze geldi. Tek hatası, eski sevgililerine benzeyen kadınları saplantı haline getiren adamla aynı barda olmaktı. Adamın sınırları yoktu, kadının...