Arkadaşlar, cenazeden geldiğim için fazlasıyla bitkin bir haldeyim. Bölümün kısalığı için hepinizden özür diliyorum. Yazarak rahatladığım için bir kaç şey karaladım ve sizinle paylaşmak istedim, iyi okumalar.
-
Üşüyordum, kalbime kadar. Rüzgar'ın hakimiyetini sürdürdüğü kalbimin sınırlarına buzdan duvarlar kurulmuştu. Düşünme adına yaptığım tüm eylemler, intiharını gerçekleştirmişti. Şu durumda bana zararlı olacak tek şey, düşünmekti. Rüzgar, neden öyle dedi veya neden benden sakladı? Azrail, ne demeye çalıştı? Burada ölecek miyiz? Sorulacak çok sorum fakat verilecek hiç bir cevabım yoktu.
Boğulduğumu hissediyordum, aldığım nefesler akciğerlerime iletilmiyordu. Gerçekler ve bilinmemezliğin altında ezilip kalmıştım, kime güveneceğimi dahil seçemiyordum. Bu kadar acıyı hak edecek ne yapmıştım ki ben? Siktiğimin barına gittikten sonra tüm hayatım kararmıştı. Her 19 yaşında ki kız gibi aşk acısı çekmeliydim veya buna benzer şeyler. Birini öldürüp, bir katil tarafından kaçırılıp , işkenceye uğramak kesinlikle tercih edebileceğim bir yaşam tarzı değildi.
Soğuktan titreyen bedenime gördüğüm görüntülerin şoku eşlik ederken, ürkekçe kafamı kaldırıp Savaş'a doğru baktım. Sonun başlangıcına doğru bir adım atmıştık, hiç korkmadığım kadar korkuyordum. Burada ne kadar süre kalacağımı veya neler yaşayacağımı bilmiyordum, tek bildiğim buradan çıktığımda her bir santimimin değişecek olduğunun gerçeğiydi.
İnsanı yaşadıkları büyütür ve aynı şekilde yaşadıklar öldürürdü. Benim yaşadıklarım büyütmeyi geçmiş, öldürme derecesine gelmişti. Âşık olduğum adam, tanımadığım birine dönüşmüştü. Efnan'ın benden gizlediği çok önemli sırları vardı. Kim yanımda olacaktı?
"Sana bir teklifim var Sahra Demir,"dedi korktuğum sesin sahibi. Sesi , vücuduma balyoz darbesi gibi çarpmış tenimin her bir zerresini kana bulamıştı.
"Rüzgar'a karşı intikam planıma ortak ol, seni serbest bırakayım."
"Savaş?"
"Savaş'la olayım başka, ona daha ayrı bir teklif sunacağım."
Hayır, yapamazdım. Rüzgar, hiç tanıyamadığım biri olsa da dudaklarında hayat bulduğum adamı kendi dudaklarımla zehirleyemezdim. Rüzgar, bana dünyanın en ağır darbesini vursa da başkalarıyla ortak olup ondan intikam alacak kadar küçülmemişti benim aşkım.
"Hayır, bunu aklından çıkart."dedim kararlı fakat bir o kadarda güçsüz çıkan sesimle birlikte.
"Yazık olacak, ölmeyi istediğini haykırarak söylene kadar benimle kalacaksın. Sakın Rüzgar'ın seni bulacağına dair bir umuda tutunma, burası Tanrı'nın bile unuttuğu yer."
Yanıma yaklaşan adam , gözlerimi bağladı. İki kişi, kolumu sert bir şekilde tutup beni yürütmeye başladılar. Nereye gideceğimi bilmiyordum, nerede olduğumu da bilmiyordum. Yakında kendimi de unutacaktım çünkü her geçen saniye çaresizliğin karanlığı, bedenimi esir alıyordu. Savaş'ın haykırışlarını duyabiliyordum, beni serbest bırakmalarını söylüyordu. Ona dönüp, nefesini boşa harcamamasını söylemek istesem de boğazıma oturan acı yüzünden cümlelerim dudaklarıma ulaşamadan intiharını gerçekleştirdi.
Gözlerim açıldığında , bir odanın içindeydim. Karşılıklı olarak iki tane yatak vardı, odaya küf kokusu hakimdi. Gökyüzüne açılan hiç bir pencere yoktu, yan odada sadece banyo vardı. Ayna dahil koymamışlardı, birini keseceğimizden korkuyor olsalar gerek.
Adamlar, kollarımda ki ellerini serbest bıraktıktan sonra kelepçelerimi çözdüler odadan çıktılar, kilidin tok sesi tüm koridora yayıldı. Yatağımın üzerine konulmuş, düz yeşil geceliğe doğru baktım. Hızlı bir şekilde üzerime geçirdikten sonra yorganın altına girdim. Kutupların ortasında çıplak kalmış gibi hissediyordum. Gözlerimi kapatıp, hayal kurmayı denedim. Hayaller , gerçeklikten çok daha güzeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPLANTI
ActionYıllar boyunca geceleri evine gelip, kendisini izleyen o adamdan kaçan Sahra sonunda gerçekleşlerle yüz yüze geldi. Tek hatası, eski sevgililerine benzeyen kadınları saplantı haline getiren adamla aynı barda olmaktı. Adamın sınırları yoktu, kadının...