20.Bölüm:"Başka Tenler''

16.7K 557 58
                                    

                 

-

Ciğerlerim, söylediği cümlelerin etkisiyle iflas etme eşiğine gelirken kalbim dudaklarının arasında atmaya başlamıştı. Kurduğu cümleler içimde ki ölmeye yüz tutmuş her bir hücrenin tekrar nefes almasını sağlarken aynı zamanda bedenimin her bir santimini yakmıştı. Dudaklarından çıkan her bir cümlenin hem öldürücü hem de yaşatıcı bir etkisi vardı. Cehennemin ortasında ki cennet bahçesi gibiydi, yanarken yaşatıyordu.

Beni yatağa doğru yatırdıktan sonra, tek dirseğini yatağa dayayıp yan tarafıma yattı. Yüzümü ürkek bir şekilde ona doğru çevirdim, ay ışığı yüzünün bir kısmını esir almıştı. Karanlıkta kalan kısmı bile insanın içini yakan derecedendi. Gözlerinin mavisi, ihtirasın karanlık tonuna boyanmıştı. Dudaklarından çıkan sert nefesleri, yüzüme çarparken fazlasıyla hızlı bir şekilde inip kalkan göğsümün hızını yavaşlatmak adına hiçbir uğraşın içine girmemiştim. Kalbim, Rüzgar Ersoy'un karanlığına boyanmıştı. Onun karanlığı, benim aydınlığımdı. Bedenimin de yakın bir zaman da boyanacağını biliyordum ama şu an doğru değildi. Odayı esir alan içki kokusu bile bunun doğru olmayacağının kanıtıydı.

''Rüzgar, içkilisin.''dedim tüm cesaretimi toplayıp. Bana doğru yaklaştı, yüzünü boynuma gömdü ve kokumu bir nefes eşliğinde içine çekti. Burnunu boynuma sürttüğünde, benliğimden bir şeylerin kopup gittiğini fark ettim. Hafif bir şekilde başını kaldırdı, bedeninin gölgesi tenime işlemişti. Yüzümü avuçlarının arasına aldı, baş parmağını yanağımda gezdirmeye başladı. En ufak bir dokunuşu bile kalbimin çıkacak gibi atması için yeterliydi.

''Seninle sevişmeyeceğim. Bunun içkili olmamla alakası yok, seninle ilgili her şeyi hatırlarım Safir. Tek sebebi, daha özel olmasını istemem.''dediğinde rahatlamış gibi bir nefes verdim. Aynı düşüncede olduğumuza sevinmiştim.

''Bu, sana dokunmaktan vazgeçtiğim anlamına gelmiyor.''dedi ve dudakları alaycı bir şekilde yukarıya doğru kıvrıldı. Yüzünü, yüzüme doğru yaklaştırdı ve derin bir nefes alıp dudaklarımı, dudaklarıyla esir aldı. Nefesi, dudaklarımın arasından kayıp ciğerlerime giden yolda hayat verirken beynim de tıpkı kalbim gibi onu istediğimi haykırıyordu. Alt dudağımı, dişlerinin arasına alıp sertçe çektiğinde dudaklarımın arasından boğuk bir inleme sesi çıktı. Dili, dudaklarımı aralayıp ağzımın içine doğru kayarken hissettiğim duyguların yoğunluğu bedenimi titretmeye yetiyordu.

Rüzgar'ın elleri tişörtümün eteklerine doğru gittiğinde, öpüşüne hâlâ can alıcı bir şekilde devam ediyordu. Onaylamayan bir ses çıkarttığımda dudaklarını, dudaklarımdan ayırıp ısrarcı bir şekilde gülümsedi. Tişörtümün eteklerinden tutup, çıkarttıktan sonra laciverti anımsatan mavileriyle bana doğru döndü. Dudaklarının hedefi bu sefer dudaklarım değildi, boynuma doğru küçük fakat bir o kadarda acıtıcı öpücükler kondurmaya başladı. Her bir öpücüğün izi tenimde fazlasıyla kalacaktı. Soğuk elleri, sıcak tenimle buluştuğunda ister istemez ürperdim. Elleri, sırtıma doğru gittiğinde yapacağı şeyin farkındaydım ama onu engellemedim. Parmakları , sutyenimin kopçasının bulunduğu yerde durdu. Hızlı bir şekilde kopçayı çözdüğünde, dudaklarının arasından küçük bir kahkaha yükseldi. Sutyenin askıları omuzlarımın arasından onun ellerinin eşliğinde kayıp giderken, nefesimi tutmaya başlamıştım. Sutyenim, Rüzgar tarafından uzak bir köşeye doğru fırlatıldığında ona doğru çatık kaşlarımla baktım. Gözleri, yüzümden aşağılara doğru  henüz inmemişti, elleri pembeleşen yanaklarımın üzerinde durdu.

''Benden utanma.''dedikten sonra yanağıma küçük bir öpücük kondurdu. Bakışları yüzümden ayrılıp, göğüslerime doğru kaydığında irileşen irislerini buradan bile seçebiliyordum. Sert bir şekilde yutkunduktan sonra derin bir nefes alarak bakışlarını sürdürdü. Oturduğum yerden kalkarak, onun tişörtünü üzerinden çıkarttım. Her şey karşılıklı olmalıydı, değil mi?

SAPLANTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin