28.Bölüm:"Seni İstiyorum"

15.4K 469 49
                                    

Arkadaşlar, bu bölümü mobilden yazdım. Daha fazla yazmaya devam edemeyeceğim, ellerim pert olmuş durumda. 5 veya 4 gün içinde yeni bölüm gelecek :)
-

Kalplerimizin atış sesleri boş odada yankılanıyordu. Hafif bir şekilde buğulanmış mavi gözlerinde ki kırık parçaların tek sebebi bendim. Haklı olmama rağmen neden o üzüldüğü için kendimi kötü hissediyordum ki? Aslında tek cevap, kalbimde sağ kalan tek duygu olan aşktı. Aşk ve nefret, evren üzerinde ki en güçlü duygulardı. En güçlü yıkımda bile sağ kalmayı başarabilirlerdi, tabi darbe alırlarsa birinin diğerine dönüşmesi de olası bir durumdu.

Rüzgar'dan bir darbe almıştım fakat aşkım, hâlâ nefrete dönüşmemişti. Hâlâ ona her baktığımda, kalbim göğüs kafesimi parçalayacakmış gibi atıyordu. Ona her baktığımda , eşsiz mavileri nefesimi kesiyordu. Ona her baktığımda, kendime ait parçaları görüyordum. O, benim tüm güzel anılarımı temsil ediyordu. En mutlu günlerim, onun yanında geçmişti. Daha fazla mutlu günün olamayacağını biliyordum, belki de tüm bu intikam meselesi bittiğinde kendi intiharımı gerçekleştirirdim.
Baharın hâkim olduğu, denize kıyısı olan topraklara açardım, kırık kanatlarımı. Derimde büyük kesikler açar, ruhumun serbest kalmasını izlerdim. Denizin, karaya vuruşlarını dinler, ölümümü beklerdim.

"Safir,"diye mırıldandı Rüzgar.

"Ne?"

"Silahı indirdin, belki tekrardan hedef almak istersin."dediğinde yere düşmüş silaha doğru baktım. Kendi düşüncelerimin sesleri, dış ortamı bastırmıştı.

"Almayacağım, çekil önümden."dediğimde parmakları, ince bileğime doğru kaydı. Morlukları ve kesikleri gördüğünde, gözleri acı eşliğinde kısıldı. Parmaklarını üzerlerinde tüy hafifliğinde dokunuşlarla gezdirmeye başladı. Gözlerimi kapatıp, başımı geriye doğru yasladım. İhtiyacını duyduğum huzur, onun teniydi.

"Neler yaşadın sen böyle, güzelim? Kendimi, o adamı bulana kadar affetmeyeceğim."

"Bu, benim meselem. Annesi ve babası, gözünün önünde öldürülen sen değilsin. Onların cesetleriyle , kapalı bir odada mahsur bırakılan da sen değilsin. Günlerce kelepçeli kalan, vücuduna ipler sarılan, mumla yakılan, iğrençliği her gün yüzüne vurulan, sevdiği insanın onu aslında sevmediğini öğrenen de sen değilsin."dedim, acı dolu bir yakarışı içinde barındıran sesimle birlikte.

Rüzgar'ı itmeye çalıştığımda, güçlü kollarının arasına bedenimi çekti. Kalbi, kalbimin üzerinde atarken burnunu saçlarıma sürttü. Neden gözlerime, yaşlar yayılmıştı? Neden geri çekilmek yerine, bana sarılmasına izin veriyordum?

"Safir, o videoyu izlediğini biliyorum. Sana karşı bir saplantım olsaydı, tek amacım bacak arana yerleşmek olurdu veya seni tüketmek. Anlamadığın bir nokta var, ben senin her acına ortağım. Belki fiziksel olarak hissedemem ama senin şu kalbin varya,"dedi, elini kalbimin üzerine koyarak.

"Onun, her kırık parçası şu an benim kalbime batıyor. Sana en başından söyledim, söz konusu sensen uğruna öldürmeyeceğim insan yok. Sen iste, sana gerek kalmadan ben öldürürüm kendimi."

"Rüzgar, yapma. O kıza barda gülüyordun, kucak kucağaydınız. Bana acıdan bahsetme."

"O kız, sana bunları yaşatan adamın çalışanıydı. Her şey bir plan doğrultusundaydı, Safir. Kızın, o gece bara gideceğini biliyordum. Onu çekip konuşmaya çalıştım fakat bir anda kulağıma doğru eğildi, etrafta adamları olduğunu, ona bir şey yapamayacağımı söyledi. O sırada fotoğrafları çekmişler, belki bana inanmayacaksın ama senin üzerine yemin ederim ki tüm olay böyle gelişti."

SAPLANTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin