ERKUNYA

76 36 25
                                    

      Tetsuya’nın daha yola çıkamadığı henüz lordla tartıştığı sırada; Willy minik bebeğe hayretle bakıyordu. Bir bebek şimdiden nasıl bu kadar berrak görünebilirdi? Büyüyünce kesinlikle asil bir kız olacaktı, buna şimdiden emindi. Belki de bir asilzadenin kızıdır diye düşündü.

     İlk defa bebek tuttuğundan Daisy’inin başı hafifçe sarsılıyordu. Adela elleriyle küçük beyin dirseklerini kaldırarak doğrulttu ve Willy’nin kollarından minik bir yatak oluşturdu. Willy şimdi Daisy’i daha iyi tutuyor, ilk defa bir bebeği tutmanın verdiği şefkat duygusuyla tanışıyordu.

   Arkasından güneş vuran yaprağın rengini andıran bu gözler nasıl olurdu da babasının gözlerine bu kadar benzeyebilirdi?

                                                                                                             ****


(Birkaç saat önce)

   -ADELA ADELA NERDESİN?

      Zarifliğini bozmayarak dik duruşuyla cevap verdi:

   -Efendim?

       Kadın Adela’nın sakinliğinin aksine oldukça endişeliydi:

  -LORD! Lord seni çağrıyor.

        Adela bu çağrıyı uzun zamandır bekliyordu. Lordun yanına varmadan hemen önce lordun odasına gitmişti. Lordun içerde olmadığını bilmesine rağmen kapıyı tıkladı:

  -Hanımım, müsaadenizle giriyorum.

      Adela’nın müsaade istediği kişi Daisy’di. İçeri girdikten sonra lordun yatağının yanındaki gri kalın perdeyi kaldırarak henüz yeni uyanmış olan Daisy’e baktı. Henüz eflatun olan gözleri insanı büyülüyor sanki hayaller dünyasına çekiyordu. Adeta ametist taşını andırıyor aynı zamanda ametist taşının duygusal dengeyi sağlama özelliğini barındırıyordu.
 
     Daha renkleri yeni yeni ayırt edebiliyor olması gereken gözleri, oldukça anlamlı bakıyordu Mührü olmasına gerek yoktu. Bu çocuğun özel olduğu her halinden belliydi.

       Adela Daisy’nin pürüzsüz, narin yanaklarını okşayarak:

    -Evinize hoş geldiniz hanımım. Burası uzun zamandır sizleri bekliyordu.

      Acıyan bakışlarıyla sözüne devam etti:
  
    - Buralara gelirken ne zorluklar çekmişsinizdir.
   
       Daisy, sadece Adela’nın acımakla karışık olan gülümsemesine bakıyordu. Tepkisizdi, Adela:

     -Hanımım gözleriniz büyüleyici. Sanki menekşelerden yapılmışa benziyor. Böyle eşsiz gözlerle dolanırken beladan ayrılmanız mümkün müdür? Özürlerimi sunuyorum. Güzelliğinize bürünen bu eşsiz gözlerinizi lordumun benden isteği üzerine saklayacağım, diyerek işaret ve orta parmağını kendi dudaklarına götürerek fısıldadı:

     -Kızıl saçları, beyaz teni vardı,
      O artık sadece bir anı,
      Geçmişten gelen bir gözyaşı...

      Ağlıyor denilmezdi ancak gözleri dolmuş, gözlerini kapatmasıyla iki damla yaş süzülmeye başlamıştı. Fısıldadığı parmaklarıyla gözlerini sildi. Elindeki ıslaklık geçmeden iki parmağını ayrı ayrı Daisy’nin gözlerine sürdü ve minik bebeğin gözlerini bir müddet kapalı tuttu. Huzursuzlanan Daisy minik ayaklarıyla beşiğini bir kaç defa tekmeledi. Belki de canı yanıyordu.  Yine de Adela ellerini çekmedi:

      -Sesimi duy, ametistin kızı
      Onların ruhlarını ellerime bırak!

     Adela parmaklarını çektiğinde Daisy’nin eflatun gözleri artık babasının gözleriyle hemen hemen aynı renge boyanmıştı.
   
                                                                                                            ****
    (Şimdiki zaman)

    Adela küçük beyin omzunu tuttu:

  -Efendim, kendinizi tanıtmak istemez misiniz?

     Willy Dasiy’nin gözlerinin etkisinden çıkıp, bir anlık afallayarak:

     - A, a. Ne? Bebeğe mi?
 
     -Demek haddime değildir. Ancak misafirimize kabalık ediyorsunuz efendim.
 
   “Kabalık mı? Eve yeni girmiş, bir bebeğe kendimi tanıtmama ne gerek var ki-?“  tam bunları düşünürken  duraksadı. Gözlerini Adela’nın yüzünden çekip, tekrar Daisy’e baktı. Yüzünde zafer kazanan birinin gülümsemesi vardı:

GEÇMİŞİN GELECEĞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin