ENDİŞENİN ACISI

4 1 1
                                    

   Adela, Daisy’nin yanında, ne yapacağını bilemediğinden bir ileri bir geri devamlı volta atıyordu. Daisy, hala uyanmamış, daha da beteri hala vücudu buz gibi olup soğuk terler döküyor aynı zaman da tir tir titriyordu. Adela hipotermi geçiren birine yapılması gereken her şeyi yapmıştı. Farkındaydı. Bu bir hastalık değildi. Daisy’nin buz gibi vücudu, gelecekteki hedeflerini kesen buz dağıydı. Tüm bildiklerinin dışında olan bu buz dağını nasıl eriteceğini bilmediğinden tırnaklarını yemekten başka bir harekette bulunamıyordu. Daisy’nin çatık kaşları arasından her ne kadar ne zihnine sızmaya çalışsa da beceremiyor, ellerini gözlerine her koyduğunda görünmez hırçın bir el onu iterek bir köşeye fırlatıyordu.

   Lorda haber verip vermeme konusunda tecrübeleri riskli , lordun elinden bir şey gelmeyeceğini düşündüğünden, mantığı manasız olduğunu söylüyordu. Getirdiği sıcak su hiçbir işe yaramamış, aynı zaman da sıcaklığını yitirmişti. Daisy’e bakmakla görevli olup bu sorunun altından kalkmakla sorumluydu ancak neticede o da bir insandı. Küçük beyden Lorddan en çok da Daisy’den korkuyordu. Bu yüzden Tanrı’ya güvenmekten başka bir seçenekte bulunamadı.  

   Daisy’inin herhangi bir tepki de bulunmasına karşın dışarıya adım atmaya cesareti olmayan Adela, ona yeni bir sıcak su yanında ise havlu getirecek birine ihtiyacı olduğunu düşündü. Hizmetliler arasında kimi düşünse bu olayın sakız haline gelip her canı sıkılanın ağzında dolanacağını biliyordu. Ancak kardeşi gibi gördüğü tek bir hizmetliye güvenilirdi. Güvenine zıt bir şey yapmayacağını umut ederek Amy’i çağırmaya karar verdi…

                                                                                                                    *****

    -O bir impti efendim.

      Halktan belli belirsiz sesler yükseldi. Bazıları impin ne olduğunu sorguluyor, bazıları ise uğultular arasında karışacak şekilde açıklamaya çalışıyordu. Tabi ki olayın etkisinden çıkmayıp farklı dedikodularla fısıldaşan kadınlar da vardı.

   Aklına sorular gelmeden önce ilk olarak, Willy Daisy’nin ürpertici gözlerini üzerinde hissetti. Gerilerek atın dizginini sıktı. Deri eldivenlerinden gelen gıcırtı Nanimonai’nin dikkatini çekti:

-Efendim, olanlar hakkında bir bilginiz varsa canınızı sıkmanıza gerek yok demektir. Ne de olsa bir sorun oluşmadı.  

    Nanimonai bu sözleri Willy’nin rahatlaması için söylese de Willy’nin kulaklarına değen bir rüzgardan farklı değildi. Daisy impten uzak dur derken çoktan bir imple karşılaşmıştı. İmpin tam olarak ne olduğunu bilmese de hayatının tehlikede olduğunu anlamıştı. Eğer orada Nanimonai olmasaydı neler yaşanabilirdi hayal etmek istemiyordu. Çok korkmuştu. Ta ki Tetuysa sessizce ‘’Tacınız kaymış gibi duruyor efendim’’ diyene kadar. Demek istediği açıkça belliydi. Willy olanlara karşı halkı önünde soğuk kanlılığını korumak durumundaydı. O olgun biri kılığına giren bir çocuk olsa da asıl üzerinde ki karakter prens olmasıydı. Soğuk kanlı olduğunu insanlara estirerek: 

-Neyse ki bir sorun yok. Yolumuza devam edebilirz. 

Atlar tekrar hareketlenirken, Willy hala impin tam olarak ne olduğunu bulmaya çalışıyordu. Neden ona saldırdığını, tekrar karşına çıkıp çıkmayacağını, garip büyüler ve mistik güçlerle dolu olan bu dünyada hangi özellikleri olduğunu düşünmekten kaşlarını çatmış sadece atının eğerine bakıyordu. O an kulağında bir fısıltı hisseti:

-Bazı şeyleri bilmemenin tadını çıkarın efendim.

Bu naif, ince aynı zamanda alay barındıran ses Nanimonai’ye aitti. Sonrasında ise:

GEÇMİŞİN GELECEĞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin