Charles, Tetsuya ve Emilia kahvaltı için yemek odasına geldiler. Neyse ki majesteleri henüz yoktu. Ancak beyaz sarıya çalmış, iç donduran gözlere sahip Zivon çoktan oradaydı.
Neşe içinde güle oynaya odaya girdikleri sırada Zivon kollarını birbirine bağlamıştı. Kapıya gözlerini dikmesiyle ve bağladığı kollarıyla onları beklediği belliydi. Zivon’un bakışlarını ilk olarak o dönemler sezgileri diğerlerinden daha yüksek olan Charles fark etti. Prens olması hasebiyle öne çıkıp:
-Arkadaşlarımın gecikmesinin sebebi benim. Majesteleri hala teşrif etmediğine göre geç kalmış sayılmayız değil mi?
Oysa geç kalmalarının sebebi Tetsuya’ydı. Tetsuya efendisinin onun suçunu üstlenince öne atılmak istedi. Tam o sırada Emilia elbisesinden tuttu, sessizce fısıldamanın daha da ötesinde kendisine has olan sesiyle konuştu:
-Charles her şeyi bilinçli yapar, hem öne atılman onun kararına karşı olduğunu gösterir, şimdilik bekle.
Fısıltıdan daha öte olan bu sesin özelliği dışarı çıkmayarak zihne direk erişmesiydi Seçtiği kişinin zihnine fısıldamak için ona dokunması ve bakması şartıyla bu özel sesi iletebilirdi.
Zivon başını hafifçe yukarı kaldırıp küçümser bakışlarıyla gözlerini Tetsuya ve Emila’nın gözlerinde gezdirdi. Sonrasında gözlerini kısa bir müddet kapatıp kınayan bir yüz ifadesiyle :
-Arkadaşlarınız? Efendim, bazen konumları unutuyorsunuz. Biriniz herhangi bir isteğinizi yapmakla görevli olan hizmetliniz, bir diğeri ise bir müddet duracak olan sizin gibi yüksek bir konumdan oldukça aşağı olan bir misafiriniz. Bu gidişle majestelerinin gözlerini huzur içinde kapayamayacağız.
Charles bu gibi durumlarda konuşmaktansa sükuneti tercih ederdi. Ancak olay Tetsuya’ya özellikle Emilia’ya dokunuyorsa kendisine hakim olamazdı:
-O halde sen de ne Legorya’nın ordusunun gücünü üzerine yüklenmekten uzak, çay dolduran, babamın yanındaki “bayan” hizmetlilerden farkınız olmayan basit birisiniz.
Charles bayan hizmetliler ifadesini özellikle kullanmıştı. Çünkü Zivon hanımları işe yaramaz, sadece hizmet için yaşayan, güçten ve akıldan yoksun kendileri için yaratılmış mahluklar olarak görürdü. Konumunu kendince bu denli aşağılayan sözler üzerine Zivon Charles’ın ne demek istediğini anlasa da:
-Anlayamadım efendim, beni niçin böyle bir konuma koydunuz?
-Ah! yanlış mı yaptım? Benim sağ kolum olarak seçilen bekçim ve ilerde sen olmayınca konumunu elinden alacak Tetsuya’ya olan tabirini açıkladım. Sanırım senin koyduğun konum bu değildi. Yanıldıysam kusura bakma.
-Bayanlar efendim, bayan hizmetliler olarak iğneleme yapmanıza şaşırdım.
-Erkunya’dan gelen bir misafirimiz için zihnindeki bayanlardan farkını gösterecek bir ifade de bulunmayınca Emilia’yı devamlı dile getirdiğin “basit” bayanlardan biri olarak düşündüğünü farz ettim sanırım. İnsanız sonuçta hatalar yapar, hatalardan kaynaklanan kayanın bize yuvarlanması korkusuyla özür dileriz. Bu yüzden…
Zivon Charles’ın kastını anlamıştı, bu yüzden kolunu göğsünün altına koyarak başını eğdi:
-Özür dilerim efendim, yanlış bir ifade de bulundum.
Tam o sırada arkadan gür ve kalın bir ses, çocukların irkilerek zıplamalarına sebep oldu:
-Ihım! Kahvaltı masasını boş görüyorum.
Kahvaltı denildiği an kimin geldiği belliydi zaten. Emilia eflatun gözlerinin insana verdiği huzuru kullanarak:
-Siz gelmeden oturmak ne haddimiz majesteleri?, dedi. Emilia’nın yalandan ibaret mahzun aynı zamanda cilveli tavrı Kralı hep güldürürdü. Bu yüzden gülmekle birlikte alay ederek:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN GELECEĞİ
FantasyFıtınalı, soğuğun ne demek olduğunu tekrar öğreten korkutucu bir gece ve o gecede korkusunu hissetmemek için mücadele veren bir kadın. Bu havada yıpranmış sadece kumaş parçası olan pelerininle nereye gidiyorsun? Sadece eflatun gözlerinle, geçmiş...