- Aaaah ah Tetsuya bana karşı hala çok kabasın.
Ejder eceli yavaş yavaş tahtın merdivenlerinden inmeye başladı. Siyah dalgalı saçları ve yüzeysel bakılınca kahverengi tonları gibi görünen, içine dikkatlice bakıldığında ise yeşilliğinde kaybolunacak gözleri vardı. İçeri vuran güneşin ışınları gözlerini daha da belli ediyor, siyah sık kirpikleri bu korkutucu gözleri daha çok ortaya çıkarıyordu. Kaşından elmacık kemiğine kadar derince kesildiği belli olan bir yara izi vardı. Tam sakala sahip, sanki yüzündeki güzelliği saklamaya çalışıyor gibiydi. Oysaki bu sakalları onun gibi biri için çok daha uygundu.
Elinde gümüş, yuvarlak tutacağı olan siyah bir baston vardı. Üstünde yeşil, kollarında ve önünde şeritler halinde olan, kadife uzun bir doublet giymişti. Üstünde siyah, omuzlarından tutturmalı bir pelerini, pelerinin altında ise omuz kısmında hafifçe gözüken beyaz dantel işlemeleri bulunuyordu. Pelerinin üstünde ise ağır gözüken bordo, önü ise beyaz olan bir kabanı vardı. Pelerininde bulunan dantel işlemeleri kol manşetlerinde de vardı. Pantolonu da aynı şekilde siyahtı ancak gümüş işlemeli doublet hemen hemen dizlerine kadar örtüyordu..
Bu keten pantolonun altında ise siyak bağcıklı, yanları altın yuvarlak işlemelere sahip, kısa kare topuklu çizmeleri vardı.
Topuklarının her adımında Tetsuya’nın duruşu hiç değişmiyor, dimdik duruyordu. Yani güç gösterisinde bulunuyordu. Ejder Eceli neredeyse Tetsuya’yla burun buruna gelmişti. Uzun bir müddet Tetsuya’nın ifadesiz yüzünde sadece öfke barındıran gözlerine, baktı, baktı ve baktı. Sonrasında ise tüm oda da yankılanan bir kahkaha patlattı:
-AHAHAAHAHAH! Tetsuya yıllardır aynısın. Suratın hiç değişmiyor. Söylesene demek istediklerini tepkisiz suratının yanında sadece bakışlarınla nasıl anlatabiliyorsun?
Kral olarak adlandırılmasına rağmen tacı başında değil, hemen yanındaki bir komedinin üzerinde duruyordu. Belki de bugün özellikle takmamıştı. Kabanı oldukça ağır gözüken Ejder Eceli omuzlarını hafif bir hareketiyle yere doğru attı ki tahtının yanında bulunan kahyası yere kabanı düşmeden normal bir insanın ulaşamayacağı bir hızla kabanı tutuverdi. Belli ki bu adam sıradan biri değildi.Ejder Eceli, arkasını dönüp tahtına doğru yürürken umursuz bir tavırla:
-Eeee, Tetsuya, söyle bakalım bu gelişini neye borçluyuz? Diye sordu.Tetsuya Ejder Eceli’inin sanki yaptıklarından bir haber gibi davranmasına daha da sinirlenmişti. Dikenlerini fırlatmamak için kendini çok zorluyordu. Yine de sakin kalmalıydı. Çünkü biliyordu. Ejder Eceli’nden önce, Ejder Eceli’nin yanında bulunan eski kralın kahyası Zivon’u, zihnindeki düşüncelere katmamazlık yapamazdı.
Evet, Legorya’nın eski kralının meşhur kahyası şimdi Ejder Eceli’nin yanında, onun emirlerine itaat ediyor, ihtiyaçları için hizmet ediyordu.
Tetsuya derin bir nefes aldı, Sinirini istemsizce belli ettiğinden, şuana kadar saygıya dair hiçbir harekette bulunmadığından, artık daha öteye gidemezdi. Bu yüzden gözlerindeki öfkeye tamamen zıt olan ifadesiz yüzüyle, olabildiğince sakince konuştu:
-Florya kasabasında ki ani saldırıdan dolayı buradayım.
Henüz tahtına oturmamış olan Ejder Eceli arkasını döndü, kaşlarını yukarı doğru kaldırdı ve sahte bir şaşkınlık ifade eden sesle:
-Floryada’ki saldırı mı? Ne tür bir saldırı?
Tetsuya’ya artık öfkesini mimikten yoksun suratında belli etmeye başlamıştı. Sorduğu soruya karşılık olarak, yaptıklarına dair kanıta gerek yoktu ki. Tetsuya yine de duruşunu bozmamaya azim göstererek, hala koruduğu sakin sesiyle:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN GELECEĞİ
FantasyFıtınalı, soğuğun ne demek olduğunu tekrar öğreten korkutucu bir gece ve o gecede korkusunu hissetmemek için mücadele veren bir kadın. Bu havada yıpranmış sadece kumaş parçası olan pelerininle nereye gidiyorsun? Sadece eflatun gözlerinle, geçmiş...