SÖĞÜT AĞCI KIZNIN TRAJEDİSİ

59 33 24
                                    


   Kumral saçlı 12- 13 yaşlarında genç bir çocuk beyaz ve sarı çiçeklerin arasında başını bir ağaca yaslamış kitap okuyordu. Üzerinde ince beyaz ipek bir gömlek, altında pamuklu pijamaya benzer bir pantolonu vardı. Saçları hafif rüzgarın eşliğinde sallanıyordu. Ayakkabılarını bir kenara çıkarmış oldukça keyifli duruyordu.          

   Sırtını ve başını yasladığı ağcın üstünde çiçek gibi başına sarkan ileri geri sallanan iki minik ayak vardı. Ayakların sahibinin dizlerine kadar örten yeşil siyah çizgili bir eteği, üstünde siyah dokumalı süiteri vardı. Kitap okuyan  çocuktan biraz daha genç bir kızdı. Genç çocuğun başında devamlı konuşuyordu, neredeyse hiç nefes almadan susmak bilmeyen biriyken, okuduğu kitaba dalmış onu yarım yamalak dinleye çocuğa kızıp yanaklarını şişerek çocuğu irkecek kadar sesini yükseltti.

   -Heyy! Kime diyorum!

   Çocuk başını hiç kaldırmadan sayfalarını çevirmeye devam edip sakince:
  
     -Dinliyorum merak etme,dedi

     Kıza göre, resmen yalan söylüyordu. Kız sinirlenmekten öte dinlenmediği için üzülmüş, dirseklerini dizlerine yaslayıp, elleriyle şişrideiği yanakları tuttu ve ayaklarını sallamaya devam etti.

     Dikkatini çekmeye çalışıyordu. “Benim gibi bir güzellik varken kitaptan kafasını kaldırıp yukarı bakmıyor ki! Dikkatini nasıl cezbedebilirim?” diye düşünüyordu.

    Ayaklarını sallamaya ve çıktığı yükseklikten gözüken manzaraya uzun uzun baktı, gözleri, gövdesi ve dalları uzun, diğer ağaçların üstünü kaplayan yaşlı bir ağaca takıldı. bir ağaç takıldı aklına bir şey gelmişti.
   
  -Hey hey, baksana! Söğüt ağacı hikayesini biliyor musun?

    Çocuk başını kaldırmadan başını olumsuz bir şekilde sallayarak:

    -I-ım dedi.

     -Anlatmamı ister misin, elindeki kitaptan daha güzel bir hikaye olduğuna eminim.

     Çocuk kitabını kapatmadı ancak meraklandığı belliydi:

     -Anlat bakalım, dedi.

      Kız kaşlarını çatarak, somurttu. Çünkü çocuk hala ona bakmıyordu. Yükseltmesiyle hafif tizleşen sesini kullanarak:

     -Ne diye başını kaldırıp yüzüme bakmıyorsun?! Burada bir şey anlatmak istiyorum. Dedi

     Çocuk ise utangaç aynı zamanda gülmesi sebebiyle istemsizce titreyen sesiyle bir sesle:

     -Başımı kaldırırsam eteğinin altını göreceğim dedi.

      Kızın gözleri büyümüş ağzı açık kalmıştı. Hemen eteğini bacaklarının arasına sıkıştırdı ve mızıkçı bir çocuğa benzeyen sesiyle:

    -Şimdi bakabilirsin, dedi.

    Çocuk yaprakların arasından geçen güneşin ışığılya yüzü aydınlanan, bunun yanında sanki güneşin ışığını özellikle çekiyormuş gibi gözüken gözlere sahip kıza baktı. Genç oğlanın yüzünde çok hoş bir tebessüm vardı. Kıza değer verdiği çok belliydi. Yumuşak ve nazikçe:

  -Hadi anlat! Merak ediyorum, kitabımı geçebilecek misin? Dinliyorum. Dedi.
 
Kız çocuğun anlatmasını istemesinin sevinciyle birden şımarıklığa büründü. Elinin tersini alnına götürdü ve başını arkaya doğru atarak:

    -Ah! Ne trajedi? Söğüt ağacının kızı. Başını öne eğip yüzünü bir müddet  kapadı , ağlama taklidi yapıyordu. Kızıl saçları perde olan başını kollarıyla birlikte havaya kaldırıp:

    -Bu Trajedi içinde göz yaşlarını tutamayacaks-, ve bir çığlık duyuldu. Bı kızın kendi çığlığıydı.

     -AAAAY!
  
      Ellerini havya kaldırmasıyla dengesini kaybetmişti. Ağaçtan yere doğru düşerken genç çocuk elindeki kitabı fırlatıp hemen ayağa kalktı. Kız korkudan gözlerini sımsıkı kapamıştı ki, iki kolun onu yakaladığını hissetti. Ancak kollara değdiği gibi çocukla beraber yere düştüler. Çocuğun minik kolları sadece kızın düşüşünü hafifletmeye yetmiş, ikisi de çiçekler arasında gömülerek bir kaç çiçeğin yapraklarının savrulmasına sebep olmuşlardı.
 
       Kız ve çocuk birlikte doğrulup oturduklarında kız hemen hemen çocuğun kucağına oturduğunu fark etti. Çocukla çok yakındı. Dip dibe, bacakları yarı açık olan çocuğun önündeki boşluğa düşmüş gözlerinin içine bakıyordu.

   O an bir gariplik hissettiler.  Sanki uçuşan çiçek yaprakları havada kalmış gibiydi. Oğlan zamanın durgunluğuna kapılıyordu. Ta ki kızın bukle saçlarında dallar ve yaprakları görene kadar. Elini kızın saçına doğru götürüyorken kız hızlıca ayağı kalkıp eteğini silkeledi, yüzü kızarmıştı. Çocuğun yüzüne bakamıyordu. Utangaç sesiyle.

GEÇMİŞİN GELECEĞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin