8.BÖLÜM

211 24 0
                                    

Sonu yokmuş gibi yaşarsın. Geceler mezar olur dalarsın uykuya. (Demir Demirken - Gitti Gider)

Bugün biraz erken kalktım. Dün O'nun anlattığı masal aklımdaydı. Renkleri özlemiştim. Beyaz da bir renkti. Hatta bütün renkleri içinde barındıran saflık ve temizlik... Benim bu halde ne kadar saf ve temiz olduğum tartışılırdı.

Sabah sabah daha gözlerimi bile tam açamamışken bu düşüneceğim son şeylerden biriydi. Ne yalan söyleyeyim biri bana masal anlattığı için mi, dün yorulduğum için mi bilinmez harika bir uyku çekmiştim.

Kuşların cıvıltılarını dinledim. Sesleri gerçekten güzeldi. Ben de yatağımdan kalkıp pencereye geçtim. Pencereden deniz görünüyordu. Biraz uzaktı ama manzara güzeldi. Bir süre denizi izledim. Denizin sesi ve kokusu beni her zaman rahatlatırdı. Ama uzun zamandır bu oda yüzünden denizin kokusunu ve sesini de duyamıyordum. Bi an önce buradan kurtulmak istiyordum.

Bir ara gözlerim martılara takıldı. İstedikleri yere uçuyorlardı, özgürce... Her zaman kuşlar gibi olmayı istemişimdir. Çünkü onlar hep gökyüzünün maviliğinde süzülürler. İstedikleri yere, istedikleri zaman gidebilirler. Hiç kimse onlara karışmaz. İstedikleri zaman öterler. Kimse onlara 'sus' demez. Susturmaya çalışmazlar. Çünkü onlar özgürdür.

Ben de onlar gibi özgür olmak istiyorum.. Onlar gibi o sonsuz mavilikte kaybolmak...

Sonra dönüp odamı inceledim. Yaşadığım yer sadece bir odadan ibaretti. Tek bir oda. Buradan dışarı çıkamazdım. Beyaz bir odanın içinde resmen hapsedilmiştim. Dışarı çıkmam yasaktı. Neden ? Çünkü ben deliydim. Çünkü dışarı çıkarsam insanlara zarar verirdim. Ben özgür değildim. Çünkü ben bir deliydim. Evet. Herkes beni deli olarak görüyordu. Ama "Ben deli değilim!" Bağırmaya başlamıştım. Bu istemsiz olarak gerçekleşiyordu. Ben kendimi tutmaya çalışsam da bağırıyor ve ağlıyordum.

"Ben deli değilim! Yeter. Beni rahat bırakın!" İçeri 2 hemşire girmişti, biraz sonra da doktorum. "Hepinizden nefret ediyorum! Ben deli değilim.. Bırakın artık beni.." Sesim gittikçe güçsüzleşiyordu. Hıçkırıklarla ağlıyordum.

Doktorun işaretiyle hemşireler odadan çıktı. Doktor elini tam omzuna koyacakken, sakince "Dokunma bana!" dedim. Dokunma fobimin olduğunu unutmuştu. Elini çekerek "Peki." dedi. Hâla ağlıyordum. Bir süre öylece durduk. Sonra sessizliği bozdum.

"Kuşlar gibi.."

"Kuşlar gibi olmak istiyorum...özgür. Gökyüzünün, maviliğinde kaybolmak.. Bu odadan çıkmak istiyorum." Bir anda gözlerimi doktorun gözlerine sabitledim "Lütfen.. Ben deli değilim.." Sesim çok cılız çıkmıştı. Uzun zamandır ilk defa gözlerine bakmıştım. Doktor biraz düşünüp gülümsedi.

"Bir fikrim var. Eğer istersen 1 günlüğüne dışarı çıkabilirsin, ailenin ararız seni alırlar ?"

Az da olsa sevinmiştim. "Tamam, olur." dedim. Doktor da "O zaman ben ailene haber veriyim, görüşürüz." diyip gitti. Ben de yatağına uzanıp tavanı izlemeye başladım.

Biraz sonra Nursel Hemşire yemek getirmişti.

"Mila'cım bugün ailenin bi işi varmış, yarın seni almaya gelecekler. İstersen yemeğini yedikten sonra seninle hastanede dolaşabiliriz."

Neden böyle bir şey dediğini anlamamıştım ama kabul ettim. Şu odadan az bi vakit de olsa çıkıp hava alabilecektim. Asıl kafama takılan annemgilin ne işi olduğuydu.

Yemeğimi yedikten sonra Nursel Hemşire beni almaya geldi. Birlikte birkaç tane odaya gittik. Benden daha kötü durumda olanlar vardı. Bir tane küçük kızı annesi terk etmişti sanırım, her gördüğü kişiye "Anne sen mi geldin?" diyordu. En azından benim ailem hâla benim için uğraşıyorlardı. Ne kadar beni buraya bırakmış olsalar da.. Şükrediyordum..

DALGAKIRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin