40.BÖLÜM

87 9 2
                                    

Sorun ne olursa olsun kalbinize 'her şey yolunda' demelisiniz. Çünkü kalbiniz çok hassastır ve sözlerinize çabuk kanar. (3 idiot - Aamir Khan)

"Hadi çantanı al gidiyoruz." Deniz'in sesiyle irkildim. Kafamı sıraya koymuş tam uykuya kendimi bırakmıştım.

"Nereye gidiyoruz ya, daha 3 ders var." sesim şımarık küçük bir çocuk gibi çıkmıştı.

"İşimiz var." konuşurken çoktan çantamı eline almış, beni de kolumdan çekiştirmeye başlamıştı."Bırak kolumu ya. Yürüyorum işte." nereye gittiğimizde anlam veremememkle birlikte Deniz'i takip ediyordum. Yürürken telefonuma da bir göz gezdireyim dedim. Kimseden mesaj yoktu. Aklıma Yankı geldi. Snapchat'a girdim. Kesin bir şeyler paylaşmıştır, çocuk snap atmadan rahat duramıyor. Evet tam da tahmin ettiğim gibi. Yankı'nın attığı videoyu izlemeye başlamıştım ki kafamda bir acı hissettim.

"Ahh. Deniiiz.!" telefona bakarken önüme bakmayı unutmuştum.

"N'oluyo ya? İyi misin sen? Hadi hast-" çok fazla panik yapmıştı. Alt tarafı kafamı çarptım. Bu neyin kafası?

"Deniz. İyiyim ben. Sadece biraz kafam acıyor."

"Kafan mı acıyor? Acele etmeliyiz." sol elini bacaklarımın altından geçirdi, sağ eliyle de kafamı tutup beni kucağına aldı. Bu çocuk ne yapmaya çalışıyor ya? Okulun bahçesindeki herkes gözlerini bize dikti. Daha fazla dikkat çekmemek için hareket etmiyordum. Bir kolumu dengemi sağlayabilmek için Deniz'in boynuna doladım.

"Hastaneye falan gitmiyoruz Deniz. Bitti. İtiraz istemiyorum."

"Sana fikrini sormadım. Gidiyoruz. Kafanı çarptın Mila. Kafa bu kafa. Boru değil. Hayır ne varsa bu telefonda anlamıyorum." elindeki telefonumu göstererek konuştu. Cevap vermedim. Arabanın önüne geldiğimizde kapıyı açıp beni kucağından indirdi. Ben yerime geçince kapıyı kapattı, o da sürücü bölümüne geçti.

"Cidden hastaneye gittiğimizde inanamıyorum Deniz. Bir şeyim yok benim." Bakışlarını yoldan ayırmadan sakince arabayı sürmeye devam etti. Beni duymamazlıktan geliyordu. Bir süre daha öylece gittik.

"Hastaneye gitmiyoruz merak etme. Senin doktorun olan kuzenimin yanına gidiyoruz." sonunda konuşabilmişti.

"Nerden çıktı şimdi bu?" şimdi bu ne alaka, anlayamdım. Doktor. Deniz'in kuzeni. Benim doktorum Deniz'in kuzeni. İyi de psikiyatride benim ne işim vardı şimdi, durduk yere. Daha önce gitmiştim ama önemli değildi. Bir ara hastanede tedavi görmüştüm sadece. Bu süreç geçeli aylar olmuştu.

"Seninle biraz konuşmak istiyor." o zaman bir sorun yok. Alt tarafı sohbet edeceğiz. İçim rahatlamıştı.

"Bak işte geldik." arabadan indim. Karşımda duran bina bana çok şey çağrıştırıyordu. İyi olmayan birçok şeyi. Kaşlarımı çatarak her yeri taradım. İyi şeyler, iyi anılar yoktu burda..

"Girelim mi?" benim gibi etrafa bakarak konuştu. Girmek istediğim söylenemezdi. O kadar itici geliyordu ki.. Sanki bir hortum beni içine çekecek ve yutacaktı.

"P-peki." içimdeki o kötü his kekelememe sebep olmuştu. Ben hala etrafa bakınırken Deniz, elimden tutup yürümemi sağladı. İçeri girdiğimizde sekreter Deniz'in içeri girmemesini söyledi. Zaten bizden başka kimse yoktu. Ben tereddütle içeri girecekken kolumu tuttu. Elleriyle kafamı avucunun içine aldı.

"Gülümse. Korkulacak bir şey yok." zar zor gülümseyip kafamla onayladım. Kapıyı tıklayıp içeri girdim. Doktor kafasını önündekilerden kaldırdı.

"Hoşgeldin Mila. Ben de seni bekliyordum." her zamanki gibi sıcakkanlıydı. Ve ben de her zamanki gibi yanında fazla donuk kalıyordum.

"Hoşbulduk." masanın yanındaki koltuğa oturdum. 5 dakikalık hal hatır sorma faslı geçti. Ardından bana gece gördüğü bir rüyadan bahsetti. Üstümdeki gerginlikten kurtulmuştum. Ben de geçen gün rüyamda Yankı'nın doğum gününü kutladığımızı anlattım. Biraz düşünüp bir dosya karıştırmaya başladı. Ne olduğunu merak etmiştim. Sonunda dosyadan bir fotoğraf çıkardı, kendisi baktıktan sonra bana uzattı.

DALGAKIRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin